Türkiye'nin memur portalı

artık "reis" deyince aklımıza bir başka erdoğan'ı getirecek kaliteli film.

bir demet tiyatro'dan beri kalemine nasıl bağlanmışsak, kredisi çokça bir yılmaz erdoğan varmış meğer bizde. onun anlatım tarzı, kısa diyalogları, zeka dolu esprileri, duygu karmaşası yaratan senaryolarından en taze olanı ekşi elmalar.

hakkari'de de yaylalara çıkıldığını, elma yetiştirildiğini, aşık olunduğunu, kalplerin orada da attığını daha başka nasıl ifade edebilirdi bilinmez. anlatım şahane.

dönemin kronolojisi biraz karışık ilerlese de asıl anlatmak istediğine yoğunlaşmayı tercih ederek bu açmazdan da kurtulmuş görünüyor. tutarsızlıklar elbet var ama siz parmağıma değil, asıl işaret ettiği yere bakın diyor bize. yoksa bir kırmızı reno ve topçam otobüsle dönem filmi çekilmeyeceğini herkes bilir ama işin içinde yılmaz erdoğan'ın sihirli anlatımı olunca göze hoş görünüyor herşey.

oyunculuklar müthiş. üç kızkardeş sanki gerçekten kardeşlermiş gibi oynamışlar. sırıtan tek oyunculuk özgür'ünki. asıl adını bilmem ama zaten filmdeki tek karikatür tip de o. hepi topu babası hakakrili, ankara'da büyümüş bir veletsin lan sen, bu neyin artizliği? yok burada insan kızlarla konuşamaz mı, yok bu nasıl düzen bilmem ne? sen hayırdır kardeş? sanki bana parisli eşşoğlusu. devrimciden çok sosyete bebesini oynamış. olmamış kısacası. neyse ki muazzez (farah zeynep) kurtarmış olayı.

derdi olan bir adamdan güzel şeyler hasıl olacağının en güzel kanıtı bu film. sıkmadan, yormadan, güldürürken ağlatan bir film. başarılı bir yılmaz erdoğan yapımı işte. izleyin, izletin.

"buralarda iki şey çok konuşulur, reis'in bahçesi ve reis'in kızları"...

daha önce beğenmedim butonu başlığında benim de merakımı dile getirdiğim mevzu.

neden oraya yazdım da beğendim butonu'na yazmadım onu bilmiyorum.

kafam güzeldi herhalde.

ama maalesef var böyle bir şey...

ben oyumu üçüncü maddeye kullanıyorum.

kendi nickaltına yazmama fikrini zaten yukarıda sim.ya ile bozmuş olduğundan şimdi söyleyeceklerini de buraya yazmasında sakınca olmadığını düşündüğüm başlık kişisi.

uzunca bir şeyler yazmak istiyorum ama zaman zaman size de olduğunu tahmin ettiğim bir üşengeçlik halinin esiriyim şu an. ama yine de kısa tutmaya çalışarak bir şeyler karalicam...

uzun zamandır bilgilenme amaçlı kullandığım memurlar.net sitesinin sözlük başlığını geç de olsa görmemle başladı buradaki maceram.

üşengeçlikten, yahut ne gerek var düşüncesiyle 2012 gibi geç bir tarihte, biraz da memurluk macerasını yakından takip edip forumlara yazabilmek için üye oldum.

sözlüğü fark etmemse çok sonralara kaldı. ilk yazarlarından değilim buraların kısacası.

ilklerden olmak neyi değiştirir onu da bilmiyorum ama sözlüğün sahibiymişim gibi düşünenlere duyuru olsun. benden eski yazarlar da var burada.

sözlüğü sahiplenmem beni sözü geçen biri yapmaz siz de takdir edersiniz ki...

her neyse, sevenlerim de var, bir kaşık suda boğmak isteyenlerim de. hayat gibi işte. kimseye düşmanlık beslemiyorum ama. bu kayıtlara geçsin lütfen.

ve evet eleştiriyorum burayı, burada yazanları, yazılanları hatta yazılmayanları ve yazıl-a-mayanları.

üyelerinin çoğunun üniversite mezunu olduğunu düşündüğüm (diploma fetişisti değilim. resmi yollardan okumayıp da bilgisine görgüsüne hayran olduğum çok insan var. sadece bir kıstas olarak üniversite dedim. yoksa elbette türkiye'de yaşıyorum. üniversitelerin kalitesini biliyorum ve tartışmıyorum) bir dolu insanın üyesi olduğu şu platform böyle olmamalı. üye erkeklerin çoğunun ahlaksız ve sapık, kadınlarınsa pasif ve özgüven budalası olduğunu görmek sizi üzmüyor mu? burası bu haliyle sosyal bilimcilerin araştırma yapması için bir laboratuar işlevi görmekten başka ne işe yarar? iletiler kısmında (yazarlarımızı ve arkadaşlarını tenzih ederim ama) dönen geyik ve çevrilen goygoylara bakıp da geleceğe umutlu bakmak mümkün mü sizce? toplumsal bir çürüme yaşadığımızı daha berrak gösterecek başka bir oluşum yoktur sanırım.

