Türkiye'nin memur portalı

Oturum aç Oturum aç Üye ol Üye ol Parolamı unuttum Parolamı unuttum

İDAL*

Bu üye Yazar

Bu üyenin profil sayfasına git

1,197 entry 253 konu hiç puanı yok
17.11.2023 21:58 son işlem tarihi takip etme takip et

Bugün olanlar

İki gündür aynı stres.

Ve pazartesine sarkan bir bekleme süreci.

O kadar sıkıldım ki; pazar sınavım var, hiç bakmak istemiyorum.

Hava da tam benlik; karamsar, sıkıcı, bunaltıcı bir gün. Modumu düşürmekte üstüme yok, sırada ne varsa bekliyorum.

Kendimden sıkıldım,

Ders çalışmaktan sıkıldım,

Sınavlardan,

Sonuç beklemekten,

Bekleyişten,

Soru çözmekten,

her şeyden sıkıldığım bir gün.

(glck)

17.11.2023 21:51
  1. avatar

    Rengârenk bir gezegen, Pandora.

    Ve hırslarının esiri olmuş insanlar.

    ... tabii ki aşk.

    Ayrı bir dünya, ayrı bir dil ve özeleştiri. Siyasal ve toplumsal mesajlar da içeren bir film.

    İnsanlığın katılığı, hırsı, vahşiliği, bencilliği ve duyarsızlığı ile doğanın bu duyarsızlığa karşı tepkisi de yadsınamaz bir gerçeklik olarak kurguda yerini almış ve filmin bir diğer teması olarak göze çarpmakta. Diğer bir tema ise; aşk. Aşkın dili, dini, ırkı, cismi olmadığını ana karakterin başka bir bedende, başka bir gezegende aşk için kalmayı, dünyaya ve insanların arasına dönmemeyi ve onlarla savaşmayı tercih ettiği bir tema.

    Pandora halkının birbirlerine olan bağlılığını, sevgilerini ve dayanışmasını ve gezegenin muhteşem görselliğini görüp, orada bulunmak isteyenler de olmuştur herhalde.

    "Yeri gelir, hayatınız bir tek delice hareketiniz ile değişebilir."

     
  2. seni seviyorum demenin türlü halleri

    cık cık cık

    mış muş müş

    gibi bir diğer versiyonları da olabilen hallerdir.

    kime göre neye göre.

    (tebessüm)

     
  3. Kimse

    Seslerin ahengi,

    Çok sesliliğin dokusu ve zenginliğine boyanmış bir kitap. Edgü'nün fırçası ses darbelerinin vicdan muhasebesine dönmesini sağlar. Fırça darbelerini öylesine derin işler ki, ötelenen anılardan kaçamayan bir "kimse"yi roman karakteri olarak derinlemesine analiz eder.

    Kimse ki; yüzleşmekten korkar.

    Ötelediği anılarından kaçamaz.

    Yabancıdır.

    Sesler karakterini sergilemekte yardımcı bir araç olmuştur. Birinci ses; tedirgin, tembel, boş vermiş yanını sergilerken ikinci ses; tamamen birinci sesi zorlayan, ona cesaret veren hatta bazen katlanılamaz bir işkenceye dönüşen yönünü sergilemektedir.

    Bazan "biz" olabilen bazan ayrı ayrı kişiler olabilen seslerin karmaşası diyebiliyor iken uyumundan da bahsedebiliyoruz.

    Ortak paydaları; aynı kimse olabilmeleri.

    Seslerin birbirine karıştığı diyalogların tek amacı; dağ başı'nda-yazar öyle nitelendiriyor-yalnızlığını, yaşadıklarını, gördüklerini yazıp/yazmama-unutup/unutmama ikileminde kalan Birinci ses'in hikâyesini anlatmaktır.

    Aslında "kimse" için ne yazılsa; eksik kalacak.

    ... ve devam edilebilecek bir hikâye.

    Son ses, inatçı ses, ikinci ses, birinci ses... Seslerin yalnızlığına, ötekilenmişliğine, kararsızlığına, yabancılıklarına ve bütün seslerin tek bir kimse'de vücut bulmasına ben şahit oldum, sizler de şahit olmak isterseniz...

    "Buradalar, diyor Birinci Ses. Herkes burada. Dışardakiler. İçerdekiler. Uzaktakiler. Yakındakiler. Sen, ben, hepimiz buradayız. Bütün dertler. Bütün dertliler."

     
    (Bkz: ferit edgü)
  4. mutlu sonsuz

    miş muş müş'leri geçtim... de bazı hikayeler geride bırakılmıyor. Biraz ekşimsi bir tat bırakan bir yönü var ruhumun derinliklerinde.

    Bir hüznün hikayesi. mutlu-mutsuzluk arası gidip gelen anı'lara eklenmiş bir burukluk.

    ...

    Bazen tek renktir hayat, ezgiler ve hatta gökyüzü. Bir dokunuştur rengarenk yapan hayatı, ezgileri, gökyüzünü ve ruhunuzu... ama nedense geçici değildir etkisi de, "o an" geçer... anılarda kalır...

    ve her dinlediğinizde aynı his, aynı burukluk... aynı dost ruhu ta içinizde hissedersiniz ya... Bu şarkının da böyle büyülü bir etkisi var bende... bizde, birilerinde.

    ve;

    "n'olur bu evden kimse gitmesin, bu hikayede hiç kimse kimseyi terk etmesin."

    ...

    bir tavsiye;

    rakıdan önce izle(me)yin derim filmi. (toparlanamıyorsunuz sonra...)

    (tebessüm)

     
  5. özgecan'ın katilinin öldürülmesine sevinmek

    İnsanlığın geldiği kör noktadır.

    Bir infaz başka bir infaz ile temize çekilemez, haklı da bulunamaz. Ölen(ler)i geri getirmiyor başka başka ölümler. Gelinen nokta ne kadar yanlış ise doğuran sebepler de bir o kadar yanlıştır.

    Yanlıştan doğru çıkmıyor.

    Yanlış hayat da doğru yaşanmadığı gibi.

    Özgecan'ın ölümü ne kadar acı, ne kadar insanlık dışı ise... Katilin de aynı mantık, aynı düşünce ile öldürülmesi bir o kadar insanlık dışıdır.

    Adaleti mi sağladık, insanlığımızı mı sergiledik?

    Hangisi içimizi rahatlatmaya, Özgecan'ı geri getirmeye yetti?

    Daha mı insan olduk bu ölümle?

    Keşke Özgecan'lar ölmeseydi... keşke bu kadar nefret dolu olmasaydı insanlık.

    Adalet içimizde...

    Bir başkasının yaşam hakkını elinden almadan, o ruh haline bürünmeden önce içimizde var olan ama kaybettiğimiz adalet, insanlık, duyarlılık!

    ... beklenendi, bu da bir gerçek. Ama sevin(e)medim.