Türkiye'nin memur portalı

barış manço: oku bakayım ayı

yuva, torosların eteğinde bol bol görebileceğiniz, içindekiler için sıcacık hane. içindeki insanların neler çektiğini ancak kendileri bilir. bu çadırları bazıları görmez, fark edemez bile, bazıları ise görünce derin duygulara dalabilir. zor şartlarda yaşar hane halkı. bu çadırlar hava durumunun tüm olumsuzluklarına rağmen ayakta durmayı başarır. çadır halkı da hayatın zorlu mücadelesine karşı ayakta durmayı başarır şikayet etmeden.

çok tehlikeli bir durum. ne kadar yavaşsanız o kadar az zarar görürsünüz. bu durumda ne yapılabileceği hakkında senaryolar üretmek gerekiyor. düz yolda fren tutmuyorsa mesela ve acil fren ihtiyacı varsa/yoksa ya da yokuş inerken fren çalışmıyor ise ne yapabiliriz? el freni işe yarar mı? dikkatlice vites düşürülebilir mi? o anda panik nedeniyle insanın eli ayağına dolaşır. belki hafif zigzaglar yaparak arabanın hızı düşürülebilir. tecrübe etmek istemeyiz fakat hazırlıklı olmak gerekir tıpkı depreme hazır olmamız gerektiği gibi.

1976 model kasalı, çimen yeşili bir anadolumuz vardı, ekmek teknemizdi. kasetçaları vardı ve arabanın kaset gözündeki beş altı kasetin birinde bu şarkı vardı. iki binli yılların başında bu arabamızı satmıştık, bu şarkı hep o arabayı aklıma getirir.

#3b9r entrysindeki bahsedildiği gibi vücut sıcaklığını yükselteceğini ve gribal hastalığımı şıp diye keseceğini bilsem yutabilirdim belki. arka sokaklar adlı dizide görmüştüm bu uyuşturucunun insanı ne hâle getirdiğini.

konu önüme kendi kendine çıkınca bir işaret mi diye düşündüm.:)