Türkiye'nin memur portalı |
Oturum aç Üye ol Parolamı unuttum |
med-czrBu üye YazarBu üyenin profil sayfasına git |
|
|||||||
|
Şimdilerde "asker saati" olarak bilinse de casio'nun ürettiği gelmiş geçmiş en kullanışlı saatlerden biridir. Dijital saatlerin yüz akıdır. Gerek alarmı, gerek takvimi, gerekse de o cılız ama etkili ışığıyla bir neslin gönlünde taht kurmuştur. Şimdilerde 30'lu yaşlarını süren beylerin özellikle ortaokul yıllarında heves edip de alamadıkları saattir bu. Alabilenler şanslı güruhta olup hemcinslerince gıpta edilmişlerdir. Ben de o yaşlarda harçlıkları biriktirip almaya niyetlenmiştim. Günlerden birgün paranın tamam olduğuna kanaat getirip saatçinin yolunu tuttum. (O yıllarda saat saatçiden alınırdı efendim. Şimdiki gibi önüne gelen olur olmadık mağazada, dükkanda satılan, almayanın dövüldüğü çin malı saatler yoktu. Market değil bakkaldı mahallemizdeki dükkan. En fazla " gıda pazarı" olurdu bu bakkalların adı. Şaşıracaklar, "yok artık bu da mı?" diyecekler için geliyor; et de mahalle kasabından alınırdı. Evet evet, " şen aile kasabı" olurdu genelde her mahallede. Kasabın ailesi mi şen yoksa alışveriş edenler mi bilinmez, sorulması da münasip görülmezdi. " erkek kuaförü" değil, " berber" idi tıraş olduğumuz yer) büyük bir iştahla o mavi çerçevesi, kauçuk hissi veren o caanım kayışı, bilekte neredeyse hissedilmeyen hafifliğiyle adeta " al beni, daha ne duruyosun bre ahmak" diyen o saati istedim saatçi abiden. Evirdim çevirdim, sanki daha önce zibilyon kez incelememişim gibi tekrar tekrar baktım saate, müstakbel saatime...yanımda da aynı saate sahip arkadaşımı da getirmişim ki, onun çizilmiş camlı, eprimiş kordonlu saatiyle yan yana getireyim de bu tasarım harikası saati daha bir zevkle temaşa edeyim... Tam "oldu bu iş, alıyorum bu saati" diyecekken, o melun saatçi başka bi model göstermesin mi? O an yaşadığım kararsızlığı hatırladıkça kendime kızarım hala. Gösterdiği saat de bunun bi üst modeli kabul edilen "illimunator" namlı, bordo çerçeveli olanı. Zeminden bi aydınlatması var ki meretin, yeşil yeşil yandıkça ortalığı aydınlatır namussuz. Benim de çocuk aklımı çeliberdi o anda. Aralarında da yalan olmasın 50 bin tl fark var. ( ya yaa, 50 bin eski parayla. Büyük farktı o zaman için) nasıl hırsla para biriktirdiysem artık o ışıklı, janjanlı mereti almaya yetiyodu. Benim dram da burda başladı ya zaten. İçim elvermese de, gönlüm o hayalimdeki f-91w de de olsa, çocuk aklımla bi heves aldım o illuminatorü...yalan yok içime de sindi, sevdirdi kendini köftehor. Aradan yıllar geçti, biz büyüdük dünya kirlendi falan... Üzerinden kaç başka saat geldi geçti bilmem. Benim illuminatorü komşunun oğlu çaldı, onu da başka zaman anlatırım.
