Türkiye'nin memur portalı

Oturum aç Oturum aç Üye ol Üye ol Parolamı unuttum Parolamı unuttum

med-czr

Bu üye Yazar

Bu üyenin profil sayfasına git

2,942 entry 431 konu hiç puanı yok
30.04.2024 23:32 son işlem tarihi takip etme takip et

birini son kez gördüğünü bilmemek

Ergenlikte bir kere dövmüştüm onu.

Sebebi bile yoktu üstelik.

İki ergen kavgası işte.

Ailelerimiz yakın dosttu ama, bizimkisi işte zoraki bir arkadaşlıktı sanki.

Kötü biri de değildi, yaşına göre olgun, sessiz, efendi pörtlek gözlü bir çocuktu.

Lise, üniversite derken yollarımız ayrıldı sonra. Ara sıra annesinden haber alırdım sadece. Ne ben onu arardım ne o beni.

astsubay olmuş, Ankara'ya tayin olmuş dedi annem bir gün. Sınıfı gereği doğuya gitmezmiş, Ankara'da uzun yıllar çalışır demiş annesi. İyi, kurtarmış kendini demiştim. Tam da karışık zamanlardı. Sınır ötesine gitmeyecek olması sevindirmişti ailesini. Ben de onun adına sevinmiştim. Selamlarımı ilettim.

Bir kaç yıl sonra, tesadüf bu ya, Ankara'da bir benzinlikte gördüm onu. O muydu emin olamadım başta ama o pörtlek gözler başkasına ait olamazdı, oydu. Kısa bir an, o ödemesini yapmış içerden çıkarken ben de içeri giriyordum ödeme yapmak üzere. Göz göze geldik, o da beni tanıdı sanki. Bakışlarındaki tereddütü gördüm. Saniyelik bi an işte. Geçip gittik ikimiz de. Duralamadık bile. İçerden dışarı bi bakış attım sonra. Tam aracına binerken o da baktı. Camekandan görebildi mi bilemem ama onun da beni tanıdığına emin olmuştum böylece. Aklıma onunla sebepsiz yere dövüşmemiz geldi hemen. Daha döver dövmez pişman olmuştum ama özür de dilemedim, öylece kaldı. Daha sonra tekrar bir araya geldik mi anımsayamadım. Aklından neler geçti o kısa bakışmada hiç bilemedim.

O saniyelik tesadüften kısa bir süre sonra, Ankara'nın göbeğinde, tarihte eşine rastlanmayan bir bombalı saldırıda şehit oldu. Servis aracında, doğuya ya da sınır ötesine gitmediğine sevindiğim arkadaşım, güpegündüz başkentin göbeğinde canından oldu.

O kısacık karşılaşmamızın son karşılaşma olduğunu nereden bilebilirdim? Hiç özür dileyemeden, saçma bir kavga ile aklımda kalacağını, hatırladıkça bana rahatsızlık veren o anıyla yaşayacağımı, nasılsa bi ara görüşürüz rahatlığıyla davranıp arayıp sormamamın beni böyle inciteceğini nasıl tahmin edebilirdim? Bana dargın mıydı umursamamıştım bile. oysa tek gerçek ölümdü ve bize çok uzaktı...

30.04.2024 22:35
123456789101112131415161718192021222324252627282930313233343536373839404142434445464748495051525354555657585960616263646566676869707172737475767778798081828384858687888990919293949596979899100101102103104105106107108109110111112113114115116117118119120121122123124125126127128129130131132133134135136137138139140141142143144145146147148149150151152153154155156157158159160161162163164165166167168169170171172173174175176177178179180181182183184185186187188189190191192193194195196197198199200201202203204205206207208209210211212213214215216217218219220221222223224225226227228229230231232233234235236237238239240241242243244245246247248249250251252253254255256257258259260261262263264265266267268269270271272273274275276277278279280281282283284285286287288289290291292293294295296297298299300301302303304305306307308309310311312313314315316317318319320321322323324325326327328329330331332333334335336337338339340341342343344345346347348349350351352353354355356357358359360361362363364365366367368369370371372373374375376377378379380381382383384385386387388389390391392393394395396397398399400401402403404405406407408409410411412413414415416417418419420421422423424425426427428429430431432433434435436437438439440441442443444445446447448449450451452453454455456457458459460461462463464465466467468469470471472473474475476477478479480481482483484485486487488489490491492493494495496497498499500501502503504505506507508509510511512513514515516517518519520521522523524525526527528529530531532533534535536537538539540541542543544545546547548549550551552553554555556557558559560561562563564565566567568569570571572573574575576577578579580581582583584585586587588589
  1. insanın neden yaratıldığı sorunsalı

