Türkiye'nin memur portalı |
Oturum aç Üye ol Parolamı unuttum |
emelkocaBu üye YazarBu üyenin profil sayfasına git |
|
|||||||
|
Zorlu mücadelelerin, güç işlerin eninde sonunda azim ve gayretle aşılıp; karanlık ve sıkıntılı günlerin yerini, aydınlık ve ferah günlere bırakacağının işaretidir.
Bu ışık olmasa, hiç kimsede bir şeyleri başarma gücü ve inancı olmazdı, herkes kendi karanlık dünyasında mutsuz ve umutsuz bir şekilde yaşardı.
Hidrojen peroksit(h2o2)'in yüzde 3'lük sulu çözeltisine verilen addır.
Oksijenli su ısıtıldığında, oksijen(o2) ve suya(h2o) ayrışır.
Oksijenli su, yükseltgeyici özelliğe sahiptir. Bu sayede tıpta antiseptik(mikrop öldürücü) olarak kullanılır. Aynı zamanda tekstilde ağartıcı(renk giderici) olarak, içme suyu dezenfeksiyonunda, fotoğrafçılık, boya, metal alanlarında da kullanılır.
Az önce gerçekleştirdiğim eylem. Sözlükteki 4.ayımın başında konu başlığında belirtildiği gibi 333. Konumu açmış bulunuyorum. #2r2a dediği gibi, 3333 ulaşılması zor bir sayı gibi. Madem öyle ben de Çıtayı biraz daha yükseltip 33333. Konu başlıklarımız olsun inşallah diyeyim, gülücük.
Yeni girişilen bir işin, içinde bulunulan herhangi bir olayın olumlu yönleri, girdileri, avantajları olabildiği gibi olumsuz yönleri, çıktıları, dezavantajları da olabilir.
işin ya da durumun Her bir artı ve eksisi baştan doğru belirlenmez ve çıkan sonuca göre hareket edilmezse günün sonunda o işten zararlı çıkılabilir.
Bazen de baştan eksiler fazla çıksa bile bir cesaretle o işe girişip, o eksikleri artıya dönüştürüp, günün sonu kârlı da bitirilebilir. Bu tamamen kişinin o işe/duruma bakış açısı ve azmine bağlıdır. Çünkü komple artılarla dolu hiç bir iş/olay yeryüzünde mevcut değildir, Eksiler her zaman vardır.
İnsanların doğduğu ilk andan, hayata gözlerini yumuncaya kadar ömürleri boyunca hep bir beklenti içine girmeleri ya da bu beklentileri karşılama yükü altında olmaları durumunu ifade eder.
Bebeklikteki ilk beklenti-içgüdüsel olarak-annem, babam varsa kardeşlerim beni sevsin, güvenli ve huzurlu bir aile ortamı içersinde büyüyeyim.
Çocuklukta, ailemin yanında akrabalarım, arkadaşlarım da beni sevsin, istediklerim alınsın, rahat rahat oynayıp, çocukluğumu yaşayabileyim.
Okul çağında, öğretmenlerim ve sınıf arkadaşlarım beni sevsin, başarılı, çalışkan, notları yüksek bir öğrenci olayım, İstediğim okulları kazanayım.
Gençlik çağında, üniversitede yurt/ev arkadaşlarım beni sevsin, bölümümü güzelce bitireyim, mezun olup, iş bulayım, kendi paramı kazanıp kendi ayaklarımın üstünde durayım.
İş hayatında, iş arkadaşlarım, müdürüm/patronum beni sevsin, yüksek maaş alayım, çalışma saatlerim çok yorucu geçmesin, kısa sürede terfi alıp, derecem yükselsin.
Özel hayatta, çok güzel/yakışıklı bir sevgilim olsun, o da benim onu sevdiğim kadar beni sevsin, evlenip mutlu bir aile olalım, boy boy çocuklarımız olsun.
