Türkiye'nin memur portalı

Oturum aç Oturum aç Üye ol Üye ol Parolamı unuttum Parolamı unuttum

İDAL*

Bu üye Yazar

Bu üyenin profil sayfasına git

1,197 entry 253 konu hiç puanı yok
17.11.2023 21:58 son işlem tarihi takip etme takip et

kadınları tavlamanın 10 altın kuralı

#3jen

Metin editörüm,

Size bir şey olsun, Ulaş edit de kendine kaçacak delik arasın der, susarım.

O kadayyyy.

(glck)

16.11.2023 11:26
  1. segah

    İhsan Oktay Anar'ın Suskunlar romanının üçüncü kısmı.

    Ana öykü olarak belirtebileceğim; Zahir'in öyküsü ve Tağut'un öyküsü yer almakta. Yine diğer bölümlerde olduğu gibi burada da ana öyküleri besleyen küçük öyküler de bulunmakta.

    Davut ve Neva, Zahir, Tağut, kabadayı çeteleri(dokuzlular), Habil-Kabil öyküsü'nün izlerini görebileceğimiz bir bölüm.

    Sonuç kısmı ve bütün öyküleri birleştirici bir yönü ile "sır yumağı" olarak nitelendirebileceğimiz sıkı örgü Anar tarafından ustalıkla çözüme kavuşuyor.

     
    (Bkz: suskunlar)(Bkz: İhsan Oktay Anar)
  2. dügah

    İhsan Oktay Anar'ın Suskunlar romanının ikinci kısmı.

    Ana öykü; "Eflatun'un duyduğu esrarengiz bir sesin peşine düşmesinin öyküsü'"dür. Bu bölümde de küçük öyküler var.

    Goncagül, Davut ama daha çok Eflatun'un üzerinde gelişen öykü yer almakta. Galata Mevlevihanesi, İbrahim Dede'nin izlerini taşıyan ve Eflatun üzerinde kurulan örgü çok etkileyicidir.

     
    (Bkz: suskunlar)(Bkz: İhsan Oktay Anar)
  3. yegah

    İhsan Oktay Anar'ın Suskunlar romanına giriş kısmı.

    "Asım'ın hayaletinin öyküsü" ve "Cüce İskender'in öyküsü" ana öyküler olsa da daha küçük öyküler de yer almakta. Tüm roman karakterlerinin film şeridi gibi geçtiği bölümdür de aynı zamanda. İlk bölümde, eski İstanbul yaşamı, meyhaneler, kahvehaneler, çarşılar, dilenciler yer alıyor.

    Kalın Musa ve ailesi, Veysel Efendi, Muhayyir Hüseyin, Davut ve Eflatun, Neva ve Hacı İskender'in izlerini taşır bu bölüm.

     
    (Bkz: suskunlar)(Bkz: İhsan Oktay Anar)
  4. arıx

    Ardında bir insanlık dramını bırakan ağıt.

    Hikâyesini okurken Cihan Çelik'ten de dinliyordum. Sözlerini anlamasanız bile o ses, o ton ve o sızı sizi hikayeye götürür. otuz saniyede kaybolan hayatlar, buz gibi bir hava ve çaresizlik.

    Müzik ve ezginin harmanlanması idi insanların acısına ortak olmamdaki etken. Bazı acılara ortak olabilmek için bazan sözleri, kelimeleri anlamanıza gerek yoktur. Kamançenin ve söyleyenin sesi ile özdeşleşen bir acı var ve anlamak istediğiniz zaman siz de o acıyı içinizde hissedebiliyor, o hikayeyi içselleştirebiliyorsunuz.

    İnsanın içinden;

    Yıllar öncesindeki kayıplar için mezarları başında bu ağıtı okuyası geliyor.

    Ne acı.

    Böyle işte;

    "Dayê tırbê du tanê xudane law û qîza

    Lê lê dayê yek nebû zava

    Sere silgavê"

     
  5. fırça

    Ressamın dünyasını sığdırdığı çerçevenin ana kahramanıdır.

    Harftir, sözdür, renktir, en çok da sestir.