    gün geçmiyor ki, dinciler tarafından felsefenin konuları, üstelik felsefenin diliyle gündeme getirilmesin sayın seyirciler. sorunsal he mi? bravo doğrusu... ilerleme var. sorunsal diyenler yavaş yavaş olayda bir sorun olduğunu da kabul etmeye başlamışlar demektir. alaa....

    gelgelelim, felsefenin alanına giren böyle "netameli" konularda, felsefe diliyle konuşulur. önkabuller bir kenara bırakılır, kaynağı mâbâdınız olan örnekler verilmez. bediüzzaman hazretleriymiş, pir sultan abdalmış bunları geçeceksin bir kere. bilimin dilini kullanarak dinsel-metafizik örneklerle sonuç alamazsın. dincilerin düştüğü bir çok yanlıştan biri de bu. logical fallacy kısacası... felsefede akinalı tomas, aziz agustinus, hristiyanlıkla olayı bağdaştırarak bu gibi ucuz felsefe dilini literatüre soktu ama, bir tanrı ispatı hala göremedik. heyecanla bekliyoruz. ahahaha... onların bıraktığı yerden bayrağı devralan günümüz dincileri de kıvranıp duruyorlar.

    ayrıca yukarıdaki deli saçması entride genel anlamda tasavvufi çıkarımlar görüyorum. tasavvuf da manyaklıktır. kendini mal ilan etmenin çetrefilli yoludur. tasavvufi bilgilerle anca fenafillaha ulaşırsınız. o da kafayı yemek şartıyla. din işiyle kafayı bozmuş tipler, lütfen allahlarını başka yerde ispatlamaya çalışsınlar.

    felsefede, insanın neden yaratıldığı diye bir sorunsal yoktur.

    insanın yaratılması diye bir şey yoktur.

    binaenaleyh, yaratılma diye bir şey yoktur.

    felsefede ontoloji vardır. varlık felsefesi yani. Bir bütün olarak varlığı ele alan ve var olanların en temel niteliklerini inceleyen felsefe dalıdır.

    metafizik nasıl diye sorarken, ontoloji nedir diye sorar. hak verirsiniz ki, nasıl'ın sonu yoktur. ucu açıktır. dinciler burada nasıl'ın tek kaynağı olarak, işlerine öyle geldiği için tanrıyı gösterirler. platon'dan beri bu böyledir. ama çıkmaz bir sokaktır. elde hiçbir zaman kesin bir bilginiz yoktur, olamaz. o nedenle uydur uydur ipe diz türünden çıkarımlar yaparlar. kimin yazdığı belli olmayan bir kitaptan ayetler paylaşarak, meczupların deli saçması sözlerini alıntılayarak akılları sıra yaratılma diye kendi uydurdukları bir kavrama açıklama getirmeye çalışırlar. tasavvufla bu işi çözdüğünü düşünen o dünyada kendini eğleyebilir. yok, hepimiz kulluğu kabul etmişiz de, yok bize unutturulmuş da, yok imtihan varmış da, yok allah sanatçıymış da, bilinmek istermiş de... deli zırvası, çocuk masalı hepsi. bu dünyada 60 yıl boktan bir hayat yaşa, boktan hayatın için allaha her gün küfret, bunun için bir de "ebediyyen" cehennemde yan. ne güzel adalet yahu. 60 yıllık küfrüme karşılık, ebediyyen beni yakacak olan allaha selam eder, yüzüme bakmaya cesareti olursa bir o kadar da öbür tarafta sövmek isterim. öyle allaha böyle muamele... işine gelirse.... sanki yaratırken bana sordu da, bir de utanmadan ceza verecekmiş. sanatını sevsinler senin...

