Türkiye'nin memur portalı

bir türkiye ziyareti sırasında türkçe'nin kulağa nasıl geldiği sorulan, cevaben de "almanca'nın kibar bir şekline benziyor" diyen edebiyatçı... kulağa hoş geldiğini ima etmiş üstad.

"seni uzaktan sevmek aşkların en güzeli" şeklinde şarkılara konu olan, çaresizliği dile getiren bir sevme hali. tabi ki sevilen kişiye göre değişir sevmenin güzelliği falan.

manasızdır, yorar, acıtır, seviyorsan git konuş bence dedirtir.

"senin dulluğun benim kulluğum kafiye olsun diye değil" (ama saçmaladım biraz ehe ehee) şeklinde bir alt metin içeren mfö şarkısında da var olan durum.

yine de güzel şarkıdır vesselam.

güzel bir mfö şarkısı.

sözleri ve müziğiyle adeta bir eski zaman destanlarını andırır. mfö'nün, özellikle de mazhar alanson'un derinlikli iç dünyasını yansıtması bakımından kaliteli ve kalburüstü bir parçadır. piyasa işi olanlara benzemez. içlerindeki şeytanlara zülfikarlarla saldırırken insan olmaklığın da henüz devam ettiğini ilan eder; "gözyaşlarımızı bitti mi sandın?" diyerek...

mfö'ye has espri anlayışını da içinde barındırmayı ihmal etmez; "kafiye olsun diye değil" sözleriyle...

severiz, dinleriz, dinlerken ayağımız hala kesilir yerden...

yıllar yıllar önce türkiye televizyonlarında talk show mantığının ilk ve en güzel örneklerinden biri olan program.

zaman içerisinde özel tv'lerin sayısının artmasıyla ve reyting pastasından pay alma mantığıyla muadilleri çıksa da içlerinde en uzun soluklu olanıdır. beyaz'ın kişiliği ve iş ahlakının da etkisi olduğunu düşünürüm ama, bilemediğimiz başka nedenleri de olabilir. ancak son yıllarda tekrara sık düştüğünü farkettiğim ve uzun yıllardır izlemediğim bir programa dönüştü. yine de cuma gecelerinin en azından göz atılan programı olması da başarıdır.