Türkiye'nin memur portalı |
Oturum aç Üye ol Parolamı unuttum |
Asset&AssetBu üye YazarBu üyenin profil sayfasına git |
|
|||||||
|
Oyuncak Ayı ve çiçek ile başlayıp öyle ya da böyle değerli hediyeler ile devam eden 14 Şubat' ları bir daha asla yaşamak istemiyorum. 14 Şubat günlerden bir gündür.
Biraz daha beklesem neredeyse çeyrek yüzyıl diyebileceğim bir süredir araba kullandığım halde bana nasip olmayan cezadır. Ne yaya olarak ne de sürücü olarak bu ceza türü ile muhatap olmadım. Fakat ağabeyimin her şehir dışına çıkışında hatta şehir içinde hatta AVM' nin otoparkında bile mütemadiyyen aldığı trafik cezalarını gördükçe üzülüyorum. Astronomik cezalar. Bütün tebligatları ben alıp açıyorum, her defasında dünya başıma yıkılıyor.
"Akıllı insanların duygusuz oluşu" Konfüçyus' un "tehlike" olarak söz ettiği durumlardan biridir.
Konfüçyus' a pekte uzak olmayan bir çağ içerisinden devamla modern döneme yansıyan şudur ki: İnsanları harekete geçiren iki temel duygu vardır: "Aşk" ve "Nefret".
Akıl çağında ya da bir başka çağda "Akıllı olmak" kapalı sistemlerin güvenliğini/devamlılığını sağlamak, sınırını çizmek için kullanılan - kullanılması tavsiye edilen- perdedir. Bunun zirvesindeki isim de Immanuel Kant' tır. Kant' a göre Akıl dahi tek başına sınırlandırılması gereken bir şeydir. Belirli ilkeler ile sınırlandırılmalıdır ki, alıp başını gitmesin.
Açık sistemlerde, yeniden yapılanan ya da yapılandırılan sistemlerde ise (sınırlandırılmış/baskılanmış) akıl özgünlüğe, orijinalliğe ve yaratıcılığa izin vermez. İlkeli bir ilerleyişten önce, İlkel duyguların görünür olması lazımdır.
Aşkın ve nefretin yani.
"Geceler Kara Tren" i Nazan Öncel' den sonra belki O' ndan daha bile harika yorumlayan isimdir.
"Eteği Belinde" yi "leylide yar" ı dinledikçe mutlu oluyorum. Lakin Manuş Baba' yı ilk defa "bu havada gidilmez" şarkısıyla tesadüfen keşfettim.
Yağmurlu bir sonbahar akşamı Ankara' da hem de Yükseklisansımı tamamlama işlemlerim için enstitüden eve dönerken yani artık tam da gidecekken arabada radyodan derinden derinden bir ses geldiğini işittim.
Ön cama yağmur damlaları düşerken ve silecekler orta ayar çalışırken bu sesin ne dediğini anlamak isteğime karşı koyamayıp radyonun sesini açtım. Ne duyayım? Bir ses "bu havada gidilmez!" diyordu. Eve gelir gelmez bu sesin sahibinin adını öğrendim: Manuş baba.
Manuş Baba beni gitmek üzere olduğum bir günde "Aslında hiç gidilmez" diyerek ağlattı.
Gidemedim.
Çelişkiler yumağıdır, muammadır, ikinci dereceden denklem problemlerini çözmekten aciz bile olabilir.
Takipçi bulunmuyor. |
Takip edilen yazar yok. |
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2024 MN Yazılım |