Türkiye'nin memur portalı |
Oturum aç Üye ol Parolamı unuttum |
Asset&AssetBu üye YazarBu üyenin profil sayfasına git |
|
|||||||
|
sözlükte kimsenin olmadığı- en azından benim olmadığını düşündüğüm- ya da herkesin kendince tıpkı bir kütüphanedeymişçesine sayfalar arasına dalıp gittiği günlerden bir gün değilse benim de yazasım yoktur. hareket ve aksiyon isteyenler için forum sayfaları ne güne duruyor. isteyen forumda açsın bir sayfa, belki biz de gelip bir takım laflar hazırlarız. geçmişte yapmadığımız şey mi? Herkes yazası olduğu gün gelsin.
en sağlamı Albert Einstein tarafından "Tanrı zar atmaz!" demek suretiyle bilim adamlarına kapak olarak yapılmıştır.
Matematiksel mizah gayette vardır. Çünkü evrenin temeli matematiktir. En azından Pythagorasçılara göre bu böyledir. o halde Albert Einstein' dan daha komik olabiliriz: Bizzat everenin kendisi bir matematiksel mizahtır. Tanrı evreni yaratmakla ne kadar sofistike bir mizah anlayışına sahip olduğunu göstermiştir.
Çarşamba karısı, Anadolu kültüründe yaygın olarak bilinen "al karısı" nın bir başka ifadesidir. Al karısı hikâyesi ya da hikâyeleri bu defa çarşamba günü ile ilişkilendirilmiştir. Anadolu' da yaygın inanç odu ki; yeni doğum yapmış -ki buna lohusa denir- kadınların kendilerine ve bebeklerine 40 gün boyunca al karısı musallat olur ve lohusa kadına ya da bebeğine zarar vermeye çalışır. Bu nedenle, yeni doğum yapan lohusa kadınlar, 40 gün boyunca geceleri yalnız bırakılmaz, bebeğe ve kadına kırmızılar bağlanır, bazı yerlerde süpürge de ilave edilir. İşte çarşamba karısı, derler ki; çarşamba günü gelen al karısıdır.
Al karısı inancının temelinde de Adem' in havva' dan önceki ilk eşi olduğuna inanılan lilith vardır. Adem' in Havva' dan çocuk sahibi olmasına dayanamayan kıskanç lilith, intikam almak için bundan sonra doğan bütün insanoğullarına ve kızlarına musallat olmaya yemin etmiştir.
Al karısı efsanesi, işlense gayet güzel korku filmleri üretilebilir. Ne yazık ki; efsanenin kaynağı bu coğrafya olmasına karşın Türk korku film sektörü bu konuda komedi üretiyor. Yönetmenliğini uluç bayraktar' ın yaptığı "Kabuslar evi: çarşamba karısı" filmi bunlardan biri.
takıya ayrılan bütçeyi katlayan alerjidir. Hatta artık alternatif bütçesi bile hazırlanamayan alerjidir. insan her gün "dur geçerken şu kuyumcuya da uğrayıp bir şeyler alayım!" diyemiyor. buna karşın ankara' nın bütün bilinen cadde ve sokaklarında her iki binada bir imitasyon takı satan mağaza var. İçerisi ışıl ışıl. insanların altın rengine düşkünlüğü ya da zaten altın takı alamıyor oluşu dolayısıyla olmalı ki; içerideki takılar gerçek altın ve pırlantaların modellemesi olarak kuyumcu dükkanını aratmıyor. bu benim zaman zaman aklıma düşen üzüntüm.
Fakat metal alerjisinin daha tehlikeli olabileceği üzüntüden öte durumlar var ki; o da kullandığımız tencere ve tavaların içeriğindeki metallere karşı olan hassasiyet ve bunlardan kaynaklanan alerji. Mutfakta sürekli bunlar ile temas halinde olan insanlarda değil alerji; metal zehirlenmesi bile söz konusu olabiliyor. Üstelik yavaş gerçekleşen bir zehirlenme. Halsizlik, mide bulantısı, sürekli yorgunluk, ellerde titreme v.s. farklı bir teşhisi yok ise metal alerjisi/zehirlenmesi yönünden de bakılmalı derim. tencere-tavanın da gerçeğini alın.
aşkta anatomiden önce kimya gelir. En azından bilim insanları öyle diyor. İnsan mutlu olduğunda da aşık olduğunda da aynı hormonu salgılıyormuş. Dopamin. Bir insanın beynindeki dopamin ve serotonin salgısı yeterli seviyede ve işlevsel ise o kişi aşık olabilir. İnsan beyninde bu hormonların yeterli seviyede olmaması ya da zaten işlevsiz olması demek o insanın duygusal dengesinin yerinde olmaması demektir. Duygusal dengesi yerinde olmayan bir insanla kimse kimyasal tepkimeye girmek istemez. ama durum tersinden okunur.
Takipçi bulunmuyor. |
Takip edilen yazar yok. |
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2024 MN Yazılım |