Türkiye'nin memur portalı

Sevabıyla, günahıyla, korkuları ve hayalleri ile, yaptıkları ve yapamadıkları ile sıradan bir osmanlı padişahıdır. Hepsi bu.

Sorun onda değil, onu tanrılaştıran kul tabiatlılarda da değil. Sorun onun sırtından ekmek yeyip adını kullanarak cebini dolduran uyanıkların sayısındaki artışta.

Güzel bir uygulama olduğu zannedilen ancak karne sisteminden bir önceki uygulama anlamına geldiği görmezden gelinen 'ne krizi canım bunlar hep dıj güjlerin oyunu' cuların idare etme taktiği.

Başta manavlar olmak üzere küçük esnafın rekabet şansını ortadan kaldıran, yandaşlara rant kapısı aralayan günü kurtarmaya yönelik bir uygulama. Özelleştirmenin etkilerinin hissedildiği ilk nokta bu. Arkası geliyor, gelecek...

Şuan türkiyede sebze meyve satan yerlerin sayısı yüz binlerle ifade ediliyorken toplam iki şehirde 80 tane satış yeri açmanın fiyatlara yansımayacağını görmek için ortalama zeka bile yeterli. Hayal kurmayın, tenzilatlı satış için gereken asgari şartlar bile ortada yok. Şartlar sağlansa bile, sürdürülebilir bir uygulama değil. Mevsim şartları iyileşsin yaza doğru zaten doğal bir indirim olacak piyasada. Eğer daha fazla indirim bekleniyorsa üreticiye kolaylık sağlanarak işe başlanabilir. Önce maliyet kalemimi azalt bakalım sonra indirimi görürsün zaten. Ama yok, seçim öncesi anlık gösteriş lazım o da oy bekledikleri kitleye yetiyor görünüşe göre. Adamlar haklı. Eldeki malzeme bu olunca ne diye uğraşsın yapısal reformlarla falan. Keriz bol...

Uçağını düşürdüğün Rusya senden domates almayı durdurduğunda, en baba müttefikin abd rahibini senden alabilmek için güya eknomini bozduğunda bile fiyatlar bu kadar artmamıştı. Şimdi herkesle aranız iyi. Ee? Sorun ne o zaman?

Şüphesiz akıl sahipleri için bunda sayısız ibretler vardır...

Selam ve dua ile...

Sözlükteki bazı yazarların bazı yazarlara yakışırdığı sıfat.

Şu sözlükte editör gelene kadar herşey serbest aslında. Zamanında ne geyikler dönerdi burada. Kısır partilerine mi gidilmezdi, yanlış açılan bir başlıktan ya da girilen bir entriden türlü şakalar mı yapılmazdı, neler neler olurdu. Hatta editörler de cümbüşe katılır, geyiğin dibine vurulurdu. Sonra eğlence bir uyarı ile biter, yazılan sayfalar dolusu entri silinir, herkes bir başka şamataya kadar köşesine çekilirdi. Özlüyorum o günleri...

Şimdilerde ise durum farklı. İnsanlar hoşgörüsüsüz, tahammülsüz, dediğimdedik, ben bilirimci bir görüntü veriyorlar. Nefretle açılan başlıklar, o başlıklarda aynı nefretin yansıması hakaretler, öfke nöbetleri, zırvalıklar gırla gidiyor.

Kötülük çok arsızdır sevgili okurlar. Çilek gibi, yaban otları gibi falan, hızla yayılır, etrafı sarar. İyilik ve güzellik öyle değil, yıkmak nasıl bir anda, tek darbede oluyor;ama yapmak, rehabilite etmek, zaman istiyorsa bu da öyle. Geç oluyor. O nedenle kötülük ve buna ağlı diğer kötü sıfatlı şeyler hızla kendine yer buluyor. Ortam gerilip taraftar sayısı da artınca kötülük kapalı gişe oynamaya başlıyor. Bize de seyretmek düşüyor demek istemem. Müdahale ederim sevgili okur. Şurada bir avuç yazarın huzurunu bozmak, canını sıkmak, hevesini kırmak kimsenin hakkı değil. Kimse size yazmayın demiyor. Bildiğiniz, doğru bildiğiniz, emin olduğunuz birşey varsa yazın. Yazın ki okuyan beğenmese de istifade etsin.

Bunu da doğru kelimelerle yapabilirsiniz. Doğru kelime olmayınca okuyanda 'huzur' da olmuyor. Yazanın 'huzur'suzluğu okuyana geçiyor çünkü. Olur olmadık 'huzur'dan bahsedenler farkında olmadan ' huzur'suzluk kaynağı oluyorlar. Onlara cevap vermek vazifesinde olanlar da o kötü dilden etkilenip kötü yazabiliyorlar. Dedik ya, kötülük bulaşıcıdır...

Bir şairin mısrasını verirken 'alçakça' derseniz hakaret etmiş olursunuz. Oğlunun papaz olarak ölmesi bilgisini verirken de bağlam içerisinde pejoratif bir üslupla söylediğiniz ayan beyan ortaya çıkar. Müslüman bakış açısından bakılınca bir insanın papaz olarak ölmesi acınacak bir durumdur değil mi? Bunu dile getirirken gerisini söylemezseniz bile, sizin gibi Müslümanlarının dilinde ve o dile maruz kalmışların dilinde bunun anlamı gayet açıktır.

İkinci olarak, Bu gibi sosyal platformlar, sizin dar çevreniz gibi aynı dine ve kültüre sahip olmayabilir. O nedenle bu gibi herkese açık yerlerde 'dinimizde böyledir' ya da 'peygamberimiz' gibi belli bir zümreye ait ifadeler kullanırsanız yanlış yapmış olursunuz. Senin dinin ne, peygamberin kim diye sorarlar adama. Böyle kendi kavram ve beylik ifadelerinizle değil daha nesnel bir anlatımla düşüncelerinizi anlatırsanız herkes okur, nasiplenir siz de umarım umduğunuz ecirleri alırsınız.

Selam ve dua ile...

Sorun Arapça olmasında değil sayın rö, dinsel dışlayıcılık içermesinde. Yoksa merhabaya lafımız yok. İlle Türkçe isteniyorsa esenlikler felan da dilenebilir. Ben sadece selam derim mesela. Çünkü samimi değilim. Kıps

Selam ve dua ile...

İftar yemeklerine ayrı bir ilgim olduğu doğrudur sayın rö. O mübarek sofralarda bulunmak için her sene ramazan-ı şerifi iple çekmekteyim. Hele çadırlardaki o manevi huzur, kuyrukta araya kaynama denemeleri, ezan okununca dağıtılan hurma ve bilumum oruç açılan atıştırmalıklar, sigarayla açılan oruçlar, o sigaralardan gelen buruk koku...

Sevap pointsi yüksek her girişimin arkasındayım. Bana bunlarla gelin, seçkin zengin sofraları değil benim yerim; bir zümreye ait masalarda değil, iftar sofralarında buluşmak dileğiyle...

Selam ve dua ile...