Türkiye'nin memur portalı |
Oturum aç Üye ol Parolamı unuttum |
emelkocaBu üye YazarBu üyenin profil sayfasına git |
|
|||||||
|
O halde burda isim koyucuya çok ama çok büyük bir görev ve sorumluluk düşmektedir. Ancak çoğu kişinin, bebeğe isim koyarken öyle çok da ileri görüşlü bir yaklaşım içine girdiğini düşünmüyorum. Malum anadoluda döndü, satılmış, yeter gibi çok değişik isimlere sahip insanlar var.
Başlıkta geçen cümleyi geçenlerde bir arkadaşa kurmuştum; 7-8 yaşlarındaki oğlunun doymak bilmediğini, çok yemek yediğini söyleyince, çocuğun ismini aslan koymuşsunuz, tabi zor doyar demiştim. Tabi ki kişinin ismin anlamı ile fiziksel ve kişilik özelliklerinin doğrudan bir ilişkisi olmasa da belki bazı ufak tefek ortak noktalar bulunabilir.
Kişinin duygu ve düşüncelerini, hayata bakışını, iç dünyasını, hayattan beklentilerini, kişilik özelliklerini özetle, kişi o kişi yapan ne varsa kendisi hakkındaki herşeyi doğrudan çevresindeki insanlara yansıtma biçimidir.
Kimisi yazarak, kimisi konuşarak, kimisi çizerek, kimisi şarkı söyleyerek, kimisi beden dili kullanarak, bazen kimisi de susarak kendini ifade etmeye çalışır. Ancak çoğu insanın en büyük sıkıntısı bu ifade etme işini sağlıklı bir şekilde yapamadığını düşünmesidir. Bu durum insan ilişkilerinde de çok önemlidir.
Kişi kendini doğru ifade edemediği bir ortamda mutsuz olur, doğru anlaşılamadığı düşüncesi insanı bulunduğu ortamdan uzaklaştırır. Burada iş, kişinin kendisine düşer, kendini doğru ifade edebilmenin yollarını aramalıdır, öncelikle kendini iyi tanıyıp, kendinin farkına varıp, özgüvenini arttırmalıdır. Genellikle kendini iyi tanıyan ve özgüveni yüksek, empati gücü fazla olan insanların kendini ifade etme yeteneği daha güçlüdür.
İfade gücü yetersiz kişilerin genellikle doğru cümleleri kuramadığı görülür. Anlatmak istediği ile karşı tarafa aktardığı kelimeler ve cümleler aynı olmayabilir. Kişi çevresindeki kişilerle aynı frekansta olmayabilir. Bu nedenle kişi kelime haznesini güçlendirmeli, doğru duygu aktarımını gerçekleştirebilmeli ve mümkün olduğunca doğru iletişim kurabileceği insanlarla daha uzun soluklu ilişkiler içine girmelidir.
Bir kişinin hayatı boyunca hiç yemediği, ağzına bile koymadığı yemek ve yiyecekler için kullandığı ifadedir.
Karides, ahtapot, ıstakoz, midye dolma, suşi, kokoreç, mumbar, işkembe çorbası(şimdilik aklıma gelenler bunlar) çevremdeki kişilerden, televizyonlardan duyduğum, adını bildiğim ancak hiç tatmadığım yemek ve yiyeceklerdir. Bazılarını merak etmiyor değilim ancak tadını zaten bilmediğimden çok da aramıyorum.
1. | ramazanaksoy | |
2. | Mustafa1652 | |
3. | engineer_0666 | |
4. | cilginturk71 |
Takip edilen yazar yok. |
O haberi ben de okudum, yalnız benim okuduğum içerikte bölüm başı maaliyetlerin nerdeyse 10 milyon tl yi bulması sebebiyle, yazın, haftanın yedi gününe yedi dizi uygulamasından vazgeçilip, daha sınırlı sayıda dizi çekileceğini ifade ediyordu.
En son izlediğim dizi yaprak dökümü olan biri olarak, bu haber dizi izlemeyen biri için, yani benim için çok da önem arz etmeyebilir, hatta mevcut dizilerden rahatsız olan, kaliteyi düşük bulanlar için iyi bir haber olarak da görülebilir ancak ekmek parasını dizi sektöründen kazanan kişiler için üzücü haber diyebiliriz.
Tabi bununla, bir bölüm için milyonlarca lira kazanan, aldığı paraları ne kadar hakettikleri tartışılır olan, şarkıcıdan, mankenden bozma başrol oyuncuları kastetmiyorum. Sırf başrol kadın ya da erkeği popüler biri seçtim, bu dizi tutar diye mantık yürütenlere, hiç mi akıl veren yoktur, anlamıyorum. Senaryo, müzik, yan roller gibi daha bir sürü öğe varken, iki çok güzel kadın ve erkek başrol seçtik diyip, izleyiciler kesin izler diye düşünmenin cezasını, Figüranından tutun, çaycısına, kameramanından tutun, makyözüne kadar, dizi sektöründe çalışan emekçi binlerce kişi var, bunlar çekiyor. Kalitenin düşmesi ancak maaliyetlerin yükselmesi, en çok işinde, gücünde olan bu kişileri zarara uğratacaktır.
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2024 MN Yazılım |