Türkiye'nin memur portalı

Oturum aç Oturum aç Üye ol Üye ol Parolamı unuttum Parolamı unuttum

Omayraaa

Bu üye Yazar

Bu üyenin profil sayfasına git

239 entry 263 konu hiç puanı yok
04.02.2024 14:56 son işlem tarihi takip etme takip et

insanlar ikiye ayrılır

Tarihin sınıf savaşı olduğunu bilenler ve diğerleri..

19.01.2024 19:54
  1. labirentteki general

    gabriel garcia marquez'in; simon bolivar'ın biyografisini aktardığı roman şeklinde olan eseri. fakat tamamı gerçek hayatından esinlenmiş. simon bolivar'ın, hayatının son demlerini aktarıyor. kitabın isminin neden böyle olduğunu başta düşünmüştüm. okuyunca cevabını bulabiliyorsunuz. sürekli kaçış, ülkeden ülkeye halkları kurtarmanın yolculuğu, limandan limana ve gemiden gemiye geçen bir hayat...

    devrimden, aşktan, yasalardan, kavgadan izler bulacaksınız.

    hastalığı ve hayal kırıklıkları dolayısıyla çektiği acılar tarifsizdir generalin.

     
  2. albaya mektup yok

    gabriel garcia marquez'in kısa bir romanı. ülkesi için savaşan bir albay'ın (iç savaş), bu emek ve hizmetlerinin karşılığını maddi olarak alamamasının hüzünlü bir hikayesidir. açlık derecesine kadar gelen bir ailenin, her gün bir mektup beklediğini (içinde para olduğunu söylüyor) ve bu mektubun yıllar boyu gelmediğinin trajik bir şekilde sunumu... kısa ve güzel betimlemelerle sizi yormayacak şekilde aktarmış.

    ayrıca albay;bir horoz besleyicisi, dövüş geleneğine hazırlıyor horozu. yoksulluğun, çaresizliğin, açlığın hazin tarafını göreceksiniz kitapta.

     
  3. melamilik

    mütevaziliğin yolu. bu yol; tarikat mı hakikat mı kendinden vazgeçiş mi gizlilik mi kınannmışlık mı yoksa hiçlik mi? ne derseniz deyin. Melamilik herkese yüreğini ve yolunu açan bir düşünce sistemi.

    ibadetin gizli olması gerektiğini çok büyük ısrarla savunan biri olarak, yüzeysel ve şekilciliğin sizi ne kadar yansıtabileceğini ya da sırf bu yüzden bir insanı yaftalamak, onun hakkında kesin görüş beyan etmek ne kadar doğrudur? sorusu gelir meydana.

    işte tam da bu devrede; aykırı giyimleri, kuşamları, meyleri ile sokakta gezen, düşüncelerini sadece kendinden olduğunu düşündüğü kişiye açan sistemi getirir akla. Melamilik...

    inancın bireysel olduğu düşünürsek, toplumsallaştığı anda farklı yöne gidiyor bu durum. inanç dediğimiz mesele; kul-yaradan ilişkisi çevresinde olduğunu düşünürsek, fanilikte yaptığınız şeyler neden başkasını enterese etsin? semavi dinlere göre ve tasavvufa göre, hesap verecek tek kişi sensin.

     
  4. determinizm

    sevmediğim kavramların başında gelir. insan iradesini yani özgür-bireysel-göreceli iradeyi hükümsüz kılıyor bir nevi. doğrudur; şeyler bir önceki ve bir sonraki evreyi belirler. ki zaten biz de kelime anlamı da budur:'belirlemecilik.'

    insanoğlu; olaylar, olgulara, tarihe tam bir determinist tavırla yaklaşamaz. ya da sırf bu felsefeden ötürü şeylerin gelişimi oluşur dersek bana göre biraz yanlış olur. öyle olsa belki de bugüne değin insanlık bu kadar ilerlemeyecekti.

    ilk çağ düşünür, filozof ve bilim bir bakıyorsunuz tekrar ortaya atılan ilk görüşe dönüşebiliyor.

    gerçi marx ekonomik ve sosyal sistemleri yanlış olmasın naçizane düşüncem, bu tanıma bağlamış olabilir. misal; kölecilikten, serfçiliğe, proleter/ feodalite, burjuva, kapitalizm, sosyalizm aşamasına geçilir. ama bu kavramı hayatın tamamına indirgeyemeyiz.

    sorgulamadan kaçış değil midir esasında bu kavram?

    biraz bizim toplumun diline uyarlarsak: 'olması gerekiyordu da oldu!'

    idealizme yakın bir düşünce sistemi. tartışılır tabii ki...

     
  5. demokritos

    adamın hası... o,ilk maddeci-materyalist olarak kabul edilir. bir arkadaşın da hemşehrisi. ben gerçi ege denizi etrafında yaşayan biri olduğunu düşünüyordum. kuzeyi olması lazım.

    demokritos; platon'un idelarının ezeli düşmanı ve rakibi. -gülücük

    platon sürekli eleştirmiştir kendisini, o da ayrı mesele. kendisi doğa bilimcisi. varlığı, var oluşu doğada arayan filozoflardan ve arkheye bu şekilde cevap verir. isa'dan önce (i.ö) ya da sokrat öncesi filozoflar ve isa sonrası (i.ö-m.ö) yakın dönem filozoflar ayrı bir değer taşır ve saygıyı hak eder. o koşullarda ve o techizat eksikliği ile dünyayı, maddeyi görme üstünlüğüne sahiptirler.

    demokritos, maddenin özünün atom olduğunu düşünüyor. doğanın, dünyanın, insanlık ve genel olarak canlının oluşumunu bir rassalsal duruma bağlamıyordu. işte tam da bu durumda idealizmle özelde platon'a ter düşüyordu ki tabi sonrası dönemdeç her şeyin bir nedeni ve var oluş sebebi vardır diyordu. 'öbür dünya' görüşü pek de onun ilgi alanı değildi. aristokrat bir aileden geliyordu. kendisine kalan mirası, dünyayı gezmek, bilginin peşinden gitmek ve sırrına ulaşmak için harcadı.

    insandan gayrı canlılarda ise güçlü olanın yaşamını idame ettiğini söylüyordu. buradada da aklıma biri geldi. neyse söylemiyeyim. (baş harfi darvin)

    atom öğretisinin babası. her şey bir noktadan meydana geliyorrdu, ve böylece süregidiyordu.. diyordu. o her şeyin özünü; bilinçli, tutarlı bir bilgi-bilim birikimi ile açıklıyordu.

    septik olduğu söylenir, bu tarafı esasında beni çok çekmiyor. çünkü zaten görüşte bulunmak bile septik olmayı çürütür. ha evrenin sırrına mutlak olarak varılmayacağı konusu elbette elzemdir. ya da zaman-koşul gerektiri. esasında 'mutlak doğru' yoktur realitesini savunmuş olabilirler.

    o delilerin başında gelir. iyi ki geçmiş bu yeryüzünden.