Türkiye'nin memur portalı

Oturum aç Oturum aç Üye ol Üye ol Parolamı unuttum Parolamı unuttum

İDAL*

Bu üye Yazar

Bu üyenin profil sayfasına git

1,197 entry 253 konu hiç puanı yok
17.11.2023 21:58 son işlem tarihi takip etme takip et

kadınları tavlamanın 10 altın kuralı

#3jev

hem de bana,

Şimdi küser ve giderim.

(glck)

16.11.2023 14:11
  1. ece temelkuran

    Bazı yazarlar vardır, okumak istersiniz... dahası sevmek istediğiniz yazarlar vardır hani, ne kadar çabalarsanız çabalayın bir bakmışsınız, elinize aldığı her kitabı yarım kalmış... gitmiyor.

    İmzalı kitabını dahi almışken... okuyamamak, hep eksik kalması düşüncelere salar okuru. Niçin Temelkuran, niçin bu uzaklık...

    Oysa sevenleri çok... ve bunlara şahit oldukça, bu kez tamam olacak dersiniz.

    Yine eksik... yine bir yarım kalmışlık.

    Sevmek için birçok neden var iken... uzak kalan yazar. Bu uzaklığı yakın etmeli ama nasıl?

    Belki de zamanı değil... ya da hazır değildir okur yazarın dünyasına girmeye.

    Öyle işte...

    Bir yazar ki; yakınlığı/uzaklığı aynı anda hissettiren...

    Seveceğim, evet.

     
  2. yabancı

    Hayret,

    Bu başlığı nasıl atlamışım. Sevdiğim bir yazarın en güzel eserini hem de. Öyle şeyler yapmazdım ama... Hatırlatan(lar)a teşekkürler.

    (tebessüm)

    Camus'a göre her şey ve herkes "saçma"dır. Bu düşüncesiyle ele aldığı romandır Yabancı. Yabancı da, insanın "saçmalık" içinde neden var olduğunu sorgular, hayat yaşanmaya değer değildir ama yaşanmalıdır düşüncesiyle farklı bir yön verir hayatına.

    Roman kahramanı da "saçma"lık üzerine oluşturulan bir portre çizer. Her şeyi anlamsız bulur, topluma, insanlara yabancı kalır. Hayatın "saçma"lıklarından yola çıkılarak, saçma bir hikayeye başvurur. Nasıl ki, okurken kahramana, olaylara ve bakış açılarına yabancı kalınabiliyorsa.. roman da bunu okuyucuya vermeyi başarmış. Bir yerde yabancı kalınabiliyor, saçma bulunabiliyor. Yabancılık çok kez tepkisizlikle sonuçlanmış, her şey akışına bırakılmış.

    Toplumun değer yargıları ile karşılaşmak ve sonucunda "dışlanmak". Oysa dışlayan yabancı'nın ta kendisidir. Dışlamak, kendini yabancı hissetmek her şeye, herkese karşı.

    ..ve sonucunda roman kahramanı başka bir deyişle romanın adı "Yabancı"dır.

    Ah meursault, ah!

     
    (Bkz: Meursault)
  3. lori lori

    Bir arkadaşımın link göndermesi ile ilk kez dinlediğim, ezgisi ile içime işleyen bir hüznün sızısı olarak tanım bulan ağıttır.

    Sözlerine baktığımda;

    "biz uzak yolların göçleriyiz

    yaralıyız, yaramız derindir"

    Bu sözler çok etkiledi beni. Türkçe kısmını yazdım lakin başlığın ve ağıtın hakkını verip kürtçe kısmını da eklemeliyim:

    "Em koçeren Rîya durun

    Birîndarin birîn kurin"

    Bir sızı düşmüş ki böylesine buruk bir ezgiye dönüşmüş. Dinleyip de hüzünlenmemek, uzak yolların göçlerine, derin yaralarına bir tını ile de olsa katılmamak elde değil.

