Türkiye'nin memur portalı |
Oturum aç Üye ol Parolamı unuttum |
emelkocaBu üye YazarBu üyenin profil sayfasına git |
|
|||||||
|
Bir insan en iyi, kötü günde tanınır. İyi gününde herkes iyidir zaten. Önemli olan kötü gününde kimlerin yanında olduğudur.
Yeni yönetmeliğe göre belli şartları taşımak suretiyle öğretmenlik de "öğretmen, uzman öğretmen ve başöğretmen" olmak üzere üç basamaktan oluşan görevde yükselme Yapılabilecek meslek grupları içersinde yerini aldı.
Bir yıllık adaylık sürecini tamamlayanlar öğretmen ünvanına sahipken, meslekte 10 yılını doldurmuş, 180 başlıklı öba üzerinden açılan uzaktan eğitim derslerini tamamlamış ve muaf olma şartı taşımayanların kasım ayında yapılacak olan sınavdan 70 barajını aşmış olanlara uzman öğretmen ünvanı verileceği bildirilmiştir. Uzman öğretmenlikte en az 10 yılını tamamlamış ve 240 başlıklı öba üzerinden açılan uzaktan eğitim derslerini tamamlamış ve kasım ayında yapılacak olan sınavdan yine 70 barajını aşmış olanlar da başöğretmen ünvanını alacaklardır.
Yönetmeliğin açıklandığı ilk günden beri süreç, şartlar ve sınav tartışma konusu olmaktadır. Aynı okulda görev yapan öğretmenler arasında ayrışmalara neden olacağı; öğretmenin uzmanlığının bir sınavla belirlenemeyeceği, hele ki sınavın, işleyişle doğrudan ilgisi olmayan alan dışı konu kapsamına sahip olması; başöğretmenlik ulu önder atatürk'e ait bir ünvan iken, bu süreç sonunda bu ünvanın atatürk'e ait bir ünvan olmaktan çıkacak olması, özellikle bazı velilerin uzman öğretmen/uzman olmayan öğretmen ayırımı yaparak çocuğunu uzman öğretmende okutturmak istemesi gibi daha pek çok neden bu tartışmaların ana konusu durumundadır.
Eylülde okulların açılmasıyla birlikte 18 temmuzda başlayan sürecin değerlendirmesi, her ne kadar iptali istense de kasım ayında yapılması planlanan sınav ile ilgili düşüncelerin öğretmenler odasındaki yansıması daha net anlaşılacaktır. Gerekli miydi, değil miydi tartışmaları sürerken Daha dün meb bakanı mahmut özer süreç sonundaki sınavın gerekliliği konusunda açıklamada bulunsa da kariyer basamakları sürecinde her an her türlü değişiklik yaşanabilir. Zira süreç ayakları yere basan, sağlam temellere oturtulmamıştır ki zaten eğitim sistemimizin ezelden beri en temel eksikliği de budur.
Kendi her yazdığının doğruluğuna bu kadar emin bir kişinin dilinden düşmeyen bir "kuru kafalılar" yaftası, ne denir ki, "kişi kendinden bilir her işi".
Dün bir, bugün iki; coştukça coşan taze(!) sözlük yazarının "küstüm, oynamıyorum" sözünün ardından başlangıçta bir "hoşgeldiniz" diyemedik ama an itibariyle "yolunuz açık olsun" diyelim.
1. | ramazanaksoy | |
2. | Mustafa1652 | |
3. | engineer_0666 | |
4. | cilginturk71 |
Takip edilen yazar yok. |
O haberi ben de okudum, yalnız benim okuduğum içerikte bölüm başı maaliyetlerin nerdeyse 10 milyon tl yi bulması sebebiyle, yazın, haftanın yedi gününe yedi dizi uygulamasından vazgeçilip, daha sınırlı sayıda dizi çekileceğini ifade ediyordu.
En son izlediğim dizi yaprak dökümü olan biri olarak, bu haber dizi izlemeyen biri için, yani benim için çok da önem arz etmeyebilir, hatta mevcut dizilerden rahatsız olan, kaliteyi düşük bulanlar için iyi bir haber olarak da görülebilir ancak ekmek parasını dizi sektöründen kazanan kişiler için üzücü haber diyebiliriz.
Tabi bununla, bir bölüm için milyonlarca lira kazanan, aldığı paraları ne kadar hakettikleri tartışılır olan, şarkıcıdan, mankenden bozma başrol oyuncuları kastetmiyorum. Sırf başrol kadın ya da erkeği popüler biri seçtim, bu dizi tutar diye mantık yürütenlere, hiç mi akıl veren yoktur, anlamıyorum. Senaryo, müzik, yan roller gibi daha bir sürü öğe varken, iki çok güzel kadın ve erkek başrol seçtik diyip, izleyiciler kesin izler diye düşünmenin cezasını, Figüranından tutun, çaycısına, kameramanından tutun, makyözüne kadar, dizi sektöründe çalışan emekçi binlerce kişi var, bunlar çekiyor. Kalitenin düşmesi ancak maaliyetlerin yükselmesi, en çok işinde, gücünde olan bu kişileri zarara uğratacaktır.
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2024 MN Yazılım |