Türkiye'nin memur portalı

bir keresinde bir okuyucusunun gönderdiği mektuptan çok etkilenerek "neden ben, neden bana gönderdin ki bu mektubu" diye hayıflanıp, göz yaşlarını tutamadığını dile getiren edebiyatçı, yazar.

aylık ot dergi'de yazıları yer almaktadır.

bir kere, beyan kişinin kendisini bağlar. çoğul konuşuyor diye bu sözü "bütün bir parti böyle düşünüyor demek ki, işte bunların hepsi şöye böyle" genellemesi son derece yanlış ve tehlikelidir.

velev ki öyle olsun, toplu halde korkmasınlar allah'tan...size ne bize ne yahu? hem Allah'tan korkmak elzem midir?, imanın şartı mıdır? ondan korkmayan da müslüman olamaz mı? korkmuyroum diyene cehennem bileti kesmek de neyin nesi? korkmadan anlaşılamaz mı o allah? korkmadan da sevilemez mi?

hatta hatta, allah'tan korkmak tam olarak nedir allahaşkına bir anlatın da biz de öğrenelim... nasıl bir hal'dir?. bunun bir ölçüsü var mıdır?

bir de allah'tan korkmuyoruz diyen allah düşmanı mı oluyor yahu??

el insaf...

hem belli ki bu beyanın ana fikri bu değil, normal bir ruh haliyle cümleyi okuyunca siz de anlayacaksınız (umarım). diyor ki mealen; hukuku siyasallaştırmayın, devleti vatanı satmayın, şuan bizim önceliğimiz bu diyor. din sömürüsü yapmayın diyor satır arasında yani. ama lafı ordan anlamayanlar ve niyeti kötü olanlar hemen "aha bak gördün mü bunların alayı kafir, zındık" demeye getiriyor, algı yönetimi yapıyorlar kısacası. birileri de buna alet oluyor. biraz iz'an yahu...

şii destekli bir din tüccarı olduğu iddia edilen kişi.

ehl-i beyt sevgisini paravan yaparak sünni kaynakları itibarsızlaştırmakla ve bazı temel akaidi reddetmekle itham ediliyor.

Allah-u alem...

pek çok caminin kıblesinin yanlış olabileceğini gösteren bir örnek aklıma getiren olaydır.

bir tarihte, bir şehrimizin bir mahallesindeki camiye giden yörenin garnizon komutanı olan albay, kıblenin yanlış olduğunu iddia etmiş. başta cemaat tarafından tepki görse de, albay yanlış olduğunda ısrar edip hesaplamak istemiş. askerlikteki haritacılık bilgisiyle basitçe yanlışı farkeden albayın duruma el atması üzerine ölçüm gerçekleştirilmiş ve hakikatten kıble olması gerekenden farklı çıkmış.

caminin şekliyle yerdeki halının yönü arasında bağ kuramayıp nedenini sorduğumda anlatmışlardı.

o zaman yanlışlığın sadece o camiyle sınırlı olduğunu düşünmüştüm ama gel gör ki durum daha vahim herhalde...

kulp bulmanın kitabını yazan bazı yazarlarca ölçüsü tesbit edilebilen eylem.

kulp bulmak nedir? samimi olmak, kulp bulmak için yeterli midir? "kulp bulmak için kulp bulmak" tam olarak ne anlama gelmektedir?

yani hangi şeyden kaç kilo(gram?) kullanınca kulp bulabilme hakkına kavuşulabiliyor?

birilerinin midesi bulanmasın diye, birşeyler yazmak, dile getirmek, hatta doğru türkçe kullanmaya teşvik etmekten geri mi durmak lazım? ya da tüm bunları yapmak herşeye kulp bulmanın tam olarak ne yanına düşer merak etmekteyim.