Türkiye'nin memur portalı |
Oturum aç Üye ol Parolamı unuttum |
emelkocaBu üye YazarBu üyenin profil sayfasına git |
|
|||||||
|
Memleketi kuzeyde yer alan, bu nedenle sıcak iklim insanı olmayan insanlar için, yazın sıcağına bir yere kadar dayanıp, ensesine şapır şapır ter damlaları düşmeye başladığında "nerde o soğuk kış günleri" şeklinde sesli olarak dillendirilen özlem türüdür. (Tabi doğalgaz faturularından bağımsız olarak vuku bulan bir özlemdir.)
Özellikle kurak geçen yaz mevsiminde tarlasından ürün, bahçesinden meyve-sebze almak isteyen üreticilerin dört gözle beklediği meteorolojik olaydır. Ancak metrekareye bir saatte, bir yıllık yağış düştüğünde bu sefer fayda değil, zarar getirir, tüm bağ bahçe telef olur. Sıcaklardan buharlaşmak üzere olan şehir insanı için ise havadaki nemi düşürerek, kısa süreliğine de olsa nefes alma fırsatı sunduğu için yazın yağan yağmur gibisi yoktur.
İletişim araçlarının bu denli arttığı günümüz şartlarında, insanların bu araçları bir takım sebeplerle doğru ve etkin kullanamaması sonucu insanların birbirini doğru anlayamaması, önyargılar oluşturması ve kişilerin kendilerini, duygu ve düşüncelerini istedikleri gibi ifade edememesi şeklinde ortaya çıkan insan ilişkilerini zedeleyen bir sorundur.
Çocukluk çağından itibaren anne-baba arasındaki iletişim bozukluğu ile büyüyen bir bireyin ileri yaşlarda çevresi ile sağlıklı iletişim kurabilmesi için daha büyük bir çaba göstermesi gerekiyor. Bu nedenle bu konuda ilk başta ebeveynlere büyük iş düşüyor. Zaman içersinde, okul, iş ve aile hayatı içersinde kişinin sosyal çevresi arttıkça ve değiştikçe olumlu/olumsuz hayat deneyimleri doğrultusunda iletişim kurma becerileri de gelişir ya da körelir.
mutsuzluğa, içe kapanıklığa, kişinin kendini toplumdan soyutlamasına, Kişiler arası düşmanlığa, kavgalara ve daha pek çok sorunlara sebep olabilecek iletişimsizlik empati geliştirme, hoş görülü olma, değer verme, takdir etme, karşıt görüşlere saygılı olma, genelleme yapmama, bencil olmama, ben ve beden dilini doğru kullabilme gibi olumlu davranış özellikleri geliştirilerek aşılabilir.
Konuşurken, yazarken ya da isim koyarken türkçe kelimelerin arasına ingilizce, almanca gibi farklı dillerde kelimeler sıkıştırmak suretiyle, kendince "yabancı dil biliyorum" mesajı vermek isteyen insan davranışıdır.
Özellikle internet ortamında, sanal konuşmalarda gençler arasında giderek artmaktadır. Son yıllarda artan kore ilgisinden dolayı, ingilizce kadar yaygın olmasa da korece kelimelere de rastlanılmaktadır.
"sonuçların doğruluğunu henüz kontrol etmedim" demek yerine "sonuçları henüz check etmedim" ya da çocuğunun ismini aslan koymak yerine "leon" koymak sadece birer örnek. Bu arada bu başlığı açmama sebep olan olay, evimin yakınlarındaki boş bir dükkanda yeni bir yer açıldı. Üstünde kocaman bir ad soyad ve yanında daha küçük puntoyla "beauty center". Güzellik merkezi dense ne olurdu acaba? Beauty center yazınca daha mı havalı oluyor, hayır, bence komik oluyor.
Kendi iradesiyle vermesi gereken kiloları verme başarısı gösteremeyen kişilerin, bu işi gerçekleştirebilmek için diyetisyen, estetik cerrah gibi profesyonel kişilere başvurması suretiyle bu uğurda harcadığı paraları ifade eder.
Hem midenin hem de cebin boşalması neticesinde zayıflayan kişinin psikolojik durumunu da tahlil etmek gerekir. Bir yandan istediğini yiyememe ve aç kalma, bir yandan da maddi olarak sürekli bir para çıkışı. zira bu iş çevremden duyduğum kadarıyla pahalı bir süreç. Okulda iki öğretmen arkadaş var aynı diyetisyene giden. Pandemi sürecinde online randevu 400 tl diyorlardı. Bu kadar paralar harcandıktan sonra insanda iştah kalmaz zaten.
Ancak bu harcanan paralar gözlemlediğim kadarıyla boşa gidiyor, zira beslenme alışkanlıklarında köklü değişikliklere gidilmediğinden, diyetisyen bırakılınca, verilen kilolar tekrar geri alınıyor. Ee bir insan da ömür boyu diyetisyene gidecek hâli yok herhalde. O yüzden kişinin bu işi kendi kendine, yeme dürtüsünü kontrol etmeyi öğrenerek daha hesaplı yollardan çözmesi gerekir.
1. | ramazanaksoy | |
2. | Mustafa1652 | |
3. | engineer_0666 | |
4. | cilginturk71 |
Takip edilen yazar yok. |
O haberi ben de okudum, yalnız benim okuduğum içerikte bölüm başı maaliyetlerin nerdeyse 10 milyon tl yi bulması sebebiyle, yazın, haftanın yedi gününe yedi dizi uygulamasından vazgeçilip, daha sınırlı sayıda dizi çekileceğini ifade ediyordu.
En son izlediğim dizi yaprak dökümü olan biri olarak, bu haber dizi izlemeyen biri için, yani benim için çok da önem arz etmeyebilir, hatta mevcut dizilerden rahatsız olan, kaliteyi düşük bulanlar için iyi bir haber olarak da görülebilir ancak ekmek parasını dizi sektöründen kazanan kişiler için üzücü haber diyebiliriz.
Tabi bununla, bir bölüm için milyonlarca lira kazanan, aldığı paraları ne kadar hakettikleri tartışılır olan, şarkıcıdan, mankenden bozma başrol oyuncuları kastetmiyorum. Sırf başrol kadın ya da erkeği popüler biri seçtim, bu dizi tutar diye mantık yürütenlere, hiç mi akıl veren yoktur, anlamıyorum. Senaryo, müzik, yan roller gibi daha bir sürü öğe varken, iki çok güzel kadın ve erkek başrol seçtik diyip, izleyiciler kesin izler diye düşünmenin cezasını, Figüranından tutun, çaycısına, kameramanından tutun, makyözüne kadar, dizi sektöründe çalışan emekçi binlerce kişi var, bunlar çekiyor. Kalitenin düşmesi ancak maaliyetlerin yükselmesi, en çok işinde, gücünde olan bu kişileri zarara uğratacaktır.
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2024 MN Yazılım |