Türkiye'nin memur portalı |
Oturum aç Üye ol Parolamı unuttum |
teknolojinin o zamanlarda geldiği son nokta olarak zamanı renksiz bir şekilde ölümsüzleştiren fotoğraf makinelerinin çıktıları. her ne kadar renksiz de olsa şimdi tekrar tekrar bakıldığında renksiz olma eksiklikleri hiç önem arz etmiyor:
okulda çok sosyal olan annemin okul sahnesinde şarkı söylerken çekilmiş fotoğrafı, sanki arkasında kurtalan ekspres çalıyor müzikleri, o derece havalı çıkmış. yine annemin spor müsabakalarında çektirdiği fotoğraf, sanki olimpiyatlarda kendisi.
annemin olur da babamın olmaz mı bu fotoğraflardan? askerdeyken, topçu olması nedeniyle kocaman topun yanında çektirdiği fotoğraf, fotoğrafa bakınca avrupayı fethetmeye niyetlenmişiz gibi geliyor.
renkleri eksik ama, çok şey anlatıyor bu fotoğraflar bana.
öğretmenlerin öğrencilere yönelttiği genelleme sorularından biri gibi.
geride bıraktığım ondörtbin küsür günün biri diğerine benzemediğinden hangisini anlatacağımı hem bilemem hem de hatırlayamam. hepsinin hatırladığım ortak tek özelliği, doğduğumdan beri gelen uyuyamama yani az uyuma sorunu. bir sorun mu o da tartışılır. bu yazdığım ifade de bir romanın başlangıç içeriğini hatırlattı ama hangi roman olduğunu hatırlayamadım. yaşlandıkça bunamaya başladım sanki.
bizim evde yaşayan benim gibi biri için doğal bir eylem. kediye, köpeğe isim takmak kadar da doğal.
çetin kış koşullarının devam ettiği torosların ortasında dün akşam yine yoğun kar yağışı neticesinde ortam sibiryaya döndü. tabi doğadaki hayvanları yalnız ve aç bırakmaya vicdanımız el vermez. bu ilçede kırık arpa ve buğday da bulamadığımızdan kumruları nam-ı diğer paşaları aşurelik buğdayla besliyoruz. içlerinde bir tanesi diğer kumruların iki katı cüssede ve diğerlerini kovalayıp hep kendisi yiyor buğdayları, kabadayı mübarek. buna isim olarak da kabadayı filminde şener şen'in canlandırdığı ali osman'ı uygun gördüm. gülüş cümbüş aile efradı beğendi. ama bundan maalesef kumrunun haberi yok.
(yiyor kelimesi oldu mu bilemedim(tdkya bakmaya üşendim) biraz garip kaldı.)
yazacağım şeyler birinci entryde vardır diyerek yazmaya çekiniyorum, bakıp da görememekten korkuyorum ama yine de yazacağım:
hey güllü hele hele güllü
peştemali sümbüllü
aman adanalı...
bu tamamen 'güllü' oldu.
eğer yukarıda varsa da bir uyarın gari, efendi gibi silerim entrymi.
1. | sıdıkahanım | |
2. | semraa-91 | |
3. | burgulukalpler |
Takip edilen yazar yok. |
enerji yenilemez bence, konuyu yenilebilir enerji kaynakları olarak ele alırsak:
bal
reçel
pekmez
şeker
konuyu yenilebilir enerji (mağlup olabilir anlamında) olarak da ele alabiliriz.
birkaç hafta önce televizyonda canlı yayına çıkmış olan muhterem sanatçı.
kibar, samimi, duygulu konuşmalarıyla kalbimizdeki yerini perçinledi. endülüste raks (zil şal ve gül) şarkısını bana göre en iyi söyleyen kişi. uzun ve sağlıklı ömür diliyorum kendisine.
anne kişilerinin hedef olduğu konu.
belki de nesilden nesile çocuklar gitgide daha uslu versiyonda geldiğinden anneleri dur demeye gerek duymuyordur, olamaz mı? zira z kuşağı ve sonrasının mükemmel olduğu iddiasında bulunan şahıslar hiç de azımsanmayacak sayılara ulaşmıştır. iddialara göre dünyayı kurtaracaktır bu z kuşağı, dünyayı kurtarma gücü yüklenen bu kuşağa mensup çocukların kendilerine dur denmesini gerektirecek eylemleri gerçekleştirebileceğini bir y kuşağı mensubu olarak ben pek düşünemiyorum.
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2024 MN Yazılım |