Türkiye'nin memur portalı

#395a entrysinde denildiği üzere en güzel meyve ama karpuzdan sonra.

sözlük mekânı tıpkı barış manço'nun şarkısındaki sakız hanımla mahur beyin evi gibi ıssız, sakin.

iletiler, yani sanırım bi mola kısmı ise girenin çıkanın haddi hesabı olmayan, otogar gibi yer.

sözlükte fotoğraf ekleme imkanı yok. iletilerde ise ortalık fotoğraflardan geçilmiyor.

bu gözlemi sadece üç gün orada takılıp yaptım. ben oranın insanı değilim sanırım.

bir şarkıyı hatırlatır gibi geliyor bana.

kolonya dışında alkol ve türevlerine bayağı uzak sayılırım.

zaten içmeden sarhoş vaziyetteyim sanki.

örnek: yılandan korkmam yalandan korktuğum kadar.

vallahi ben yılandan daha çok korkarım.

ayrıca ortalık yalanlardan öyle bir kirlendi ki doğrular fark edilmez ve doğruların esamesi okunmaz oldu.

hayatımın aralıklarla tekrar eden periyotlarının özeti.(burada eş anlamlı kelimelerin birlikte kullanımından kaynaklı bir anlatım bozukluğu göz kırptı sanki.)

aslında her güzel olmayan şey de bitiyor.

güzel şeylerin hiç bitmeden ömrümün bitmesini yeğlerdim. ama öyle bir dünya yok maalesef.

dondurma mesela hemen bitiyor.

sütlaç da öyle.

çok kaliteli bir dizi de hızla geçen senelere dayanamıyor.(burada arka sokaklar dizisi istisna.)

bazı gitmeler, yitmeler ve bitmeler acıtıyor insanın kalbini.

anne kişilerinin hedef olduğu konu.

belki de nesilden nesile çocuklar gitgide daha uslu versiyonda geldiğinden anneleri dur demeye gerek duymuyordur, olamaz mı? zira z kuşağı ve sonrasının mükemmel olduğu iddiasında bulunan şahıslar hiç de azımsanmayacak sayılara ulaşmıştır. iddialara göre dünyayı kurtaracaktır bu z kuşağı, dünyayı kurtarma gücü yüklenen bu kuşağa mensup çocukların kendilerine dur denmesini gerektirecek eylemleri gerçekleştirebileceğini bir y kuşağı mensubu olarak ben pek düşünemiyorum.