Türkiye'nin memur portalı |
Oturum aç Üye ol Parolamı unuttum |
dermessBu üye YazarBu üyenin profil sayfasına git |
|
|||||||
|
Öğretmen ön sırada oturan öğrencilerden birine şöyle der:
Git malzeme odasından beyaz ve renkli tebeşir getir.
( Bunlardan arabada da bulundurmak gerekiyormuş. :) )
Tebeşir gelir gelmez hocaların bazıları onu kırıp küçültür.
Genelde kadın öğretmenler kırmamayı tercih eder.
Mükemmel bir matematik öğretmenimiz vardı.
Hem güzel, hem bakımlıydı hem de 10 numara öğretirdi.
Niye bu konu böyle ki ? diye aklınızdan geçmezdi. Tüm verilenleri ve istenenleri kağıda düzenli bir şekilde özetlemeyi o öğretmişti.
Her neyse bu öğretmenimizin tek kusuru tebeşirleri tahtada cızırdatmasıydı ama bu gayet normal bence.
Tarih dersinde ya da ne bileyim resim dersinde matematik kadar çok tahtayı kullanmıyorduk.
Eski zamanlarda bisküvi konusunda iki bilemedin üç seçeneğimiz vardı.
Pötibör, piknik bir de yanlış hatırlamıyorsam kedi dili denen uzun bisküviler.
Bunların çoğu da ambalajsız satılır, bakkallara koliyle gelirlerdi.
Bu koliler yüzünden bakkalın içi çok güzel kokardı.
Hani bisküvi fabrikalarının yanından geçerken mis gibi kokar ya aynı öyle.
Siz koliden istediğiniz kadarını alıyordunuz, kese kağıdına dolduruyorlardı.
Akşam olunca Süt ısıtılır bu bisküvilerle yenirdi.
Piknik piyasada var mı bilmiyorum.
Bilmeyenler için kare şeklinde küçük ebatlı bir bisküvi.
Her iki büyük firma da piknik bisküvi çıkarmış zamanında.
Sonradan susamlı ve şekerli bir bisküvi daha çıkarmışlardı. Ortası delik halka şeklinde. Onu hiç sevmezdim susam ve şeker bir arada pek iyi durmuyordu bence.
Büyük ihtimal ineğe falan tapmıyordurlar.
Tapıyormuş gibi yapıyordurlar.
Muhtemelen ineğe taptıranlar lobisinin baskıları gibi garip karmaşık ilişkiler vardır ülkede.
Millet de duruma göre vaziyet almıştır.
Gidip oralarda yaşayıp aynı havayı soluyup işin aslını öğrenmek gereklidir.
Var öyle bir iki tanıdığım ama açıkçası bizim derdimiz bizi aşmış.
Hindistan'ı incelemek de geniş zamanları ve merakları olan arkadaşlara yaraşır.
ilk ve ortaöğretim öğrencilerinin kabusu.
Aşılmaz bir engel gibi önlerinde.
Sayıları neden gruplamak, biriktirmek, yığıştırmak zorunda olduklarını bir türlü anlayamıyorlar.
Ben de öyleydim o zamanlar.
Bu sıkıcı sinir bozucu şeylerle neden uğraşıp durduğumuza bir anlam veremiyordum.
Sonra bir gün ağır hastalandım.
Bereket çok erkenden farkına varmıştık.
Bir hafta boyunca yataktan çıkmadan dinlenmem ve yağsız, tuzsuz, şekersiz iğrenç yemekler yemem gerekmişti.
sürekli haşlanmış sebze ve çok az haşlanmış makarna yediğinizi düşünün.
İçinde pişmiş maydonozlar yüzen bulaşık suyu içmek gibi duygular... Neyse.
Yatakta sıkıntıdan çarpım tablosunu ezberlemiştim.
O zaman ne bilgisayar, ne tetris ne telefon hiçbir şey yok.
Sessiz duvarlar, ıssız oda ve çarpım tablosu baş başayım.
Okul da yakın olduğu için çalan zilin ve neşeyle bağıran çocukların sesi geliyor.
Acayip sinirlerim bozulmuştu.
O gazla hepsini bir anda kafama indirdim.
Zaten sarı kalem kutumun arka yüzünde de vardı kerrat cetveli.
Adamlar kopya düzeneğini pazarlamış resmen. :)
1. | yazman47 | |
2. | Seval88 | |
3. | semraa-91 | |
4. | KenaAn MuTLu | |
5. | burgulukalpler | |
6. | BALYOZ1960 |
Takip edilen yazar yok. |
birincisi fotoğraf istiyoruz.
İkincisi düz kadife eminim daha güzel olmuştur.
Umarım siyah kadifedir ama öbürleri de güzel olur.
Üçüncüsü kadifeye en çok gümüş ya da altın ( sırma, işleme, sutaşı, metal vs. ) yakışır.
tabi koyu renkse
yaşlandım,
benim için hala korkulan bir şey.
işimde gücümde olamam.
iş icat etmem lazım.
orada ve burada.
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2024 MN Yazılım |