Aradan yıllar geçti. Askerlik geldi çattı. Babam "askerde ucuz bi saat kullan, kaliteli saate yazık olur" diyerek, askerlik için alışverişe çıktığımızda yıllar önce hayalimdeki saati bırakıp diğerini aldığım saatçiden içeri girdi. En ucuz çin malı saatlere bakarken ( evet artık saatçilerde de çin malları satılıyo) bir de ne göreyim; rafta bütün ihtişamıyla duruyo yine benim yavuklu! Saatçi de ( benim aklımı çelenin babası olur) tutup bunu göstermesin mi? Nasıl bir duygu seline kapıldığımı anlatamam burda. Burnumun direği sızladı diyeyim de siz anlayın gerisini..." Asker saati bu. Herkes bundan takıyo şimdi askerde" demez mi bi de tezgahın ötesinden...babalı oğullu sopalık bunlar. Yıllar önce oğlu aldırmadı bana o saati, şimdiyse babası satmaya kalkıyo bi de en ucuz saat kategorisinden...babamdan bi hatıra olur diye aldım saati. Yıllar önce almayı ne kadar istediysem şimdi de almamak istedim onu. Ona bu muamele yapılamazdı çünkü, asker saati olamazdı o, ucuz saat hiç olamazdı...aldım...koluma da oracıkta taktım üstelik. Askerde de ilk 3 ay hiç çıkarmadım bileğimden. Benimle beraber çamura battı, toza bulandı, ıslandı yeri geldi, çizildi hatta...işini fazlasıyla gördü ama.
Şimdi baba evinde, çekmecede durur hala. Pili de hiç bitmedi üstelik. Cefakar saattir. Saatlerin şahı, padişahıdır.
az önce gelen mevlüt şekerini ağzıma atmamla "allah rahmet eylesin, kim vefat etmiş" sorusunu sorarak aldığım cevaptır. şamar etkisi yapmıştır. çalıştığım kurum nedeniyle biraz daha ciddiyetle ve etkinliklerle anılsa daha anlamlı olurdu. şekerle geçiştirilmek isteğinin bilinçli mi yoksa ihmal sonucu mu olduğunu bilmemekle beraber ne yapılsa yapılsın giden 301 canın telafisi olmayacağı da aşikar.
ot dergisinin mayıs sayısında soma ve dursunbey'de kurulan rehabilitasyon merkezlerinin görevlileriyle yapılmış bir ropörtaj var. 3 tane pırıl pırıl insan, faciadan sonra işlerini bırakıp soma'ya koşmuşlar ve o gün bugündür de ordalar. zaman içerisindeki gözlemlerini anlatmışlar ki umut verici haberler de var. işçilerin aileleri başta uzak kalmayı tercih etseler de zamanla bu arkadaşları benimsemişler ve şimdi hayata kaldıkları yerden tutunma mücadelesi veriyorlar. klişelere sığınıp "hayat devam ediyor" denilebilir ancak ateş düştüğü yeri yakıyor.
geçen zaman içinde ne önlemler alındı, nasıl bi iş güvenliği anlayışı benimsendi, bundan sonra ne yapılacak sorularının cevabı yok. sorun sistem sorunu. kar hırsı gözlerini bürümüş patron takımının umrunda değil giden canlar. kanunlar, yönetmelikler yetersiz. düzen kurulmuş ve çarkları dönüyor her gün...
soma faciası pek çok açıdan ders olabilecekken, insan hayatının her şeyin üzerinde olduğunu hatırlatacakken, akıllarımızdan çıkıveriyor bizlerin bile. masasında oturmuş beni 301 can için verilen bi mevlüt şekeriyle silkeliyor bugün için. peki yarın? yarından sonra?...
