Türkiye'nin memur portalı |
Oturum aç Üye ol Parolamı unuttum |
emelkocaBu üye YazarBu üyenin profil sayfasına git |
|
|||||||
|
Bizim üst katta Yaklaşık bir yıldır dünyaya yeni gelmiş bir bebek, dünyayı keşfetmeye ve büyümeye çalışıyor. Şimdilerde yürüteci gibi bir şey kullanmaya başladı sanırım, yere sürtünme sesinden anlaşılacağı üzere. Annesinin bebeğine söylediği şarkılar, beşiğin gıcırdaması, bebeğin yere fırlattığı eşyalar.. evimizde ses buluyor ancak allahtan bizim gibi bir komşuya denk gelmişler, çocuksuz bir aile olduğumuz halde "çocuktur, yapar" diyip geçiştiriyoruz. Ancak kendi çocuğu olup da komşusunun çocuğu ses yaptı diye sorun çıkartanları gördükçe toplum olarak empatiden yoksunluğumuz bir kez daha göze çarpıyor. Komşuluk ilişkilerinde her zaman düşüncem, kendine yapılmasını istemediğini başkalarına da yapmadır.
Aşkının peşinden gitmek, Kimisine göre aptallık kimisine göre cesaret. inşallah tüm önyargılara rağmen mutlu olurlar ve prensesisimiz cesaretinin meyvesini alır, olur olur da mutsuz ve pişman olursa da en azından kalbimin sesini dinledim, denedim diyebilir.
Yeryüzünde her şeyin bir çaresi vardır, keşkelerin esiri olmaktansa prenses ünvanından vazgeçmek, kalbinin sesini dinlemek, mutsuz bir prenses olmaktansa mutlu bir kadın olmayı tercih etmek mümkünmüş demek ki. Ancak eşine üzülüyorum, "seni prensesler gibi yaşatacağım" vaadinde bulunamayacak zira kadın zaten prensesti, gülücük.
Evlilikleri bu kadar haber olduğuna göre hayatlarındaki her bir gelişme de basına yansıyacaktır, umarım bir ömür mutlu oldukları haberini alırız.
Öğretmenler odasında genelde hâkim olan ses tonudur çünkü herkes kendini hâlâ 30 kişilik sınıfta ders anlatıyor zannediyordur. Hatta çoğu öğretmen (kendim de dahil) evde, telefonda, yolda bulunduğu çoğu ortamda farkında olmadan, bağırarak, yüksek ses tonuyla konuşur, çünkü sesi yüksek çıkınca karşısındakiler tarafından daha iyi anlaşıldığı düşüncesine sahip olur. ancak yaz tatili süresince sesinin perdesi düşer, eylülle birlikte tekrar perde yükselir. Kendimin bizzat yıllar önce deneyimli bir hocadan "derste böyle yüksek sesle konuşursan, ses tellerin yıpranır" uyarısını almışlığım vardır.
Sabit fikirli ve inatçı kişilerin, belki yaptığını başta hata olarak görmeyip koyu bir şekilde fikrini/davranışını savunmaya başlaması ve akabinde belli bir noktadan sonra hatasını fark ettiği halde, sırf hatalı pozisyonuna düşmemek için hatasız olduğuna körü körüne inanarak ve karşısındakileri de inandırmaya çabalayarak, kendini ya da yaptığını savunmaya devam etmesi durumudur. Bazı durumlarda o kadar bellidir ki bu durum, böyle anlarda kişiyi kendi haliyle bırakmak en doğrusudur çünkü akıntıya karşı kürek çekmek gibidir, kişinin "evet ben hatalıyım, özür dilerim" demesi mümkün değildir.
Var olan düzenini, sahip olduğu dengeyi yitirip, tepetaklak olmak, karmakarışık bir hale gelmek, işin içinden çıkılması zor ve dağınık bir durum almaktır.
Hiç umulmadık anda alınan beklenmedik bir haber, ani yaşanan kayıplar, insan ilişkilerindeki tutarsız davranışlar, kişinin kontrolü dışında gerçekleşen hayatını ilgilendiren gelişmeler kişiyi allak bullak edebilir.
1. | ramazanaksoy | |
2. | Mustafa1652 | |
3. | engineer_0666 | |
4. | cilginturk71 |
Takip edilen yazar yok. |
O haberi ben de okudum, yalnız benim okuduğum içerikte bölüm başı maaliyetlerin nerdeyse 10 milyon tl yi bulması sebebiyle, yazın, haftanın yedi gününe yedi dizi uygulamasından vazgeçilip, daha sınırlı sayıda dizi çekileceğini ifade ediyordu.
En son izlediğim dizi yaprak dökümü olan biri olarak, bu haber dizi izlemeyen biri için, yani benim için çok da önem arz etmeyebilir, hatta mevcut dizilerden rahatsız olan, kaliteyi düşük bulanlar için iyi bir haber olarak da görülebilir ancak ekmek parasını dizi sektöründen kazanan kişiler için üzücü haber diyebiliriz.
Tabi bununla, bir bölüm için milyonlarca lira kazanan, aldığı paraları ne kadar hakettikleri tartışılır olan, şarkıcıdan, mankenden bozma başrol oyuncuları kastetmiyorum. Sırf başrol kadın ya da erkeği popüler biri seçtim, bu dizi tutar diye mantık yürütenlere, hiç mi akıl veren yoktur, anlamıyorum. Senaryo, müzik, yan roller gibi daha bir sürü öğe varken, iki çok güzel kadın ve erkek başrol seçtik diyip, izleyiciler kesin izler diye düşünmenin cezasını, Figüranından tutun, çaycısına, kameramanından tutun, makyözüne kadar, dizi sektöründe çalışan emekçi binlerce kişi var, bunlar çekiyor. Kalitenin düşmesi ancak maaliyetlerin yükselmesi, en çok işinde, gücünde olan bu kişileri zarara uğratacaktır.
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2024 MN Yazılım |