Türkiye'nin memur portalı |
Oturum aç Üye ol Parolamı unuttum |
emelkocaBu üye YazarBu üyenin profil sayfasına git |
|
|||||||
|
Matematik hep ön planda olmaya devam etsin, en zor ders ünvanını kaybetmesin, öğrenciler matematik çalışmaktan başka ders çalışmasın diye matematiğe yüklenmeye devam. hangi öğrenciye sorsam, matematikte zorlandım diyor ki bunlar bir de çalışkan olanları.
Aslında nasihat edilen terliyken soğuk su içmemektir. Özellikle çocuklara nasihat edildiği için; çok hareket eden, fiziksel aktivitede bulunup, koşturan çocukların vücut ısıları çok artar ve buna bağlı olarak vücuttaki su buharlaşıp, terlerler. Bu durumda vücut su kaybeder, elektrolit yoğunluğu artar. Hal böyleyken bunun üstüne içilen soğuk su vücutta, özellikle direkt indiği midede soğuk duş etkisi yaratır. O nedenle terliyken kaybedilen suyu telafi etmek için ya ılık su içilmelidir ya da illa soğuk su içilecekse vücudun normal ısısına ulaşması beklenmelidir.
Aslında en doğrusunun, her vatandaşın kan gubu kartını cüzdanında bulundurması olduğu konudur. Acil durumlarda daha hızlı hareket edilmesini sağlar. Ben 0 rh+ kan grubuna sahibim. Şu yaşıma kadar çok şükür acil kan lazım gerektiren bir durum yaşamadım. Yalnız birileri yaşar düşüncesiyle kan vermek ve kök hücre bağışında bulunmak için kızılay çadırına başvurdum. Kan vermek için belli şartların gerektiğini biliyordum ancak 50 kg altından kan alınmadığını bilmiyordum, o yüzden kan ya da kök hücre bağışında bulunamadım. Ancak gereken şartları sağlayan bilinçli ve sorumlu kişiler bu görevi yerine getirmelidir, zira kimin, ne zaman kana ihtiyacı olacağı belli olmaz, özellikle de nadir bulunan kan grupları için kan bağışı daha da elzemdir.
Öyle iki saat üç saat değil, en az 10 saatten fazla hatta günlerce sürebilen, kişilerin kendi özel aracıyla ya da otobüs, tren gibi toplu taşıma araçlarıyla yapılan, yüzlerce kilometre mesafenin katedildiği yoculuklara verilen genel isimdir.
Bu yolculuklarda genelde ülke içinde hareket edilmekle birlikte, Bazen bir ülkeden başka bir ülkeye de geçiş yapılabilir.
Uzun Yolculuğa çıkılmadan önce sağlam bir ön hazırlık gereklidir. Böylesi uzun bir yola, gidilip hemen geri dönmek için çıkılmayacağından, belli bir süre kalınacağından, bavul hazırlama işlemi titizlikle yapılmalıdır, malum yol uzun, şunu unuttum geri dönüp alalım deme lüksümüz olmayacaktır. Evin perdesi, suyu, doğalgazı gibi sürekli açık olan mekanizmalarını kapatmak, evde beslenen evcil hayvan, çiçek gibi bakıma muhtaç canlıların da bu süreçte bakımını düşünmek gerekir. Geride bırakılan ev ile ilgili tüm bu işler halledildikten sonra, önceden bakımı ve kontrolleri tamamlanmış olan arabaya binilip, yolculuk başlatılabilir.
Uzun yol yolculuğu olduğu için aralıksız yola devam etmek mümkün olmayacaktır. belli aralıklarla çay, yemek gibi ihtiyaç molaları vermek ya da hazır önünden geçiyorken görülmesi gereken belli başlı yerleri görebilmek için durmak gerekecektir. Örneğin tuz gölü önünden geçerken, teğet geçmek mümkün müdür, hele ki suyu çekilmek üzere ve tuzlar pembemsi çok hoş bir görüntü oluşturmuşken. ne kadar ileri gidersen git her yer aynı su seviyesinde, çok güzel bir tecrübe kesinlikle tavsiye ederim -ancak çıplak ayakla o tuz kristalleri çivi gibi ayağa batıyor, o uyarıyı da yapayım- bu şekilde güzel duraklarda vakit geçirerek zaten uzun olan yolu daha da uzatmış olabiliyorsunuz ancak güzel bir yol hatırası yanıza kar kalıyor. Bu tür duraklarda dura dura gece edilmiş ve yorulmuş, hala gidecek de çok yol varsa, yol güzergahında bir otelde bir gece kalınıp, ertesi gün yola devam etmek gerekebilir.
