Türkiye'nin memur portalı

Oturum aç Oturum aç Üye ol Üye ol Parolamı unuttum Parolamı unuttum

İDAL*

Bu üye Yazar

Bu üyenin profil sayfasına git

1,197 entry 253 konu hiç puanı yok
17.11.2023 21:58 son işlem tarihi takip etme takip et

ölüleri gömün

#3jgi

#3jgj

#3jgk

#3jgm

(Bkz: ölüleri gömün)(Bkz: ölüleri gömün)
17.11.2023 21:58
  1. çakır

    Ferit Edgü'nün Eylülün gölgesinde bir yazdı anlatısında fotobiyografik öyküsü ile yer alan karakter.

    Çakır yoksul, kambur, kimsesiz bir arabacıdır. Hayatta tek dayanağı kendini yakın hissettiği atlarıdır. Onlarla dertleşir, onlarla sevinir. Ahırda bir yaşam sürer. Acıklı bir geçmişi, insanı etkileyen bir yaşam öyküsü vardır.

    Anlatıcı, "daha o yaştayken, kendisini ve yazdıklarını ciddiye alan, geleceğinin sanki elinde olduğunu sezen" bir insan olarak anımsıyor Çakır'ı. Çakır belki atlara çok düşkün olabilir ama insanları kısaca yaşayan her şeyi seven bir karakter.

    Çakır bu dünyanın insanı değildi.

    Çakır okunur, okudukça yaşanılır. Okudukça hayatına dokunabilirsiniz.

    Ne anlatsak, ne yazsak o duyguyu veremeyiz.

    Bu sebeple okunmalı.

     
    (Bkz: ferit edgü)(Bkz: Eylülün Gölgesinde Bir Yazdı)
  2. Antoine Roquentin

    Bulantı'nın öznesi. Bulantı'ya derinlik katan karakter.

    Sıradan bir adam her ne kadar hastalıklı bir karakter olarak bazı kesimlerce yorumlansa da Roquentin, güçlü bir karakter. Dünyaya ve kendi bedenine duyduğu tiksintiyi kusursuz bir biçimde anlatan, Jean-Paul Sartre tarafından yaratılan kahraman.

    "Her şey nedensizdir, bu bahçe, bu kent ve ben."

    "değişen hiçbir şey yok ama yine de her şey başka bir biçimde varlığını sürdürüyor, nasıl anlatsam bunu; bulantı gibi bir şey. bulantı diyorum ama tam tersi de olabilir bu. kısaca bir serüvendir başlıyor bende. nasıl bir serüven olduğunu kendime sorduğumda görüyorum ki ben kendimim, ben burdayım geceyi bölen benim, tüm bunları duyan benim. bir roman kahramanı gibi mutluyum."

     
    (Bkz: jean paul Sartre)(Bkz: bulantı)
  3. 19.02.2016 saatimin durması

    Ondokuzsıfırikiikibinonaltıdahiçböylezulümgörmemiştimbukadarbkzekleyeceğimidüşünmemiştimdedirtenmuzipbaşlık.

    Klavyemin de tutukluk yapmasına vesile olan durum. neyse ki her iki sorun da çözülmüş.

    (tebessüm)

     
    (Bkz: bkz.butonu)(Bkz: bkz verme ihtiyacı)(Bkz: bkz.butonunu gereksiz kullanmak)
  4. istanbul hatırası

    2010 yılında okur grubu ile okumuştuk. Geçmişe yolculuk yaptıran bir hatıra.

    (tebessüm)

    İlk okuduğum polisiye bir roman oldu. Tam da polisiye demek yanlış olur bu anlamda. Tarihi-polisiye demek daha doğru sanırım.

    Kurguyu bir polisiye roman olarak düşündüğümde ustaca buldum diyebilirim. Sürükleyici ve merak uyandırıcı. Karakterler özellikle yardımcıları Ali ve Zeynep'in kitabın sonunda akibetini de yazmalıydı, bekliyordum açıkcası. Kitabın adı, içerikle uyumlu. İlk başta neden polisiye bir romana bu isim konulmuş dedimse de, içerik ismiyle uyumlu olduğunu ispat ediyor bence.

    Aslında bakış açıları değişebilir bence. Ailesini kaybeden bir adamın da hikayesi var, İstanbul'un tarihini anlatan bir yönü, insanlarımızın tarihi eserlere olan bakışı, değeri.. İncelemede bir çok hikaye iç içe aslında. Ama olaylar birbiriyle ustaca bağlanmış. Sorgulamayı merak ederken, tarihe dalıyorsunuz. Tarihteyken bir anda cinayette buluyorsunuz kendinizi. Bu bakımdan sürükleyici bir roman diyebilirim.

    İstanbul Hatırası kitabının tanıtım filmini de izlemenizi öneririm.

    http://www.dailymotion.com/video/xdgm3o_ystanbul-hatyrasy_creation

    "Yaşadığın şehir özgür değilse,

    sen de özgür kalamazsın..."

     
    (Bkz: ahmet ümit)
  5. kırıntı

    Bildiğiniz gibi değil.

    Sıcacık bir aile... sıcacık sunumlar ve misavirperverlik. İnsanı olduğu memleketinden alıp ta Eskişehir'e süren bir kırıntı, o ki bir lokanta.

    Ev yemekleri yapan, iki kız, bir erkek ve anne-babadan oluşan sıcacık bir ailenin adıydı kırıntı. Razamanlarda tadı, ortamı bir başka hal alan samimi bir ortam.

    Eskişehir'e yolunuz düşerse; doktorlar caddesi'nde ilerlerken sağ/sol (ne taraftan yürürsünüz bilemeyeceğim) minik bir sokak var... İşte kırıntı'mız orada.

    Tatmak, tanışmak ve ortamı görmek isterseniz...

    Tanıştık... sevdik. Favori yerlerimden biri olarak kaldı hep. Bir daha yolum düşerse "acıktım"dan sonra ilk uğrak yerim "kırıntı" olacaktır.

    Siz de seversiniz, eminim.

    Acıktık mı ne?

    (tebessüm)

     
    (Bkz: Eskişehir)