    allahçılık, dincilik vb. sizi bir yere vardırmaz gençler. tam tersine köreltir. potansiyelinizi yer. sizi mallaştırır yukarıdaki örneklerde göreceğiniz üzere...

    sen bir yaratıcının varlığına inanıyorsan bu senin için sorunsal olmamalı.

    kendi haline bırakılmalısın o kadar.

    ama gelip burada saçma sapan alıntılarla, kendi sefil varlığına kanıt arıyorsan kusura bakma ama, yanlış yerdesin.

    daha önce de söyledim, tekrar ediyorum.

    bir yaratıcının varlığı kesin olarak bilinemez. biz buna kısaca yoktur diyoruz. olmasına gerek yok çünkü. eğer olsaydı bile, onun iletişim şekli böyle olmaz, kullandığı dil insani olmaz, gönderdiği kitaplar bu kadar boş ve saçma olmaz, yaratıcılık böyle olmazdı. hele hele, bir tanrı varsa bile, bu kesinlikle arabın allahı olamaz. o la maz. bu açık ve nettir sevgili mü'minler. siz yine de inanmaya devam edin ama komik komik, çöl bedevi putlarından biri olan allahı bu işe katmayın. o sıradan bir arap tanrısıdır o kadar. ne evreni bilir, ne galaksiyi, ne yıldızı, ne uzayı... deveden başka hayvan, hurmadan başka yemiş bilmeyen tanrı mı olur allaaaşkına, güldürmeyin insanı. ahahaha...

    inanmak bir hastalıktır. cevapların az olduğu zamanlarda dinleri ve tanrıları yaratan insan, onlara inanmanın kafa konforuyla akıl ve mantıktan uzaklaştı. müzelere kaldırılacaksınız bir sonraki yüzyılda. bu topraklarda binlerce yıl kibele'ye tapıldı. kibele... efsanevi tanrıça... şimdi kim hatırlıyor adını?? kızlara verilen sibel isminde kaldı sadece hatırası... allah da böyle, diğer tanrılar da böyle yok olmaya mahkumdur. günlerin getireceğinin karşısında kimse duramaz. o günler gelene kadar saplantılarınızla size mutluluklar dilerim.

    imtihan ediliyor olduğunuz sanrısından kurtulursanız, allah denen hayali varlığa ihtiyaç olmadan da işlerin nasıl yürüyor olduğuna şaşırır kalırsınız. inanmak isterseniz, inanmak sizi rahatlatıyorsa elbette inanın, devam edin. önemli olan sizin mutluluğunuz. ancak, saçma sapan kitaplardan alıntılar yaparak, kulluk söylevi çekmeye çalışırsanız karşınızda beni bulursunuz. aptallığa tahammülüm yok zira.

    selam ve dua ile...

     
  2. ezan sesine rahatsız olan insanlar

    haklı insanlardır.

    kimse sesi bozuk birinin günde beş kere, üstelik yabancı bir dilde, kulak tırmalayan gürültüsünü çekmek zorunda değil. buna saygı duymak zorunda da değil. her gün, en az beş defa yapılan saygısızlık hoş görülmez. en fazla tahammül edilir.

     
  3. patates ithalatında gümrük vergisinin sıfırlanması

    baytar'ın söyledikleri üzerine düşünülmesi gereken uygulama.

    konu hakkında daha detaylı bilgi edinmek ve küresel tohum savaşlarının yanı sıra, gıda terörünün boyutlarını görüp hayret etmek isterseniz soner yalçın'ın "saklı seçilmişler" isimli kitabını okuyabilirsiniz.

    bu gelişmeleri alt alta koyup düşününce kim vatansever, kim vatan hainiymiş bazı ahmaklar da umarım anlarlar. anlayıp yanlış yoldan dönmeniz dileğiyle...