"madem o kadar tiksiniyosun ne diye buralarda takılıyosun. get the f'uk off! go get to f'ck yourself, get outta here you bastard!" dediğinizi duyar gibiyim. tüm bunları "lanet olsun" olarak anlasam ve cevap olarak "sanane be salak" desem hoşunuza gider mi?

sululuğu bırakayım bir kenara. zaten ne zaman ciddi bişeyler yazayım desem kendimi saçmalarken buluyorum. psikolojide bir adı vardır elbet.

her neyse işte, kendimi kimseden üstün gördüğüm falan yok. sözlüğün sahibi de değilim. kim ne isterse yazsın banane diyemiyorum ama. zaten bizim gibi geri bırakılmış toplumlarda bi sahte özgüven, bi böyle havalar tripler, ben böyleyim çekemeyen anten taksıncılar, linç başlatıcılar gırla gidiyo maalesef. yahu hiç eski başlıklara, açılan konulara yazılan entrylere de mi bakmıyosunuz allah aşkına? daha dün gördüm, "pepe le masculine" diye biri yazmış "ev arkadaşı" başlığına. ne güzel ifade etmiş, ne içli yazmış üstelik. ama beğenen kimse olmamış. merak edip bakarsanız eğer o tek beğenen de benim. yeri gelmişken beğendim butonunu (buton da neyse sanki bana düğme anasını satiyim) kullanmayı esirgeme konusu üzerine de yazmak istediğimi belirteyim. daha önce yazdım ama yine yazarım. ama değişen olmayacak biliyorum. çünkü dediğim gibi, kıskançlık var bizde. beğendiğini bile söylemeyi esirgiyo insanlar. neyse, ne diyodum işte, heh ben bu arkadaşa dayanamadım bi mesaj yazdım. dedim ki tesadüfen okudum, çok beğendim, belli ki yazmayı bırakmışsın ne olur geri dön, yine yaz. ben seve seve okurum, kal sağlıcakla dedim gönderdim. ama gitmedi. mesaj almıyomuş. üzüldüm kısacası. mesaj alımını kapatmasına neden olan unsurlar geldi aklıma. kadın değildi belki ama fark etmez ki. kokuşmuşluk her yerde. sonra ketenpere nickli yazar var. artık yok ama. tıpkı koray07 veya mrs bahar'ın olmadığı gibi. ta1i_caiz neden yazmıyor artık mesela? bu soruların cevabını bulunca sorunu da çözmüş oluruz sanırım. insanların burası hakkında ne düşündükleri sizin umurunuzda olmayabilir ama bir referans kaynağı olsa bu sözlük, bunda da bizlerin payı olsa fena mı olur? yazdıklarımız arama motorlarında çıkıyor. rastgele her telden insan okuyabiliyor yani buraya yazılanları. ama yazarlar özensiz yazdıkça kim takar ki burayı. fikir vermeyen, ne kokan ne bulaşan entryleri gören ciddiye alır mı burayı? kendi anadilinin bile kurallarını bilmeyen insanlar bir de bunu marifetmiş gibi savununca birşeylerin yanlış olduğu anlaşılıyor ama çözüm? çözüm yok sanırım. ya da artık çok geç...

anlatacaklarımı toparlayamama gibi bir sorundan muzdaribim. yine dağıttım. yazdıkça aklıma öyle şeyler geliyor ki ne yazacağımı karıştırıyorum. sıkıldım da üstelik, bitireyim en iyisi.

yalnız sofestai'nin "sürekli başkalarını eleştirerek konu açan yazar" başlığına (sözlükteki bkz. verememe sıkıntısı da ayrı bir dert. şurda gizli bir bakınız olsa ne kolay olurdu hayat) yazdığına cevap mahiyetinde yazmak istedim ama konu oraya bile gelemedi. hiç bir yazarla özel husumetim yok. başlığı açan arkadaşı da tanımam. kırdıysam affola. amacım kırmak değildi. kırıcı biri olmamaya çalışıyorum. onun açtığı başlıkta bu konuya değinmem yanlış oldu sanırım. o yüzden bu yazdıklarımı da buradan başka yazacak uygun bir yer bulamadım.

tekrar söylüyorum, sofestai'nin şu #14u7 entrysinde bahsettiği gibi bir durum yok. radore'ye veya aynı durumda olan herhangi bir yazara karşı da fikirlerim ortada. onları mazur görüyor değilim. hatta onlardan yola çıkıp söyleyeceklerimi ben.keyfim.kahyası06 nickli arkadaşın sayfasında söylemiş bulundum. kaza oldu yani. amacım orada üzüm yemekti, bağcıya olan lafımı, sonrasından açtığım (ah bu bakınız verememenin çaresizliği) "haber başlıklarını kopyalayıp sözlük başlığı yapan yazar" başlığında vermek istemiştim. hatta sonradan fark ettiğim üzere sondan önceki cümlemi o başlığa saklamıştım ama yazdıktan sonra silmeyi unutmuşum. onun düzeltilmesini de idal'den rica edicem.

ayrıca zaten ben.keyfim.kahyası06 da şuradaki #14u8 entrysinde gayet medenice rahatsızlığını dile getirmişti. okudum, yanlış anladığını düşündüğüm için muzdarip oldum. üzüldüğümü belirten bir entry girmeyi düşündüm sonra vazgeçtim falan...uzun hikaye. özür dilerim tekrar kırdıysam eğer.

laf iyice uzadı. söylemek istediklerimi de unuttum bu arada. yazmaya saat 11:30 da başlamıştım. bu saati buldu. sanırım olmadı. tebessüm.

keşke entry editleme imkanımız olsaydı. aklıma geldikçe girer yazardım. neyse...

sürç-i lisan ettiysek affola.

kimvurduya giden başlıklardır.

kimütülediye gittiğine dair rivayetler de muhteliftir.

tamam vurmayın fazla:

kadıköy'de bir bar.

hala açık mıdır bilmem.