Türkiye'nin memur portalı |
Oturum aç Üye ol Parolamı unuttum |
emelkocaBu üye YazarBu üyenin profil sayfasına git |
|
|||||||
|
Her güne ayrı bir kutlama, güzel ve ince bir davranış. Kutlanacak nice güzel bayramlar görecek ömrümüz olması umuduyla..
Kişi dara düştüğünde, kendini yalnız ve mutsuz hissettiğinde, ağlayacak bir omuz aradığında, psikolojik ve duygusal bağlamda çöküş yaşadığı anlarda, kimi zaman anne, kimi zaman bir aile büyüğü, sevgili, arkadaş ya da o an denk gelen hiç tanımadığı birinin yanında huzur bulma, durulma, eski mutluluğunu ve enerjisini geri kazanma durumudur.
Sığınılacak liman olmada, kişiye karşı beslediğimiz sevgi ve şefkat kişiyi sakinleştirir, bu koşulsuz sevgi sayesinde kişi kendini ferahlamış hisseder. Bu limandan demir alıp gittikten sonra, tekrar kalbi kırılıp yaralarını kendi kendine iyileştiremecek hale gelinceye kadar tekrar bu limana uğramayacaktır.
Sınavı olan derse çalışarak sınavı geçebilirsin de çalışarak sevimli olunabilir mi, olunursa da ne kadar olunur, orasını bilemedim. Aslında sevimli olan kişinin kendi değildir. Birini sevimli olarak kabul etmişsek, o kişinin ekstra bir şey yapmasına gerek yoktur. Çünkü gören gözün, kişiye karşı algısıdır sevimliliği oluşturan. Zira birine sevimli gelen biri, öbürüne itici gelebilir, çünkü Herkes o kişiyi aynı gözle göremez.
Fiziksel olarak minyon olmanın verdiği avantajı kullanarak çok bir değişiklik yaşamasam da Zihinsel aktivitelerdeki performansın düşmeye başlaması ile fark ettiğim durum oldu, yaş almak. Üniversite öğrenciliğinde havada takla attırdığım kompleks soruların yanında, çok daha kolay olanlara kafa yormaya başladığımda anladım ki 20 li yaşların başındaki algı ve beyin gücüm azalmaya başlamış.
Ee doğal, artık hayattaki kaygılarımız çok daha çeşitli. İş hayatı, aile hayatı, bir sürü sorumluluk, yorgunluk. Hepsi de vücutta bir yer ediniyor kendine. Saçlarımdaki beyazlarla barışığım, boyatmayı düşünmüyorum. Her biri bir tecrübe, yaşanmışlık barındırıyor, kimden saklayayım. Hayatın doğal döngüsü nihayetinde. Kabullenmeme lüksümüzün olduğunu sanmıyorum.
Bir süre görev yaptığım şile'de de bulunan, hatta ilçenin sembolü durumunda olan, denize nazır, denizcilere yol göstermek için inşa edilmiş, şimdilerde müze gibi gezilen yapılar. Gece karanlığında, fenerin ışığı bir tam tur döndüğünde, hemen hemen şehirdeki her evin içine sızıyor ışıkları, güzel bir ambiyans oluşturuyor.
1. | ramazanaksoy | |
2. | Mustafa1652 | |
3. | engineer_0666 | |
4. | cilginturk71 |
Takip edilen yazar yok. |
O haberi ben de okudum, yalnız benim okuduğum içerikte bölüm başı maaliyetlerin nerdeyse 10 milyon tl yi bulması sebebiyle, yazın, haftanın yedi gününe yedi dizi uygulamasından vazgeçilip, daha sınırlı sayıda dizi çekileceğini ifade ediyordu.
En son izlediğim dizi yaprak dökümü olan biri olarak, bu haber dizi izlemeyen biri için, yani benim için çok da önem arz etmeyebilir, hatta mevcut dizilerden rahatsız olan, kaliteyi düşük bulanlar için iyi bir haber olarak da görülebilir ancak ekmek parasını dizi sektöründen kazanan kişiler için üzücü haber diyebiliriz.
Tabi bununla, bir bölüm için milyonlarca lira kazanan, aldığı paraları ne kadar hakettikleri tartışılır olan, şarkıcıdan, mankenden bozma başrol oyuncuları kastetmiyorum. Sırf başrol kadın ya da erkeği popüler biri seçtim, bu dizi tutar diye mantık yürütenlere, hiç mi akıl veren yoktur, anlamıyorum. Senaryo, müzik, yan roller gibi daha bir sürü öğe varken, iki çok güzel kadın ve erkek başrol seçtik diyip, izleyiciler kesin izler diye düşünmenin cezasını, Figüranından tutun, çaycısına, kameramanından tutun, makyözüne kadar, dizi sektöründe çalışan emekçi binlerce kişi var, bunlar çekiyor. Kalitenin düşmesi ancak maaliyetlerin yükselmesi, en çok işinde, gücünde olan bu kişileri zarara uğratacaktır.
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2024 MN Yazılım |