Türkiye'nin memur portalı

sanatçı ahmet güneştekin'in venedik bienalinde gösterilen kostantiniyye adlı çalışmasının, ait olduğu şehirde, istanbul'da sergilenmesine engel olan cahil hödük topluluğudur.

insan hem cahil hem de pervasız olunca böyle kıymeti kendinden menkul "milli duruşlar" sergilemekte hiç bir sakınca görmüyor. yaşadığı şehrin adını, geçmişini, tarihini bilmeyen, bilmemeyi de abartıp cehaletini çekinmeden sergileyenlerin ülkesi oldu burası. bir sanat eserinden bile korkar hale gelmiş güzel yurdumda insanlar.

o çok savundukları osmanlıların, doblo marka arabalarının arka camına tuğralarını çektikleri padişahların oraya, o şehre konstantiniyye dediklerini bilmezler elbet. hatta cumhuriyete kadar oranın adının ne olduğunu bilmezler.

hadi vatandaş cahillik etti, tepki verdi de koca devlet erkanı, valilik, belediye ne yaptı? yahu arkadaşlar sakin olun, bakın o iş öyle değil deme cesaretini bile gösteremediler. korkup sindiler, ya da savunmaya gerek görmediler sanatçıyı. bu daha vahim işte. cehalet her zaman olacak, bunu maalesef içinde bulunduğumuz şu teknoloji ve uzay çağında bile yenemiyoruz, kabullendik artık. insanlar cahil kalmak için adeta birbirleriyle yarışıyorlar. okumuyorlar. kendi okumadıkları yetmezmiş gibi bir de okuyana düşmanlık ediyorlar. sanatın her türlüsüne burun kıvırıyorlar; kendi yaptıkları sanat bir sifon çekimi ömründeyken üstelik.

kafası çalışan, eli kalem tutanlar nerede? neden kalabalıklardan bu kadar korkuluyor? aklı başında bir adam utandırır, yerin dibine sokardı bu aptallığı ama eminim belediyeyi, valiliği, kaymakamlığı arayıp da o eseri şikayet eden dallamalar şimdi ne güzel iş becerdim, vatanı bizans köpeklerine bırakmadım elhamdürüllahh diye salya akıtarak seviniyordur.

yazık...

an itibariyle nasıl ettim de yedim bunca şeyi diye düşünürken yana yakıla maden suyu arayan insan kişisidir.

bir de "nasılsa yaramıyo kii yaramıyo kii" diye hava atan modelleri de var.

kınıyorum.

bu gece için aktif olacakların yanlarında çekme halatı ve zincir...

öyle söyleyince de sanki arzuhalci gibi sokakta yazıyoruz sanacaklar.

her neyse işte, en uzun gecenin yazarlığına adaydırlar.

ünlü psikanalist wilhelm reich'ın biz küçük insanlara armağan ettiği küçük kitabının adı.

anlaşılamadan, tartışılmadan, sırf kişisel çıkarlar ve aptallıklar nedeniyle görmezden gelinmiş, deli yaftası yapıştırılmış bir bilim insanı reich.

bu kitabı da tamamen kendisini anlamak istemeyenlere sövüp sayıp rahatlamak adına yazılmış görünüyor fakat işin aslı gerçekten öyle değil. ufuk açıcı tespitler ve hayal kırıklıkları ile dolu bir kitap bu. insanlığa dair tüm umutlarını yitirmiş bir biliminsanının içinde kopan fırtınanın bir dışavurumu, bizlere hitaben yazdığı bir manifesto...

okunup ders çıkarılması gereken çok nokta var:

"atomun yıkıcı enerjisi ile orgone'un yapıcı enerjisi arasında bir seçim yaparken, sen sığ bir insan olarak kaldın ve yanlış düşüncelerine yaraşır biçimde atom enerjisini seçtin!

kanserli hücre üzerine bilgisizliğinle, milyonlarca insanın yaşamını kurtarmak için benim bu gizem üzerine saçtığım ışık arasında bir seçim yapmak hakkın vardı! sen gazete ve dergilerde kanser üzerine aynı aptalca şeyleri söylemeyi sürdürdün; çocuğunu, anneni, eşini kurtarabilecek bir bilgiyi görmezden geldin!

sen küçük Hintli! milyonlarcanız açlıktan kırılıyor, ama kutsal saydığınız inekleriniz yüzünden Müslümanlarla aranızdaki kavgaya bir son vermiyorsunuz. Sen küçük İtalyan, triesteli küçük yugoslav, yırtık pırtık giysiler içinde dolaşırken bir tek şeyi kendine dert ediyorsun; "trieste italya'nın mı yoksa yugoslavya'nın mı?" benim bildiğim kadarıyla trieste tüm dünya gemilerine açık bir liman şehridir.

hitlercileri milyonlarca adam öldürdükten sonra asıyorsun, peki ama bu cinayetler işlenirken sen neredeydin? birkaç düzine ölü görmek seni heyecanlandırmıyor, sende insanca duyguların canlanması için milyonlarca insanın ölmesi mi gerekiyor?

bu zayıflıkların her biri insan adlı hayvandaki büyük zavallılığı ortaya koyuyor"...

özel harekat polislerinin başarılı(!) operasyonu sonucu etkisiz hale getirilmiş katil.

tabii ölü olarak.

konuşturup bağlantılarını öğrenmek dururken öldürülerek olay kapatılmıştır.

çarşı karıştı. ölüm emrini kim verdiyse sorgulanması gerek ama tahminimce rusya aydınlatılmasını uygun görmedi.

muhtemelen büyükelçinin ölüsü bazılarının elini güçlendirecek.

siyaset bunun adı...bekleyip göreceğiz.