genellikle çalışan kadınların temizlik fırsatını buldukları zaman dilimi hafta sonuna denk geldiğinden, hele ki bir de gezme planları varsa, yarın yokmuşcasına yaptıkları eylemdir. sanki "ben erkenden uyandım, kimse uyumasın" der gibi süpürür de süpürür. bunu çalışan kadın özelinde bi nebze anlayabilirim fakat ya ev kadınları? onlardan bu şekilde davranana denk geldiniz mi ey sözlük ahalisi? en naif ifadeyle "işgüzar" olarak nitelendirebilirim ama uykudan sıçratan süpürge sesi neler söyletir insana düşünmek lazım derim. o nedenle yapmayı istemediğimiz, yapanı da hoş göremeyeceğimiz bir davranıştır aman diyeyim. ayrıca;
kıbrıs barış harekatlarından ikincisinin adı. tarih 11 ağustos 1974. olayla ilgili mehmet ali birand'ın kıbrıs belgeselinden küçük bir anektod: dönemin başbakanı bülent ecevit, ilk kıbrıs çıkarmasının ardından cenevre'de düzenlenen 2. konferansta görüşmelerde bulunan dönemin dışişleri bakanı turan güneş'e bir mesaj iletmek isterve cenevre'yi arar. o dönem milletvekillerinden ve avrupa konseyi temsilcisi haluk ülman görüşmeleri takip etmek üzere cenevre'dedir ve telefona o cevap verir. ecevit kendisine şunu söyler; "turan güneş bey'e söyleyin, ayşe tatile çıkmak istedi. hazırlıklar tamam. eğer işi uzarsa gitmesini söyleyeceğim" haluk ülman ise, o kargaşa ve kriz ortamında koskoca başbakanın neden ayşe hanımın tatiliyle meşgul olduğuna bir anlam veremez ama sebebini de soramaz. cenevre'ye varınca turan güneş kendisini heyecanla karşılar ve ankara'dan getirdiği haberleri sorar. ülman da rutin gelişmelerden bahseder fakat ayşe hanımın tatil planından bahsetmeyi unutur ya da öyle bir hengamede dile getirmekten çekinir. güneş ise çaresizce görüşmelere devam eder. akşam dinlenmeye çekildiklerinde laf lafı açar ve ülman ayşe hanımın tatil haberini verince güneş yerinden zıplar ve neden daha önce söylemediği için ülman'a sitem eder ve telefona sarılıp "ayşe tatile çıksın" diyerek harekatın fişeğini ateşler.
yaklaşık 10 aydır yaşadığım ve artık bünyemin alışmasıyla fazla sorun yaşamadığım durumdur. hafta sonları ankara'ya gitmem ve dönüş için de (pazar gününü yollarda geçirmemek için) gece otobüsüne bilet almam nedeniyle pazartesi sabahları uykusuz işe geliyorum. ha ilk zamanlar otobüste uyuyamama sorunu yaşasam da artık mışıl mışıl uyuduğumdan pek de uykusuz kaldığım söylenemez ama yine de yatakta uyumanın tadını vermiyor, veremiyor. pazartesileri de bi mahmurluk oluyor haliyle. fakat sevgiliyle geçirilecek fazladan bir kaç saat için uykusuz kalmaya değer be sözlük. sorun yok yani. iyiyim ben.
1. | sim.ya | |
2. | maskov87 | |
3. | Levla Hanımm | |
4. | Levla Hanım | |
5. | İnsallahmemurum | |
6. | Feslo Hanım | |
7. | bolsuic |
Omayraaa | 118 yeni konu açtı Son konu 07.11.2024 17:18 - 171 yeni entry girdi Son entry 26.11.2024 15:16 | takip etme | |
İDAL* | 59 yeni konu açtı Son konu 25.09.2024 14:28 - 371 yeni entry girdi Son entry 26.09.2024 11:56 | takip etme | |
maskov87 | 131 yeni konu açtı Son konu 12.03.2020 10:23 - 3,974 yeni entry girdi Son entry 15.06.2020 10:05 | takip etme | |
sofestai | 113 yeni konu açtı Son konu 12.04.2018 15:41 - 1,638 yeni entry girdi Son entry 13.04.2018 09:48 | takip etme | |
science63 | 1,460 yeni konu açtı Son konu 07.02.2018 01:13 - 7,191 yeni entry girdi Son entry 07.02.2018 01:13 | takip etme |
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2024 MN Yazılım |