     
  4. med-czr

    şuralarda fazladan bir kıps olacaktı sayın noktalı caf.

    üff ne çirkin oldun sen böyle yahu? benli fatma gibi, noktalı caf oldun çıktın başımıza. ahahaha...

    rere rö'nün nesi vardı hı? ne diye artizlik yapıp silip gittin? havan kime aloo??

    tanım: noktalarla uğraşmak zorunda bırakılan bir garip.

    kınıyorum...

     
  5. Yasak elmayı ben yemedim ki isyanı

    aslında islam'ı ve dolayısıyla müslümanları doğrudan ilgilendirmeyen bir anlatı olsa da, muhammed'in bilmeden topa girmesiyle kafaların karışmasına neden olan olay.

    aslında "yasak elma" yeme muhabbeti, yani ilk günah, keferelerin "original sin" dedikleri bir kavram. katoliklerin bugün dahi bebelerini vaftiz ettirmelerine neden olacak kadar vahim, bir o kadar da elim bir olay bu yasak meyve yeme işi.

    anlatıya göre, güya, adem ile havva'nın cennette adeta fink atarken, şeytanın onlara yasak meyveden yedirtmesi sonucu gelişen olaylar sonucunda cennetten kovulmuşuz, ceza olarak dünyaya çile çekmeye gönderilmişiz. yasak meyvayı ilk yiyen de havva bu arada. o nedenle kadına bakış sakattır hristiyanlıkta. onun yarım akıllı olduğu, kolay kandırılabilir olduğu, kısacası salak olduğu için biz dünyadayız. kadınların, neden koca bir ortadoğu orijinli dinlerin tarihi (aslında daha evvel paganizmde de örnekleri görülen) boyunca aşağılanıp cezalandırıldığını, ikinci plana atılıp hor görüldüğünü buradan anlayabilirsiniz. detaylı bilgi için, jack holland rahmetlinin "mizojini" isimli kitabını okuyabilirsiniz. geçelim...

    aslında sayın vita'nın açtığı bu konu, ciddi cevap verilemeyecek (çünkü masallara gerçekmiş gibi bakmamızı gerektireceği için) kadar eğlenceli idi. nitekim, eğer sözlüğün kara çarşaflısı, kendince açıklayıcı bir entri girmemiş olsaydı ben de bir takım şakalar, muzipliklerle olayla dalgamı geçecektim. fakat işin rengi değişti. şöyle ki;

    bir kere, kuranda bu olay ile ilgili yeterince bilgi verilmiş fakat kendisi son derece karışık ve anlamsız bir kitap olduğu için, mevcut kafa karışıklığı giderileceğine daha da artmıştır. o dönemin cahil bedevileri masallara çokça inandığından, masallarla düşünebildiğinden, bir de daha önce kitaplarında bu konuyla ilgili bilgiler bulunan yahudi ve hristiyanların da acaba muhammed'in allahı bu konuda ne düşünüyor, diye yerli yersiz muhammedi sıkıştırdıklarından, zavallı cahil muhammed bu konuda bir şeyler gevelemek zorunda kalmıştır sevgili sözlükçüler... islam'la hiç ilgisi olmaması gereken bu yasak meyve olayı da böylece gündeme ve kuran'a girmiştir. ayetlere bir bakalım.

    Araf Suresi, 19. ayet: Ve ey Adem, sen ve eşin cennete yerleş. İkiniz dilediğiniz yerden yiyin; ama şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa zalimlerden olursunuz.

    araf suresi, 22. ayet: Böylece onları aldatarak düşürdü. Ağacı tattıkları anda ise, ayıp yerleri kendilerine beliriverdi ve üzerlerini cennet yapraklarından örtmeye başladılar. (O zaman) Rableri kendilerine seslendi: "Ben sizi bu ağaçtan menetmemiş miydim? Ve şeytanın sizin gerçekten apaçık bir düşmanınız olduğunu söylememiş miydim?"

