Türkiye'nin memur portalı

Oturum aç Oturum aç Üye ol Üye ol Parolamı unuttum Parolamı unuttum

İDAL*

Bu üye Yazar

Bu üyenin profil sayfasına git

1,197 entry 253 konu hiç puanı yok
17.11.2023 21:58 son işlem tarihi takip etme takip et

kadınları tavlamanın 10 altın kuralı

#3jf2

beni de kendinize benzettiniz, ne o öyle sohbet edermişcesine, tanımsız ilerlemek.

hayret bi'şeyyyy...

(glck)

#3jf3

sizi satmam editörüm, sude düşünsün.

nerelerdeyse kayıp bu aralar.

(glck)

16.11.2023 14:21
  1. ilgisiz erkek

    #24ay

     
    (Bkz: otur sıfır)
  2. özel sektör

    wittgenstein'in yaşamının tek amacı sineğe şişeden çıkış yolunu göstermekti; ama, gerçek şuydu:

    İnsanoğlu şişeden çıkış yolunu öğrenmek istemiyordu; bizler tutsaktık, şişenin içi bizi büyülüyordu; cam yüzeylerin dokunuşu yetiyordu bize; bu cam yüzeyler deneyimlerimizin ve heveslerimizin sınırlarıydı; şişe derimizdi, ruhumuzdu; camın görüşümüzü bulandırmasına alışmıştık; çevremizdekileri arada cam olmadan açıkça görmek istemiyorduk; daha taze bir hava solumak istemiyorduk; şişenin dışında yaşayamazdık. ya da, şişenin camdan yansımalı dilinde, kendimize bunun böyle olduğunu söylüyorduk.

    "sineğe şişeden çıkış yolunu göstermek mi istiyorsun?

    şişeyi kır!"

    ...

    İnsanoğlunu hapseden şişedir özel sektör; her alanda/anlamda verdikleri ile yetinmesini istediği bir köle topluluğu oluşturmaktı amaç, o amacında dışına çıkıp şişeyi kırmak isteyenlere de yapılan tek şey; uzun zaman hapsettiği o şişeden çıkamayacağı yanılgısı ile; dünyalarından dışlamaktı. Asıl o zaman başlıyordu insanoğlunun kendini, hedeflerini fark etmesi.

    Farkındalık yaratmak; kendin için bir şeyler yapmakla başlayacaktı. Kırılma zamanıydı belki de... Ve uzun bir hikâyenin sonu, yeni başlangıçlar için. Ve uzun mu uzun bir uykudan uyanıştı kendine yönelebilmek için.

    ve evet;

    Şişeyi kırmadan görüşünü netleştiremez insan. Şişenin dışında da yaşanabilir pekâla.

     
    (Bkz: Ludwig Wittgenstein)
  3. liverpool

    2004-2005 sezonundaki şampiyonlar ligindeki şampiyonluğunun ardından kadro kalitesi ve oyun olarak her yıl biraz daha geriye giden, özellikle 2010'lu yıllarda birçok kez son haftalarda lig şampiyonluğunun kıyısından dönmüş olan takımdır.

    Lİverpool yönetimi taraftarın huzursuzluğu ve kulübün son yıllarda hiç başarı elde edememesinin ardından kendine özel teknikleri ile son on yılda adını sıkça duyduğumuz ve kısa bir süre önce borussia dortmund'dan ayrılmış olan jürgen klopp'u teknik direktörlüğe getirerek belki de liverpool tarihinin en başarılı hamlesini yapmışlardır. Bu hamle takıma beş yıl içinde sağlam bir oyun planı, alt yapıdan yetişen ve adını bütün dünyaya duyuran genç yıldızlar ve belki de uzun zamandır beklediği premier lig şampiyonluğunu getirecektir.

    Geçen yıl premier ligte harika bir sezon geçirmelerine rağmen 97 puanla city'nin bir puan gerisinde şampiyonluğu elde edememelerine rağmen avrupanın bir numaralı kupası olan şampiyonlar ligi kupasını müzelerine götürmüşlerdir.

    Zaten şu anki premier lig puan durumu her şeyi özetler niteliktedir.

     
  4. martin scorsese

    Yönetmenlik ve yapımcılık hayatında 50 yılı deviren usta yönetmen.

    Çok eser bırakmaktansa birkaç yılda bir çıkardığı eserlerle adından söz ettirmeyi başaran, Taxi drıver ile kariyerini farklı bir noktaya taşıyan yönetmen, daha sonrasında goodfellas, casino, the departed ve son olarak çok yakın zamanda hayatımıza giren the irishman unutulmaz eserlerinden birkaçıdır. Onu diğer yönetmenlerden ayıran, başta meslektaşı Nolan gibi; filmlerin çekim aşamasından çok ön hazırlık ve senaryo kısmına ağırlık vermesidir. the irishman gibi bazı filmlerin çekimi bir yıl sürmesine rağmen 12 yıllık bir proje olması onun bu ayırıcı özelliğini kanıtlar niteliktedir.

    İçinde olduğu projelere kendi prensipleri ile dahil olan scorsese, özellikle filmlerinin kast aşamasına yoğun zaman ayırmaktadır. Bu sayede hali hazırda parlamakta olan Margot Robbie sinema dünyasına kazandırmıştır.

    Umarım, ilerleyen yıllarda scorsese'nin yerini doldurabilecek isimler sinema dünyasına dahil olur.

     
    (Bkz: the irishman)
  5. the irishman

    Uzun mu uzun sürse de, iki günde ancak bitirebilsem de; biyografi tadında keyifli bir film olmuş. E tabii biraz daha uzun sürseydi herhalde bu yoğunlukta, üç gün sürerdi...

    (tebessüm)

    Martin Scorsese imzalı bir film olan The irishman, son zamanların süper kahraman filmlerine adeta meydan okuyor. Gerçi ben Marvel filmlerini de seri olarak izlemişimdir, severim de. Biyografi türü ayrıcalıklı benim için, bu film gibi. Frank Sheeran, Ona verilen vazifeyi yapıyor,tam bir görev adamı. film bir süre sonra Frank Sheeran gözünden bir Jimmy Hoffa hikayesine dönüşüyor. Robert de Niro, Al Pacino ve Joe Pesci! Benim en beğendiğim oyuncu Joe Pesci, Bu filmde özellikle Joe Pesci'ye olan hayranlığım bir kat daha arttı. Araştırmalarım sonucunda öğrendim ki; Joe Pesci, bu rolü çok kez reddetmiş ancak filmdeki ustalığına tekrar tanık olunca; iyi ki kabul etmiş dedirtiyor.

    ...

    İzlemeyin bence!

    Herkes bilmesin güzel şeyleri der ve kıskanç bir sinemasever olarak notumu bırakmak isterim.

    Kıskançlık başka bi'şey tabii.

    (Tebessüm)

     
    (Bkz: martin scorsese)