Türkiye'nin memur portalı

Oturum aç Oturum aç Üye ol Üye ol Parolamı unuttum Parolamı unuttum

İDAL*

Bu üye Yazar

Bu üyenin profil sayfasına git

1,197 entry 253 konu hiç puanı yok
17.11.2023 21:58 son işlem tarihi takip etme takip et

kadınları tavlamanın 10 altın kuralı

#3jez

ben bilmem, küserim.

(glck)

16.11.2023 14:13
  1. bir kadın güttüğünde
     
    (Bkz: nargileventolin)(Bkz: otur sıfır)
  2. eğlence çıktı sana yine
     
    (Bkz: nargileventolin)(Bkz: tesel-ya)(Bkz: sözlük yazarlarının konularına yansıyan neşeleri)
  3. Tu

    "İnsanın dünya üzerinde "yalnız" kaldığı anlar vardır... böylesi anlarda, içini dökebileceği tek varlık bazen sadece yolu oraya düşmüş bir böcektir. Yalnızlığın ve dışlanmışlığın acısı, sıradan bir böcek de olsa bir dinleyici bulduğunda hafifler mi?" sözlerinin etkisini yaşatan bir Mehmed Uzun romanı.

    Mehmed Uzun;

    Acıları, yalnızlığı, ötekileştirildiği için ruhu, duyguları aynı dili konuş(a)madıkları tarafından incitilen, kirletilmeye çalışılan zamanlarda... sıradan bir böcek ile iletişim kurma çabaları, içindeki acıyı, eksikliği hafifletmek için değil daha çok insanlarca kirletildiği için çare bulmaya çalışmıştır.

    Bir dinleyici bulduğunda hafifler mi yalnızlığın ve dışlanmışlığın acısı?

    Hayır, hafiflemez... Ama insanlar kadar da acıtmaz, kirletmez.

    Bu yüzden "sıradan bir böcek" deyip geçmemeli! İnsan ol(a)mayışın verdiği eksikliği kapatmaya çalışan bu böcek, bence hiç de sıradan değil.

    En azından dinlemesini biliyor, konuşma hakkını elinden almıyor!

    Kaçımız başarabiliyor ki; karşısındakini dinlemeyi, anlamaya çalışmayı...

    Hiç işte!

    Sus, suçlusun!

    Yazdığın için, hakkını aradığın için, sesini çıkardığın için ve düşündüğün için!

    Her şeyden öte; "sen" olmaya/kalmaya çalıştığın için.

     
    (Bkz: İnsan insanlarla sadece kirlenir)
  4. beğendim butonunu sık kullanan arkadaş

    #144v

     
    (Bkz: gülücük)(Bkz: öyle diyorsan öyle olsun)
  5. Keşke bugün kendimle karşılaşmasaydım

    Yine de kendini seven ama bu cümlede bile henüz kelimesini kullanan, kendine acıdığını itiraf eden... aynı zamanda kendine kayıtsız bir insan.

    Düşünce yolculuğu ama anlar arası geçişle inşa edilen bir köprü.

    An ve geçmiş... birbirine geçmiş yaşamlar, düşünceler, insanlar, olaylar. Çünkü bir trendesiniz, bir sorguda... Bir apartman dairesinde, bir iş yerinde... Bazen vattman'ı gözlemlerken bazen Paul'un alkolüne takılmışken... Bazen Lilli'nin hayatına dahil olurken, bazen Albu ile geçirilen zamanlara akıp giderken... Zamanlar arası bir yolculuk.

    En çok da kendinde kalan isimsiz kahraman.

    Ve zamana yenik düşen aile bağları. Annesinin kayıtsızlığı, umursamazlığı, öncesi ve sonrası.

    Sanırım alışıyor insan zamanla duyarsızlığa da...

    İç dünya, iç sesler, düşünceler... Dış dünya, dış sesler, olaylar ve insanlar. Her şeye değinilmiş... Roman karakteri ile başlayan bazen uzun, bazen kısa... Ama durağan, ama monoton, en çok da bunaltan yönü ile farkındalık yarat(a)mayan, bildiğim, düşündüğüm... geçmiş-gelecek karmaşasını çok da etkilemeyen bir üslup ve kurgu ile yansıtan Herta Müller, kitap ismi ile ayrı bir yer edinirken içerik ve konu olarak ismin önüne geçemediğini de belirtmem gerek.

    Keşke bugün kendimle karşılaşmasaydım'ın satırlarından çok önce herkes bir kez de olsa kendisi ile karşılaşmıştır. Bu sebeple kendisi ile karşılaşması için mutlak okunması gereken bir eser olarak da görmüyorum.

    Ama isimsiz kahramanın, Lilli'ye olan sevgisini... bir başka göz şöyle değerlendiriyor. Paul, isimsiz'in sevgilisi...

    (tebessüm)

    "Onun en güzel yanı, senin onu çok sevmiş olman..."

    Tanım; 2009 Nobel Edebiyat Ödülü alan Herta Müller romanı.