Türkiye'nin memur portalı |
Oturum aç Üye ol Parolamı unuttum |
dermessBu üye YazarBu üyenin profil sayfasına git |
|
|||||||
|
-bana şeref vermişsiniz. insanlar gözleriyle gördükleri basit vakaları bile birbirinden ayrı şekilde, hatta birbirini nakzeder şekilde anlatırken, vesika denilen kırıntıların yardımıyla binlerce yıllık hadiseleri tespit etmek iddiası size ciddi geliyor mu? Vesikaları bırakanların aklından, görüş kabiliyetinden ve bilhassa vicdanı ile namusundan emin misiniz ?
-fakat metod? tarih metodu?
-metod dediğiniz uydurmanızın riyazi bir katiyeti var mı ? insanlar hem doğruyu bulmak, hem de aldanmak için yaratılmıştır. Hadiselerin kırk veçhesi bulundukça ve insanlar kırkına birden nüfuz imkanından mahrum kaldıkça gelip geçen şeyleri kendi dar çerçevelerinden görmekte devam edeceklerdir. Körlerle filin hikayesini biliyorsun, değil mi ?
-o halde sizin meydan savaşlarınız da birer dedikodudan, birer masaldan mı ibaret?
...
Şu anda okuyorum.
Kafamda "rüzgar bizi sürükleyecek" çalıyor. ( Le vent nous portera )
yazarın çok kuvvetli psikolojik tespitleri var.
Karakterlere can verirken hayata bakış açısını ve bilgi birikimini de ortaya koymuş.
kendi açısından doğru olan fikir ve davranışların, yine kendi açısından uygunsuz olanların ister istemez altı çiziliyor.
Selim karakterini tabii ki deli gibi merak ettiriyor. elimden bırakmadım.
kitabın bir bölümünde okul girişindeki yaşlı görevliyi basit ve aşağı görmüş.
bir bölümünde makyaj yapmayan kızları "güzel görünmek için boyaya batmamış sade kızlar" şeklinde tanımlamış.
bir bölümde okul müdiresini evlenemediği için genç kızlara haset eden ve çirkinliğini makyajla kapatmaya çalışan biri olarak tanımlamış.
bir bölümde gerçekle örtüşemeyecek seviyede edebiyat bilgisine sahip bir lise talebesi kız yaratmış ki günümüzde benim diyen akademisyenin hafızasında o kadar kaside vs. yoktur.
alıntı yapacağım bölüm:
-ne okutuyorsunuz?
-tarih
-ne tarihi?
-umumi tarih
selim Pusat her zamanki müstehzi halini almıştı:
-yani çocuklara masal anlatıyorsunuz.
ihtisasına saygısızlık gösterilince Leyla değişti:
-tarihi masal mı sanıyorsunuz?
-tamamıyla!
-nasıl olur selim Bey? Ben sizin meydan savaşları hakkındaki bir yazınızı okumuştum.
özellikle çok daha çaresiz durumda kalan öğrenciler.
yayınlara bağlanarak yardım istiyorlar.
Kiev'de imkanı olanların çok daha önceden şehri terk ettiklerini, metroların buz gibi , sağlıksız ve kalabalık olduğunu, bombardımanın ve silah seslerinin artarak devam ettiğini belirtiyorlar.
Türkler neden tahliye edilmedi hiç anlamadım.
Savaş bağıra bağıra geliyorum dedi.
Bir aydan fazla zaman geçti nedense herkes uyuşup kalmış gibi bakıyor.
Agop'un kazı gibi dünyaya bakıyoruz.
öğrencileri kurtaralım.
Tıpkı kovid tedavisi için hastalarımızı taşıdığımız gibi.
televizyon kanallarının savaş görüntüleri üzerine müzik döşeyerek yine buz gibi gerçek olan berbat olayları dramatize etme, gerçeklikten koparma, filme dönüştürme, malzeme gibi yerden yere vurma, bir karakteri ön plana çıkarıp afiş haline getirme durumları.
bu garip huylarından asla vazgeçmiyorlar.
sanki seyirciye sinemada film izletiyorlar.
sinir oluyorum bu klişelere...
hepsine birden.
1. | yazman47 | |
2. | Seval88 | |
3. | semraa-91 | |
4. | KenaAn MuTLu | |
5. | burgulukalpler | |
6. | BALYOZ1960 |
Takip edilen yazar yok. |
bakalım nasıl tanımlanmış ?
Gurur: "kişinin, sahip olduğunu düşündüğü şeylerle, yine sadece kendi kendini oyalaması " olarak tanımlanmış.
Kibir: "Kişinin kendini büyük, başkalarını küçük görmesi. "olarak tanımlanmış.
arada küçük bir fark var.
birinde kendi kendine sevinme
diğerinde başkalarıyla kıyaslama durumu var.
atalarla övünme
ait olduğu sosyal grubun kalabalıklığıyla övünme
statüyle övünme
malının çokluğuyla övünme
çocukların sayısıyla, çocukların başarısıyla övünme
üstsoyun başarılarıyla övünme
gibi örnekler sayılıp dökülmüş.
Konuyla ilgili olarak
Hucurat suresi 13. ayet ile ilgili uyarı yapılmış.
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2024 MN Yazılım |