Türkiye'nin memur portalı

eski bir alışkanlık olan günlük en az 10 entry girmek, yahut da konu başlığı açmak hastalığına yakalanmış yazarların yaşamak için ruhlarını şeytana satmaları neticesinde ortaya çıkan illüzyondur.

sözlükte yazar olmak için bazen tek entry bile yeterliyken üzerine bir de puan biriktirip bonus kazandığını sananlarca sözlük iğfal ediliyor böylece. öyle ki, kendi açtığı başlık zamanla tekrar gündeme gelen bazı (adı bende saklı) yazarlar, farkında olmadan aynı ya da benzer bir entry yazabiliyorlar o başlığa. üstelik son yazılan entry ne diyor acaba diye merak bile etmiyor. başlığa odaklanmış çünkü. sadece yazmaya odaklanmış. düşünmüyor, daha önce yazdığını da hatırlamıyor, ama yazması lazım işte. yazmadan duramıyor. puan alamayacak çünkü, ya da eksilecek mevcut puanı. yazıyor o yüzden düşünmeden, zaten sözlükte yazmak için düşünmek gerekmiyor. 10 dakikada 10 entry yazıp çıkmak, tv 8'deki yarışma programına yetişmenin yanında iş midir bu yazarlar için. yazar ve çıkar. swerviste, dolmuşta, otobüste falan telefondan yazar hatta. yeter ki görev tamamlansın. yazsın ve kurtulsun. ama o kurtulmak olarak ifade etmez tabi bunu. sözlükte olmaktan çok memnunlardır onlar. okumasalar da olur. zaten ünvanları "yazar"dır. okur değil ki?

okumazlar ama yazarlar onlar. okumadan yazarlar. sonra da o huzurla açarlar tv'yi... gerisini biliyorsunuz zaten.

başlıkta da belirtildiği üzere, "yadısanamaz" olan gerçeklerin var olması.

"sözlük" ler, en azından burası gibi sanal olanlar, modamod kavramların sözlük anlamlarının açıklandığı yerler değil, olmamalı zaten. dolayısıyla kişisel, daha doğrusu öznel ifadeler çokça olmalı. öte yandan öznel olmak da her konuyu ve kavramı salt kendi kişisel tecrübelerimiz üzerinden açıklamaya çalışmayı gerektirmez. hatta bu yanlış bir durumdur. sözlüğü kişisel emellerine alet etmek olur. okuyucuya da zevk vermez, sözlüğün muradı olan bilgi erişimini de kısıtlamış olur.

bunun bilincinde olan bazı yazarlar da olayı yanlış anlayıp her başlığa kopyala yapıştır yöntemiyle, eğer konu film ise sinema değerlendirme sayfalarından, biyografi ise biyografi bilgileri içeren sitelerden, az bilinen bir kavramsa doğrudan tdk sözlüğü veya wikipedia vb. sitelerden "hazıra konma" şeklinde alıp buraya taşıyorlar. sözlükçülük bu değil arkadaşlar. sözlükteki ünvanınız "yazar" diye her şeyi buraya yazmak zorunda değilsiniz. böyle bir mecburiyetiniz yok yani, eğer mecbur hissediyorsanız. başlığını ben açmıştım sanıyorum; günlük vecibelerini yerine getirmiş yazar huzuru'na erişme durumu olmamalı. buraya yazmak bir görev değil çünkü.

aslında en büyük sıkıntı anlamsız bir puanlama sistemi olması. defalarca başka başlıklar altında tartışılan bu konu (aslında ben tam da buraya bir bkz: vermek isterdim ama maalesef sözlüğün yazılımı buna izin vermiyor. beni de sözlükten soğutan şeylerin başında da bu teknik eksiklikler geliyor ama neyse) olarak bu sistem, yazar arkadaşları yanlış güdülüyor. tabi, kurallar kısmındaki her gün en az 10 entry ve başlık açma zorunluluğu gibi anlamsız bir madde buna sebep oluyor çoğu zaman. çünkü ödül kalktığından beri yazarları saçmalatan en büyük etken bu maddenin varlığı. şu sistemde puan alamasanız veya mevcut olan puanınız kırılsa ne olur kırılmasa ne?

uzun yazmak istemiyorum aslında okunmuyor çünkü, okumuyorsunuz. buraya kadar sabredip okuyanlar bu sözlüğü ayakta tutuyor aslında. başta sayın editör idal olmak üzere, üç beş yazar eskisi ve yeni heyecanlı yazarlar. sanmıyorum, yazar olmadan sözlüğü okuyan bir okur var mıdır? hiç sanmıyorum ki olsun. yazar olmanın kolaylığı başta olmak üzere, yazılanların da yüzeysel ve hatalı olması en büyük sıkıntı bana göre.

evet, en başta da söylendiği gibi bunlar yadsınamaz gerçekler. en azından bu sözlük için böyle. eldeki malzeme bu çünkü.

okuduğum ama altını çizecek pek bir şey bulamadığım kitaptır.

içinde suç var bi de cezası var.

ergenekon iddianamesi gibi binlerce sayfa uzatmaya gerek yok diye düşünüyorum.

yazar resmen can sıkıntısından uzatmış da uzatmış. insanı kitaptan, okumaktan soğutmayın kardeşim.

bilmediği halde biliyor gibi yapmak.

okumadığı kitap hakkında okumuş gibi yapmak da bize ait garip huylardandır.

tdk sözlüğüne operada başkadın rolünü oynayan oyuncu.

bir nevi assolist.

aynı zamanda, aramızda kalmasın isimli magazin programında kürk mantolu madonna kitabının filme uyarlanacağı üzerine yorumlar yapılırken, engin bilgisiyle araya giren ablanın "ben okudum madonna'nın hayatı falan nasıl olcak acaba sinemada" gibi hezeyan sözlerinin ardından erkek sunucunun (ismini araştırmaya gerek duymadım) sıvama ifadesi. o bence bildiğimiz madonna değil primadonna diyerek yaptı bu sıvama işini. malum abla ve diğer sunucu da (evet yine isimlerini arama zahmetine girmedim) çok biliyorlarmış gibi, "evet evet primadonna" diyerek az önceki cahilliklerine tüy dikmişlerdir.

memlekette cahillik diz boyu ne de olsa. bir panorama olarak da bu tür programlar ve insanlar incelenebilir.