Türkiye'nin memur portalı

güncel bilgi: kilosu 30 tl.

ekşisini, yeşilini, olmamışını pek sevmem.

doğduğum evin bahçesinde -zamanında babamın diktiği- muazzam bir erik ağacı vardı, büyük, yayvan çamaşır yıkama leğeninden üç-dört leğen meyve verdiği yıllar olmuştu.

doksanlı yılların başında erik reçeli yapalım diye erikleri kıyma makinesinden çekerken bir miktar erik suyu mutfağımızın mozaikli parlak beton zeminine akmış ve zemini eritmiş, yüzeyini sünger görünümü gibi delik deşik yapmıştı. böbrek taşlarını da eritir mi acaba bu şekilde diye kendime sormaktayım.

para ödendiği için bence doğada çözünmemesi gerekiyor artık. hatta daha sağlam yapılmalı ve biraz fiyatı da artmalı ki defalarca kullanabilelim. bizim eve market poşeti girmeyeli uzun süre olmuştur. ekmek ve meyve sebze reyonundaki poşetlerin nasıl bu kadar ince üretilebildiği ise oldukça şaşırtıcı.

dizilerde bile kullanılmaya başlanan konu.

diziler replikleri buradan alıyor olabilir.

''geberesice'' diye bir tane daha duyuyordum eskilerden, şimdi duymaz oldum. bu da bizim eski köyde modaydı sanırım.

televizyon can çekişiyor bizim evde. aslında demode oldu desek daha iyi.

günde bir saat izlenmekte, o da müptelası olduğumuz belli bir program olduğu için. kumanda sorunumuz yok, yıllar önce akıllı kumanda aldığım için ve bozulan kumandayı hem tamir edip hem yedekleyince her hane halkına neredeyse bir kumanda düşüyor. bazen çift başlı yönetim sorunları yaşanmıyor değil. biri beşe basarken aynı anda diğeri yediye basıyor, ya 75. kanal ya da 57. kanal açılıyor, harici garip bir ses duyunca aynı anda iki kişi ''mute''ye basınca da ses kesildiği anda tekrar açılıyor filan... sonuç olarak bunlar da sorun olmuyor sanki, en kötü ihtimalle, bal satışı reklamına filan denk geliyoruz.