Türkiye'nin memur portalı |
Oturum aç Üye ol Parolamı unuttum |
ali mühendisBu üye ÇaylakBu üyenin profil sayfasına git |
|
|||||||
|
bu konunun altına yakışacak harika bir şiir geldi aklıma.
MUSTAFA KEMAL'İN KAĞNISI
Yediyordu Elif kağnısını,
Kara geceden geceden.
Sankim elif elif uzuyordu, inceliyordu,
Uzak cephelerin acısıydı gıcırtılar,
İnliyordu dağın ardı, yasla,
Her bir heceden heceden.
...
Mustafa Kemal'in kağnısı derdi, kağnısına
Mermi taşırdı öteye, dağ taş aşardı.
Çabuk giderdi, çok götürürdü Elifçik,
Nam salmıştı asker içinde.
Bu kez yine herkesten evvel almıştı yükünü,
Doğrulmuştu yola önceden önceden.
...
Öküzleriyle kardeş gibiydi Elif,
Yemezdi, içmezdi, yemeden içmeden onlar,
Kocabaş, çok ihtiyardı, çok zayıftı,
Mahzundu bütün bütün Sarıkız, yanı sıra,
Gecenin ulu ağırlığına karşı,
Hafifletir, inceden inceden.
...
İriydi Elif, kuvvetliydi kağnı başında
Elma elmaydı yanakları üzüm üzümdü gözleri,
Kınalı ellerinden rüzgâr geçerdi, daim;
Toprak gülümserdi çarıklı ayaklarına.
Alını yeşilini kapmıştı, geçirmişti,
Niceden, niceden.
...
Durdu birdenbire Kocabaş, ova bayır durdu,
Nazar mı değdi göklerden, ne?
Dah etti, yok. Dahha dedi, gitmez,
Ta gerilerden başka kağnılar yetişti geçti gacır gucur
Nasıl dururdu Mustafa Kemal'in kağnısı.
Kahroldu Elifçik, düşünceden düşünceden
Aman Kocabaş, ayağını öpeyim Kocabaş,
Vur beni, öldür beni, koma yollarda beni.
Geçer götürür ana, çocuk, mermisini askerciğin,
Koma yollarda beni, kulun köpeğin olayım.
Bak hele üzerinden ses seda uzaklaşır,
Düşerim gerilere, iyceden iyceden.
...
Kocabaş yığıldı çamura,
Büyüdü gözleri, büyüdü yürek kadar,
Örtüldü gözleri örtüldü hep.
Kalır mı Mustafa Kemal'in kağnısı, bacım,
Kocabaşın yerine koştu kendini Elifçik,
Yürüdü düşman üstüne, yüceden yüceden.
fazıl hüsnü dağlarca'yı saygı ve rahmetle anıyorum.
15 ekim imiş. Tüm kadınlara Kutlu olsun. sonuçta ilkokul ikide pamukta fasulye çimlendirmiş olan bir kadını da çiftçi sayabiliriz.
sonuç: çok geniş bir bölgeye çim ektik. yazınca basitmiş gibi geliyor. sabah sekizde önce sulama sistemi için boru döşedik toprakta açtığımız kanallara. fıskiyeleri bağladıktan sonra boruyu gömdük. toprak kırmızı, hani şu çamur olunca balçık gibi olanından. toprakta yumruk büyüklüğünden kafa büyüklüğüne kadar binlerce taş vardı. akdeniz bölgesi kalkerli miydi neydi ya ondan işte, demek ki kpss soruları çözerken öğrendiğimiz bilgileri atama tercihi yaparken de göz önüne getirmeliyiz yoksa imanımız gevrer çalışmaktan.:) arazinin tesviyesi öyle bozuk ki düzeltmek için günlerdir çalışıyorduk mesai dışındaki zamanlarda.
komik olan bir şey var. buradakiler eskişehirli olduğumdan beni şehirli bir çocuk ya(kendimi çocuk olarak ifade etmem de bir hoş oldu, 40'ımı geçtim halbuki.), eli kazma kürek tutmamıştır sanıyorlar. onları cebimden çıkartırım ya haberleri yok. kazma kürek tutuşumdaki tuhaflıklara şaşırıyorlar. önceleri herkes gibi kazma kürek tutardım, sonraları işin içine ilim, fen de eklendi; moment filan gibi. bu yüzden el aleti kullanırken bile enerjimi tasarruflu kullanıp daha az yorulmayı hedeflerim, bu çabamda da çok başarılıyım, aynı işi yapan diğer insanlara göre daha az kalori harcıyorum, hafif şişmanlığım bu yüzden.:) neyse bana mana bulanlara içten içten gülüyorum. ayrıca tarım gerçekten zeka işi, kafası çalışan tarımcılar daha çok verime ulaşır.
üzerimde son on yıldır toprakla uğraşmamamın hamlığı vardı, her tarafım ayrı ağrıyor şimdi. bu yorgunluktan sonra ''ali! bu gece iyi uyursun.'' diyorlar, ben bedeni yorgunluk yaşasam da yaşamasam da zihinsel yorgunluktan dolayı doğru dürüst uyuyamıyorum. hele bir de o gün nazar olmuşsam sabaha kadar gözüme uyku girmez. çamurlu ayakkabılarımı yıkadığım için, bugün hiç akrep görmediğim için çok huzurluyum ama.
1. | sıdıkahanım | |
2. | semraa-91 | |
3. | burgulukalpler |
Takip edilen yazar yok. |
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2024 MN Yazılım |