     
  4. Google translate'de kürtçe

    21 Şubat Dünya Anadil Günü'ne yaklaşırken google tarafından uyarlanan uygulama.

    ...

    Eskiden, çok eskiden ama dün gibi hatırlanan, hafızadan silinmeyen...

    Bir dil yasaklanıyor.

    Bir çocuk İstiklal Marşı okunurken, konuştuğu -Türkçe bilmiyor, okula yeni başlayan ve bildiği tek dil; Kürtçe olan bir çocuk- için öğretmeni tarafından tokatlanıyor. O tokatlanma anı; çocuğun ruhuna ve hafızasına öyle bir iz bırakıyor ki; suskunluğu ta o zamanlar başlıyor.

    Ruhunun ve geçmişinin incinmesi ve hiç iyileşememesi...

    İsmi ve soy ismi değiştiriliyor çünkü resmi dil olan Türkçe'ye uygun bulunmuyor. Resmi kurumlarca daha uygun görünen bir isim bir de soy isim veriliyor..

    Yani; ben, ben olmaktan çıkarılıyor. Ben, bir başkasıdır.

    Der ki;

    "hep bana kim olmam gerektiği söylendi, bana atfedilen özelliklerle kim olduğum hatırlatıldı. Kim olmadığımı söylemek, kim olduğumu izah etmenin en kolay yolu."

    .. ve büyüyor. İçinde hep bir sızı; ne konuşmak zorunda kaldığı dil, ne yazdığı dil, ne de isim/soy isim hiçbiri "geçmişini" yansıtmıyor, hiçbirinde kendisinden bir iz bulamıyor.

    Camus'un da dediği gibi; yoksul çocukluk.

    Ruhunun ve geçmişinin incinmesi ve hiç iyileşememesi..

    Ve dilini özgürlüğe kavuşturabilmek için yazıyor, yazıyor, yazıyor.

    Zaman geliyor... ve Türkçe'ye küs olan yazar bir usta'nın Teneke isimli romanı; Türkçe ile barışmasının ilk adımı oluyor.

    Diyor ki; demek Türkçe bir başka biçimde de kullanılabilirdi.

    Özetle; kendinizi bir an için hikayede(gerçek olan bir yaşanmışlık) geçen yazarın yerine koyun.

    Please

    Ji kerema xwe

    Lütfen

    Ruhunun ve geçmişinin incinmesi ve hiç iyileşememesi...

    Çocukluğunuza, dilinize, isminize, aynı dile sahip insanlarla oluşan ortak tarihinize, coğrafyanıza hepsini geçelim "ben"liğinize böyle bir yasak getirilse ve hepsi sizden (ç)alınsa; bunu kabullenebilir miydiniz?

    Nexe, na

    No

    Hayır

    Seslerini duyar gibiyim. O halde; nedir tahammülsüzlüğümüz?

    Eskiden beri süregelen yanlışlıkları niçin biz devralıp, devam ettirelim?

    Ruhunun ve geçmişinin incinmesi ve hiç iyileşememesi..

    Bırakalım translate Kürtçe'yi de eklesin, bırakalım istediğimiz zaman çevirisine ulaşabilelim. Bir ezgi de Kürtçe öğrenelim, ne kaybederiz?

    Hatta; unutulan, unutulmaya yüz tutmuş birçok dil için de bu uygulama yapılsın.

    Milyonlarca insanın konuştuğu dili/dilleri yok saymak bence tüm "insanlığın" ayıbı olur.

    Ruhunun ve geçmişinin incinmesi ve hiç iyileşememesi... (Belki çok kez tekrarlandı bu cümle... İyileşemeyecek yaralar açılmaması içindi sebebi...)

     
    (Bkz: Je est un autre)(Bkz: insanı etiketlemek)
  5. radore

    Sanat ve sanatçıdan; her ikisinin karşımı ile ortaya çıkan/çıkacak/çıkması muhtemel her türlü faaliyetlerden sorumlu yazar.

    (tebessüm)

    İyi niyetli, istikrarlı ve gülümseten editör/yazar.