Türkiye'nin memur portalı

Oturum aç Oturum aç Üye ol Üye ol Parolamı unuttum Parolamı unuttum

Omayraaa

Bu üye Yazar

Bu üyenin profil sayfasına git

250 entry 265 konu hiç puanı yok
25.07.2025 13:11 son işlem tarihi takip etme takip et

karşıtların birliği

Bir tane rahip iktisatçı vardı Ortes. Hoş o dönem öncesi ve sonrasında iktisatçı çok din adamı vardı ya.. Venedikliydi yanılmıyorsam. ''İktisadi iyilik ile iktisadi kötülük birbirini dengeler'' demişti. Yine kendisi gibi iktisatçı olan ve sonrasında gelen bir kilise rahibi Townsend'de buna benzer bir görüşle ''yoksulluğa zenginliğin zorunluluğu'' demişti. Ayrıca Ortaçağ hep çağ.. Artı değeri bir sonuç değil de neden olarak alan klasik iktisatçıları düşününce nasıl da çark ediyor. Ricardo ve Smith'den özellikle bahsetmeyeceğim. Smith'in bir öğrencisi vardı, elle tutulur daha isabetli şeyler yazan. İsmini hatırlamadım ama soyismi Eden mıydı? İsim hafızam köreliyor. :) Neyse bu sadece bir anekdottu.

Yani burada yoksulluğa teorik ve pratik manada karşı çıkmayı bir nevi Tanrı'nın düzenin bozma Tanrı'ya karşı çıkma diye karşı çıkıp öve insanlara da böyle telkin ediyorlardı. Sefaleti ebediyetleştirmek için ellerinden geleni yapıyorlardı. Hem mistik hem de bilinçli bir ekonomik bilgi dahilinde gerek devlet eli gerek teolojinin arkasına sığınarak topluma bu aşılanıyordu. Dinlerde bunu destekleyen söylemler bulunur. En azından o anlama gelen çok örnek vardır. İsa'nın yoksulların boyun eğme noktasında seslenişi vardı Luka'da. Ha bunları subjektif olarak değerlendirebilirsiniz. Dipnot: Yalnız Luther'e ayrı bir paragraf açmak lazım. Zira kendisini subjektif olarak değerlendiremezsiniz. Tarihin akışı içinde bir şeylerin olmasına sebep olmuştur bu zaten olağandır diye düşünüyordum önceden ama değil. Prenslere hizmeti de platon'dan mülhem tanrı-hükümdar halefi olarak gördüğü planlı..

Bir de tarih dediğimiz şeyin araştırılma noktasında kendi koşulları, yeri, zamanı içerisinde değerlendirme kuralı bardır. Katılıyorum. ''Tarih, sınıflar arası bir mücadeledir.'' Ve aynı zamanda kanlı bir sulak..

27.08.2024 10:38
  1. cehennem çiçeği

    Alper canıgüz'ün yarattığı müthiş çocuk; Alper kamu'nun yeni serüvenlerini anlatan, oğullar ve rencide ruhlar kitabının devamı niteliğindeki romanı.

    polisiyeyi daha çok sevdiren bir tarz. bize yabancı gelmeyen; gelenek, aksaklıklar ve çarpıklıklara değiniyor. bu çocuk çok fena... dedektif, filozof, iyi bir kitap kurdu, vefakar bir evlat...

    kitap hiç bitmesin istiyorsunuz. ince latifeler, müthiş bir kurgu.

    devamını da bekliyoruz.

     
  2. oğullar ve rencide ruhlar

    Alper canıgüz'ün polisiye-komedi, alışılmışın çok dışında olan bir tarzla ele aldığı roman.

    beş yaşındaki çocuğun gözünden; insanları, dünyayı, olayları, olguları değerlendirme biçimi diyeceğim ama beş yaşındaki bir çocuk değil ki bu. bu çocuk başka bir şey.

    Alper; bir filozof. gördüğü her şeyle alay etme, ama kaliteli bir alay bu...Sizi kahkahalara boğacak.

    ince bir zeka ile yazılmış. hayran olmamak elde değil.

    ''Descartes'i düşünüyorum gözlerim kapalı, sonra hafiften bir ivme iniyor.'' -gülücük

    ayrıca annelerin kullandığı deterjanla ilgili yorum, bir de bir kadına aşk dersi vermesi... Tövbe ya. ne biçim çocuk bu.

     
  3. çıplak deniz çıplak ada

    yaşar Kemal'in bir ada hikayesi serisinin son kitabı. hiç bitmesin istiyorsunuz. ama diyalektiğe ters işte.

    birçok şeyin acısından sonra güzel son buluyor kitap. çok şey kazandırdı bana. belki de rumların, kürtlerin, türklerin, Yezidilerin, arapların ayrı ayrı yaşadığı acıları bilmeyecektim.

    üzülüyor insan. bir coğrafya ki binlerce uygarlığa, kültüre ev sahipliği yapmış. ama şimdi onlardan kalan izler sahiplenilmiyor, yaşatılmıyor.

    yaşar kemal gibi ozanlara, halk insanlarına 90 yıl yetmiyor. öyle bir mozaik ki anlat anlat, betimle betimle tükenmiyor. keşke daha uzun yaşasaydı da daha birçok şey yazsaydı diyorsunuz.

    güzel bir seriydi. toprak kokan, deniz barındıran, balık besleyen, uğur böceği uçuran, mabet inşa eden kısacası bir insan ve doğa serisiydi...

    teşekkürler yaşar kemal.

     
  4. tanyeri horozları

    yaşar Kemal'in bir ada hikayesi serisinin üçüncü kitabı.

    olaylar ilk iki kitap etrafında devam ediyor. yaşar Kemal'in dili ile her şey, kainatın her zerresi öyle bir anlam buluyor ki yaşam size daha güzel görünüyor.

    betimlemelerin pir'i.

    sizin kahramanınız oluyor poyraz musa. komün yaşamın uygulanması örneğini de iyi bir biçimde aktarıyor seri.

    bu coğrafya için büyük bir ayrıcalık yaşar kemal.

     
  5. karıncanın su içtiği

    yaşar Kemal'in bir ada hikayesi serisinin en iyisi diyebiliriz. kendisi de zaten yazmakta en zorlandığım eser diye bahsetmişti bu kitapta.

    'deniz o kadar durgun, o kadar durgundu ki; karıncalar su içerdi...'

    bu eserin çok büyük bir önemi vardır dünya hakları için ya da olması gerekir diye düşünüyorum. çünkü savaşın kötü ve gerçek yüzünü öyle bir ortaya koyuyor ki ömür boyu ruhunuza işleyecek türden...(savaştan sağ kurtulanların hikayesi ve anlatımları)

    savaşları bütün boyutları ile buluyorsunuz. savaşta bulunan; hekimlerin, askerlerin, komutanların, halkın, annelerin, babaların, evlatların, eşlerin, kızların, çocukların, doğanın, eşyanın, hayvanların, bitkilerin psikolojisine istisnasız, abartısız tek tek değiniyor detaylıca.

    sihirli bir kitap, bir destan.

    bu kadar balığın, arının, bitkinin, ağacın tabiatını(türüne, hücre bilgisine, yetiştirilme, beslenme, toplanma bilgisine kadar) bir bilim adamı ilmi ile nasıl da biliyor bu adam?

    off... deli sorular.

    okumak lazım, gerçekten okumak lazım.