    inek (bakara) suresi 35. ayet: Ve dedik ki: "Ey Adem, sen ve eşin cennette yerleş. İkiniz de ondan, neresinden dilerseniz, bol bol yiyin; ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz."

    kuran'ı ciddiye alacak olursak, ağacın literatürde geçtiği gibi elma ağacı falan değil, bir sonsuzluk ağacı (ne demekse) olduğu anlaşılıyor:

    taha suresi 120. ayet: Sonunda şeytan ona vesvese verdi; dedi ki: "Sana sonsuzluk ağacını ve yok olmayacak bir mülkü haber vereyim mi?"

    taha suresi 121. ayet: Böylece ikisi ondan yediler, hemen ardından ayıp yerleri kendilerine açılıverdi, üzerlerini cennet yapraklarından yamayıp-örtmeye başladılar. Adem, Rabbine karşı gelmiş oldu da şaşırıp-kaldı.

    gereksiz tekrarlar olsa da, görüldüğü gibi kuran bu masalı farklı farklı zaman ve ortamda yineliyor. demek ki allah daha önce o konuda fikir beyan ettiğini unutuyor, ya da anlaşılsın diye tekrarlıyor. allah ne kadar da düşünceli bir minnoş, ve kuran ne kadar da ilahi bir kitap değil mi? yerimmm... neyse, konumuz bu değil.

    Hicr Suresi, 16. ayet: Andolsun, gökte burçlar kıldık ve onu gözleyenler için süsledik.

    Hicr Suresi, 17. ayet: Ve onu her kovulan şeytandan koruduk.

    her ne kadar kuran'da böyle dense de, şeytan "kovulmuşlardan (diğer kovulmuşlar kim acaba?) da olsa, cennette yaşayanlara vesvese verme gücü, elan bulunmaktadır. (bu elan lafını hayatımda ikinci kullanışım sanırım. ehehehe.) yukarıdaki ayetlerde cenneteki saftirikleri halen vesvese vermek suretiyle kandırabildiği görülüyor.

    teolojik olarak tutarsızlıklar ortada. allah diye kudretli biri, kendi yarattığı, bir melekle, ki adı iblis veya şeytan olabiliyor; kendine denk görerek bir anlaşma yapıyor. biz de bu anlaşma gereği dünyadaymışız, sınav varmış, sınavın başlaması için bir gerekçe lazımmış, zaten dünya daha önce yaratılmışmış falan. uydur uydur ipe diz... ayrıca iradesiz, güya sadece hizmet etsin diye yaratılan meleklere de bak sen! nasıl da fikir beyan edip, allahı sorguluyorlar öyle:

    inek suresi 30. ayet: Hani Rabbin meleklere: "Muhakkak Ben, yeryüzünde bir halife var edeceğim" demişti. Onlar da: "Biz Seni şükrünle yüceltir ve (sürekli) takdis ederken, orada bozgunculuk çıkaracak ve kanlar akıtacak birini mi var edeceksin?" dediler. (Allah:) "Şüphesiz sizin bilmediğinizi Ben bilirim" dedi.

    araf suresi 12. ayet: (Allah) Dedi: "Sana emrettiğimde, seni secde etmekten alıkoyan neydi?" (İblis) Dedi ki: "Ben ondan hayırlıyım; beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın."

    araf suresi 14. ayet: O da: "(İnsanların) dirilecekleri güne kadar beni ertele" dedi.

    araf suresi 15. ayet: (Allah:) "Sen ertelenenlerdensin" dedi.

    ben allah olsam, kendi yarattığım ve bana karşı gelen bir sefille ne diye anlaşayım? onu kendime denk kılmak değil mi bu? ne yani ben iyilik güzelliğe yönlendiren bir tanrıyım, o da kötülük ve şerre yönlendiren bir başka tanrı olmuş olmuyor mu şimdi? açıkçası oluyor sevgili mü'minler. masal bu ya, oluyor işte. bir şekilde yürümesi lazım.