Yol boyunca sayısız irili, ufaklı köprü, viyadük, dinlenme tesisi, dere, çeşme, köy, değişik doğa şekilleri, yol kenarlarında otlayan hayvanlar, üstünüzden uçan kuşlar, geceleri ışıkları yanıp sönen bir sürü ev, bir daha hayatınız boyunca görmeyeceğiniz insanlarla karşılaşıyorunuz. Arabanın hızından dolayı Çoğuna sadece bakıp, geçiyorsunuz, görmüyorsunuz bile.
Yol boyunca durak yerleri olan Her dinlenme tesisinde o yöreye özgü hediyelik eşya, yöresel ürünler gibi malzemeleri bulabiliyorsunuz -evdeki güveci 3-4 sene önce böyle bir yerden almıştık- ben bu tarz yerleri gezmeyi çok severim. Uzun yol boyunca farklı farklı şehirlerden farklı şeyler alıp, o eşyaları evimde kullanmak, ya da evimin bir köşesinde tutmak çok hoşuma gider, zira baktıkça belki de bir daha hiç gitmeyeceğim oraları hatırlamış olurum.
Uzun yol boyunca araba kullanmak da zordur, yorgunluk baş gösterir, dikkat dağılmaya başlar. Sırf bu maksatla, uzun yollarda birbirimize destek olmak için, eşimle aynı anda ehliyet aldık, çünkü ikimizin memleketleri tam zıt tarafta, katedilecek yol çok fazla. Ancak ben araba kullanmakta eşimi yalnız bıraktım, bir türlü direksiyon başına geçme cesareti gösteremediğim için görevimi, uzun yol boyunca sürekli konuşup, farklı konular açarak, onun dikkatini sağlam tutarak yerine getirmeye çalışıyorum.
Onca şehir geçilip, Kilometrelerce gidilen yoldan sonra, varılacak noktaya ulaştığınızda, ailenizin kollarını açıp, koca bir tebessümle hoşgeldiniz diyip sarılması sonucu ne yorgunluk ne de başka bir şey kalmayıp, yerini mutluluğa bırakıyor. Bu uzun yolculuğu da sağ salim atlatmanış olmanın huzuru ile tatilinize de başlamış oluyorsunuz, ta ki geri dönüş yolculuğuna kadar.
Bütün gerçek ve değerleri inkar eden, nesnel bir temeli olmadığı kabul edilen varlığın gerçekten varmış gibi kabul edilemeyeceğini savunan, nihilizm, hiççilik, yokçuluk akımının en önemli temsilcileri, friedric nietzsche, jean paul sartre, albert camus'dur.
Lisede bir fenci olarak felsefe dersine ben de çok meraklıydım, ancak felsefe öğretmenimiz pek soru sorulacak, sınıf ortamında tartışma yönetebilecek biri değildi, konusunu anlatır, geçerdi. sınıf arkadaşlarımın da derse ilgisi olmayınca -eee biz fenciyiz ne de olsa felsefeyle ne işimiz olur- benim felsefi ilgim kendi içimde kaldı. çok da üstüne gitmedim açıkçası, ancak felsefi bir akımla ilgili bir bilgi görsem hemen okur, birileri felsefi bir konuşma yapsa hemen kulak kabartırım.
1. | ramazanaksoy | |
2. | Mustafa1652 | |
3. | engineer_0666 | |
4. | cilginturk71 |
Takip edilen yazar yok. |
O haberi ben de okudum, yalnız benim okuduğum içerikte bölüm başı maaliyetlerin nerdeyse 10 milyon tl yi bulması sebebiyle, yazın, haftanın yedi gününe yedi dizi uygulamasından vazgeçilip, daha sınırlı sayıda dizi çekileceğini ifade ediyordu.
En son izlediğim dizi yaprak dökümü olan biri olarak, bu haber dizi izlemeyen biri için, yani benim için çok da önem arz etmeyebilir, hatta mevcut dizilerden rahatsız olan, kaliteyi düşük bulanlar için iyi bir haber olarak da görülebilir ancak ekmek parasını dizi sektöründen kazanan kişiler için üzücü haber diyebiliriz.
Tabi bununla, bir bölüm için milyonlarca lira kazanan, aldığı paraları ne kadar hakettikleri tartışılır olan, şarkıcıdan, mankenden bozma başrol oyuncuları kastetmiyorum. Sırf başrol kadın ya da erkeği popüler biri seçtim, bu dizi tutar diye mantık yürütenlere, hiç mi akıl veren yoktur, anlamıyorum. Senaryo, müzik, yan roller gibi daha bir sürü öğe varken, iki çok güzel kadın ve erkek başrol seçtik diyip, izleyiciler kesin izler diye düşünmenin cezasını, Figüranından tutun, çaycısına, kameramanından tutun, makyözüne kadar, dizi sektöründe çalışan emekçi binlerce kişi var, bunlar çekiyor. Kalitenin düşmesi ancak maaliyetlerin yükselmesi, en çok işinde, gücünde olan bu kişileri zarara uğratacaktır.
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2024 MN Yazılım |