Türkiye'nin memur portalı |
Oturum aç Üye ol Parolamı unuttum |
emelkocaBu üye YazarBu üyenin profil sayfasına git |
|
|||||||
|
Kar, yükseltisi çok olan yerlerdeki koca dağların üstüne daha çok yağar, oralar daha soğuktur; küçük küçük tepeler ise deniz seviyesine daha yakın ve sıcaklık daha yüksek olduğu için, bu tepelere kalıcı kar nadiren yağar hatta kar yerine yağmur yağar, bu sözün gerçek anlamıdır.
Mecazen ise, allah, her insana kaldırabileceği kadar sorumluluk, sıkıntı, dert verir, dayanabileceği ölçüde imtihanlara tabi tutar. Bu söz, "allah kimseye kaldırabileceğinden fazla yük yüklemez" ile aynı manaya gelir.
Bazı kişilere uzaktan bakınca, hiç derdi, tasası yokmuş gibi, güllük gülistanlık yaşıyormuş gibi gelir. Bu haksızlık değil mi diye düşünür, fazlaca yükün altında ezildiğini gören kişi. Ancak kimse bu dünyada sıfır yükle yaşamaz, yaşasa insan olamaz. Hayvanların bile dünyada bir sürü dertleri var, barınma, hayvan popülasyonu içersinde yer edinme, başka hayvanlara yem olmama, eşini bulup üreme gibi. Kaldı ki daha kompleks bir varlık olan insanın, bulunduğu konum ve şartlar çervesinde muhakkak büyük ya da küçük, önemli ya da önemsiz gözüken dertleri, çözmesi gereken sorunları, aşması gereken engelleri olacaktır. Ancak hiç biri kişinin çözemeyeceği, aşamayacağı kadar büyük ve zor değildir.
Kişi doğum gününde, doğum günü pastasının üstündeki mumları üflerken; aynı isimde(adaş) iki insanın arasında otururken; gökyüzünde kayan bir yıldız görürken -ki en zoru bu- gerçekleşmesini yürekten istediği bir arzuyu, etrafındaki kişi ya da kişiler tarafından "haydi bir dilek tut" şekilde içinden dilemesini isteme öğüdüdür.
Bir de dilek tutma işi bitince etraftakiler hemen sormaya başlar, meraklı gözlerle, "ne diledin, ne diledin?" Açıklamak istemeyen kişi de "söylersem kabul olmaz ki" diyip, dileğini kendine saklar. Aslında kişi eğer yakın arkadaşsa, ne dilediğini tahmin etmek o kadar da zor olmasa gerek.
Kişi tuttuğu dileğini açıklamasa da, dileği gerçekleşen bir insan var mıdır, bilinmez ama insanlara dilek tutmak için bir vesile çıkmış oluyor ve kişi bu dileğinin gerçekleşmesini heyecanla bekliyor. Özellikle çocukluk çağında bu beklenti çok daha fazla. Ancak büyüdükçe dünyada, sadece dilemeyle gerçekleşmeyecek bir sürü şey olduğunu tecrübe edince, sadece dilediğinle kalacağını biliyorsun.
Sen karşındakine istediğin kadar bir şeyleri ifade etmeye çalış, anlat, saatlerce dil dök, o öyle değil böyle de, karşındaki anlayış yoksunu ise kendi anlamak istediğinden başkasını anlamayacaktır. En güzeli bu tür kişileri kendileri ile baş başa bırakmak olacaktır. Zira karşındakini anlama becerisi çoğunlukla doğuştan gelen bir özelliktir, bir kişi ya anlayışlıdır, ya da anlayışsızdır. Hoş görme, empati kurma, halden anlama ve hak verme özelliği olmayan anlayışsız insanlarla uzun vadede ilişki kurmak ve yürütmek, deveye hendek atlatmaktan daha zordur.
Gözü kara olan kişilerin, sinirli anlarında yapacağı bir iştir. Küçük şeylerin -ki o sinirle küçük şeyler dev gibi olur- kişinin damarına basması sonucu, kişinin olmadık davranışlar sergileyip kötü sonuçlarla karşılaşması durumudur. Öfkeyle kalkan zararla oturur sözü ile benzerdir. Pireye kızılıp yakılan yorgan, kişinin siniri geçince, üzüntü kaynağı olacaktır.
1994 yılında çıkan mustafa sandal'ın hit şarkıladından biridir.
Zaten ancak şarkılarda geçen bir ifadedir. Yeryüzünde kimsenin samimi bir şekilde "evet ya suç bende, kabahatli olan benim" dediği görülmemiştir. Zira can sıkıcı bir durum ya da olay varsa hep karşı taraf suçludur, yani "suç sende" dir. İnsan ilişkilerinde, Ortada bir kabahat, sorun varsa bunun sorumlusu olan kişinin bu sorunu kabul etme beceresine sahip olabilmesi için üst düzey sorumluluk duygusu, farkındalık ve bilinç düzeyi olmalıdır.
1. | ramazanaksoy | |
2. | Mustafa1652 | |
3. | engineer_0666 | |
4. | cilginturk71 |
Takip edilen yazar yok. |
O haberi ben de okudum, yalnız benim okuduğum içerikte bölüm başı maaliyetlerin nerdeyse 10 milyon tl yi bulması sebebiyle, yazın, haftanın yedi gününe yedi dizi uygulamasından vazgeçilip, daha sınırlı sayıda dizi çekileceğini ifade ediyordu.
En son izlediğim dizi yaprak dökümü olan biri olarak, bu haber dizi izlemeyen biri için, yani benim için çok da önem arz etmeyebilir, hatta mevcut dizilerden rahatsız olan, kaliteyi düşük bulanlar için iyi bir haber olarak da görülebilir ancak ekmek parasını dizi sektöründen kazanan kişiler için üzücü haber diyebiliriz.
Tabi bununla, bir bölüm için milyonlarca lira kazanan, aldığı paraları ne kadar hakettikleri tartışılır olan, şarkıcıdan, mankenden bozma başrol oyuncuları kastetmiyorum. Sırf başrol kadın ya da erkeği popüler biri seçtim, bu dizi tutar diye mantık yürütenlere, hiç mi akıl veren yoktur, anlamıyorum. Senaryo, müzik, yan roller gibi daha bir sürü öğe varken, iki çok güzel kadın ve erkek başrol seçtik diyip, izleyiciler kesin izler diye düşünmenin cezasını, Figüranından tutun, çaycısına, kameramanından tutun, makyözüne kadar, dizi sektöründe çalışan emekçi binlerce kişi var, bunlar çekiyor. Kalitenin düşmesi ancak maaliyetlerin yükselmesi, en çok işinde, gücünde olan bu kişileri zarara uğratacaktır.
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2024 MN Yazılım |