    ayrıca zaten bu ikilik (dualizm) bütün dinlerin temelinde vardır. inanmayan araştırsın. sonuç ortada. hepsi kul yapısı olduğundan, allah ya da şeytan, enki ya da enlil, hürmüz ya da ehrimen, ra ya da osiris, zeus ya da hades... hülasa, sayısız iyi ve kötü tanrı vardır, sayıları da elan artmaktadır. (üç oldu, allahuekber wuhhuww) kısacası gençler, o çok kutsal kuran, kendinden önceki anlatıların yinelendiği sıradan bir masal kitabıdır, o kadar. üzgünüm ama gerçek bu...

    muhammed bunları yineledi dedik. buna mecburdu. her yeni ortaya çıkan din ya da peygamber, meşruiyyeti için, eskilere bir değinmek zorundadır. çünkü insanlar sorarlar. eskilerle kıyaslayarak anlarlar çünkü. kafaları böyle çalışır çünkü. göklerden gelen bir bilgi yoktur çünkü... napsın, zavallı peygamberler de bu nedenle çok iyi hikaye anlatıcıları olmak zorundadırlar. ekmek parası... ama muhammed onu da becerememiştir. yüzüne gözüne bulaştırdığı, ekleme çıkarma yapıp rezil ettiği, beğenmeyip değiştirmeye kalktığı böyle çok vukuatı vardır. bu yasak meyve, yahut cennetten kovulma hikayesi de bunlardan biridir. dikkat ettiyseniz, ya da diğer kutsal olduğunu iddia eden kitapları okuduysanız, onlarla paralel gittiğini görürsünüz. nasılsa şahit olan yok, uydur gitsin ekolünün ürünüdür hepsi. işte size örnek bir muhammed çelişkisi:

    taha suresi 117. ayet: Bunun üzerine dedik ki: "Ey Adem, bu gerçekten sana ve eşine düşmandır; sakın sizi cennetten sürüp çıkarmasın, sonra mutsuz olursun.

    haydaa, yukarıda ne anlattı, gelip burda olayı nereye bağladı... hani ne güzel şeytan, iradesiyle adem ve havvayı kandırmıştı? çıkın dedik çıktılar falan diyordun? şimdi de güya haberi varmış gibi yapıyor. aaahh ahh...

    bu saçma konu için bu kadar uzun yazmaya değmezdi fakat, bunların burda durması gerek. okuyan bunu da okusun. aslında niyetim, sanıldığıgibi insanın özgür iradesi olmadığına değinmekti. güya melekten farkıymışız da bunun da sebebi özgür iradeymiş yalanını deşecektim biraz ama bugünlük bununla yetinelim. yoruldum zira. kendinize iyi bakınız, yalanlara teslim olmayınız...

    selam ve dua ile...

     
123456789101112131415161718192021222324252627282930313233343536373839404142434445464748495051525354555657585960616263646566676869707172737475767778798081828384858687888990919293949596979899100101102103104105106107108109110111112113114115116117118119120121122123124125126127128129130131132133134135136137138139140141142143144145146147148149150151152153154155156157158159160161162163164165166167168169170171172173174175176177178179180181182183184185186187188189190191192193194195196197198199200201202203204205206207208209210211212213214215216217218219220221222223224225226227228229230231232233234235236237238239240241242243244245246247248249250251252253254255256257258259260261262263264265266267268269270271272273274275276277278279280281282283284285286287288289290291292293294295296297298299300301302303304305306307308309310311312313314315316317318319320321322323324325326327328329330331332333334335336337338339340341342343344345346347348349350351352353354355356357358359360361362363364365366367368369370371372373374375376377378379380381382383384385386387388389390391392393394395396397398399400401402403404405406407408409410411412413414415416417418419420421422423424425426427428429430431432433434435436437438439440441442443444445446447448449450451452453454455456457458459460461462463464465466467468469470471472473474475476477478479480481482483484485486487488489490491492493494495496497498499500501502503504505506507508509510511512513514515516517518519520521522523524525526527528529530531532533534535536537538539540541542543544545546547548549550551552553554555556557558559560561562563564565566567568569570571572573574575576577578579580581582583584585586587588589