Yetişkinlik çağında, evimiz, arabamız olsun, yazın ailecek tatillere çıkalım, çocuklar güzelce okuyup, başarılı olup, vakti zamanında bizim kazanamadığımız okulları/bölümleri kazansınlar.
Yaşlılık çağında, evlatlarımız okullarını bitirip, iş bulup, aile kursunlar, artık biz de emekliliğin tadını çıkarıp, torun sevelim.
Bu özetle saydığım beklentiler kişinin kendi gözünden, kendi olmasını istedikleri. Çoğu kişi kendi beklentileri yerine, ailesinin, çevresindeki kişilerin beklentilerini karşılaşmakla ömrünü geçiriyor. Ya da bazen şartlar beklentileri değiştirebiliyor. Örneğin üniversite sınavına hazırlanan her başarılı genç, odtü, boğaziçi, itü gibi popüler üniversitelerde popüler bölümleri kazanmak ister. Öğrenci buralara yerleşecek puan tutturduğu halde çeşitli sebeplerle evde ailesinin yanında kalması gerektiğinden, kendi yaşadığı şehirdeki bir üniversiteye yerleşmek durumunda kalabilir. Bu durumda şartlara göre kişi, beklenti küçültmek durumunda kalabilir.
Bir de kişi hiç istemediği halde sırf annesi babası istediği için, onların gönlü hoş olsun diye, onların istediği okullarda okuyup, onların istediği kişi ile evlenip, onların istediği işte çalışarak kişisel sıfır beklenti ile hayatını sürdürebilir.
Beklenti içine girmekle, bitmek tükenmek bilmeyen doyumsuz isteklere sahip olmak birbirine karıştırılmamalıdır. Bu saydığım beklentiler, hayatın olağan akışı içersinde doğal olarak kişinin yapması gerekenlerdir aslında. Ancak kişi beklentilerinin ne kadarını gerçekleştirebilir, ne kadarına gücü yeter, hayaller ve gerçekler dengesinde hangi taraf daha ağır basar, buna kişinin kendisi cevap verebilir.
1. | ramazanaksoy | |
2. | Mustafa1652 | |
3. | engineer_0666 | |
4. | cilginturk71 |
Takip edilen yazar yok. |
O haberi ben de okudum, yalnız benim okuduğum içerikte bölüm başı maaliyetlerin nerdeyse 10 milyon tl yi bulması sebebiyle, yazın, haftanın yedi gününe yedi dizi uygulamasından vazgeçilip, daha sınırlı sayıda dizi çekileceğini ifade ediyordu.
En son izlediğim dizi yaprak dökümü olan biri olarak, bu haber dizi izlemeyen biri için, yani benim için çok da önem arz etmeyebilir, hatta mevcut dizilerden rahatsız olan, kaliteyi düşük bulanlar için iyi bir haber olarak da görülebilir ancak ekmek parasını dizi sektöründen kazanan kişiler için üzücü haber diyebiliriz.
Tabi bununla, bir bölüm için milyonlarca lira kazanan, aldığı paraları ne kadar hakettikleri tartışılır olan, şarkıcıdan, mankenden bozma başrol oyuncuları kastetmiyorum. Sırf başrol kadın ya da erkeği popüler biri seçtim, bu dizi tutar diye mantık yürütenlere, hiç mi akıl veren yoktur, anlamıyorum. Senaryo, müzik, yan roller gibi daha bir sürü öğe varken, iki çok güzel kadın ve erkek başrol seçtik diyip, izleyiciler kesin izler diye düşünmenin cezasını, Figüranından tutun, çaycısına, kameramanından tutun, makyözüne kadar, dizi sektöründe çalışan emekçi binlerce kişi var, bunlar çekiyor. Kalitenin düşmesi ancak maaliyetlerin yükselmesi, en çok işinde, gücünde olan bu kişileri zarara uğratacaktır.
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2024 MN Yazılım |