Türkiye'nin memur portalı |
Oturum aç Üye ol Parolamı unuttum |
emelkocaBu üye YazarBu üyenin profil sayfasına git |
|
|||||||
|
İnsanların minnet duygusunun yetersizliğinden doğan durumdur. Zira yemeğini yediğin, suyunu içtiğin, sana emek veren ve hizmet eden bir kişi hakkında ne kadar kötü şeyler düşünsen bile arkasından olumsuz konuşmamalısın. yok illâ konuşacağım diyorsan da o zaman o kişinin ekmeğini yiyip, suyunu içmeyeceksin, gerisi nankörlüğe girer. Hem yapıp hem de rahatsızlık duymak da işin başka bir boyutu.
Zararda olan ildir. Başka yerlerde kar yağar, böylece en azından havanın soğuğu kırılır, karlar eriyince kadar hava daha ılıman kalır. Burda ise kar yağamadığı için hava soğuk olduğu ile kalır, dondurucu soğuklarla başedilmeye çalışılır. Aynı durum geçen haftalarda başımıza geldi. Hemen dibimizdeki yerde kardan yollar kapandı, trafik durdu, hayat felç oldu; bizde bir kar tanesi bile düşmedi ancak soğuktan titredik, "komşuda kar yağar, bize soğuğunu yemek düşer" dedik.
Öğretmenler branşlarındaki konuları sınıfta öğrencilerine anlatarak, konuları öğrenmelerini ve sınavlarda başarılı olarak, hayatlarını istedikleri meslekte çalışarak yaşamalarını amaç edinirler ancak eğitim-öğretimde "gönüllülük" esastır. Bir kişiye yeni bir şey öğretebilmek için karşıdakinin öğrenmeye açık olması lazım, yoksa istediğin kadar birşeyler vermeye çalış, almaz, alamaz çünkü öğrenmeye gönlü yoktur. Bazen de kişi karşısındaki kişiden istemdışı bir şekilde, gizil birşeyler öğrenir; birlikte çalıştığımız ya da aynı ortamda bulunduğumuz kişilerden, direkt ya da indirekt iletişim hâlinde olduğumuz insanlardan, dakik olmayı, güzel konuşmayı, hoşgörülü olmayı, hatta gülümsemeyi..vs görerek, yaşayarak öğreniriz. Öğrenme sadece okul çağında değil, hayatın her aşamasında olan birşeydir. Hiçbir zaman öğrendim, tamam oldum dememek gerekir. Kişinin öğrenecekleri hiçbir zaman bitmez, mevzuu sadece akademik bilgilerle sınırlı değildir ki. Kişinin, inatçı olmamayı, kendini sevmeyi, hayata pozitif bakmayı, incinmemeyi, incitmemeyi..vs öğreneceği duygu ve düşünce anlamında da o kadar çok şeyi vardır ki o yüzden kimden, neyi, ne şekilde öğrendiğimiz, gördüğümüz farketmez yeter ki öğrenmeye açık olalım. Önce öğrenelim, sonra öğrendiklerimizi başkalarına öğreterek zinciri devam ettirelim. Malum birine birşey öğretebilmek için kişinin önce kendisinin öğrenebilmesi lazım. Yoksa öğretilen şeyin inandırıcılığı olmaz.
Olmaz olsun böyle fobi dedirten, söylemesi bile ayrı bir fobi kaynağı olabilecek türden, ilk kez duyduğum ve kendi adıyla mütenâsip, uzun kelime korkusu anlamına gelen fobi türüymüş. Fobilerin her türlüsü sevimsizdir zaten aynı bu kelime gibi.
Yapısında temel element olarak "karbon" bulunduran; karbona hidrojen, oksijen, azot, kükürt gibi elementlerin de eşlik ettiği sayıları milyonlarca olan; hidrokarbonlar ve fonksiyonel gruplu bileşikler olmak üzere iki temel sınıfa ayrılan; karbon kimyası olarak da bilenen; organik bileşiklerin yapısını, tepkimelerini, elde ediliş yöntemlerini inceleyen kimyanın alt dalına verilen isimdir.
Alkanlar, alkenler, alkinler alifatik; benzen ve türevleri aromatik hidrokarbonlara; alkoller, eterler, aldehitler, ketonlar, karboksilli asitler, esterler, aminler, amidler, alkil halojenürler, nitro alkanlar, karbonhidratlar, proteinler fonksiyonel gruplu organik bileşiklere örnektir. Organik kelimesinin kökeni canlı yani organizma kelimesinden gelir. Organik kimya canlılarda bulunan bileşikler, dna, rna, petrol ve petrol ürünleri, ilaçlar, boyalar.. gibi geniş yelpazeli konularda çalışma alanına sahiptir.
1. | ramazanaksoy | |
2. | Mustafa1652 | |
3. | engineer_0666 | |
4. | cilginturk71 |
Takip edilen yazar yok. |
O haberi ben de okudum, yalnız benim okuduğum içerikte bölüm başı maaliyetlerin nerdeyse 10 milyon tl yi bulması sebebiyle, yazın, haftanın yedi gününe yedi dizi uygulamasından vazgeçilip, daha sınırlı sayıda dizi çekileceğini ifade ediyordu.
En son izlediğim dizi yaprak dökümü olan biri olarak, bu haber dizi izlemeyen biri için, yani benim için çok da önem arz etmeyebilir, hatta mevcut dizilerden rahatsız olan, kaliteyi düşük bulanlar için iyi bir haber olarak da görülebilir ancak ekmek parasını dizi sektöründen kazanan kişiler için üzücü haber diyebiliriz.
Tabi bununla, bir bölüm için milyonlarca lira kazanan, aldığı paraları ne kadar hakettikleri tartışılır olan, şarkıcıdan, mankenden bozma başrol oyuncuları kastetmiyorum. Sırf başrol kadın ya da erkeği popüler biri seçtim, bu dizi tutar diye mantık yürütenlere, hiç mi akıl veren yoktur, anlamıyorum. Senaryo, müzik, yan roller gibi daha bir sürü öğe varken, iki çok güzel kadın ve erkek başrol seçtik diyip, izleyiciler kesin izler diye düşünmenin cezasını, Figüranından tutun, çaycısına, kameramanından tutun, makyözüne kadar, dizi sektöründe çalışan emekçi binlerce kişi var, bunlar çekiyor. Kalitenin düşmesi ancak maaliyetlerin yükselmesi, en çok işinde, gücünde olan bu kişileri zarara uğratacaktır.
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2024 MN Yazılım |