Türkiye'nin memur portalı |
Oturum aç Üye ol Parolamı unuttum |
OmayraaaBu üye YazarBu üyenin profil sayfasına git |
|
|||||||
|
Şato...
Kafka'yı anlamak için ya da şato'yu ya da dönüşüm, dava kitaplarını anlamak için birbirine bir geçiş anı barındıran bu üç eseri irdeleyebiliriz. Fakat ve fakat burada dönüşüm artı dava'dan farklı bir Kafka görüyoruz. Topluma karışmış, daha güçlü daha umutlu bir kafka. Yalnız topluma, şatoya, geleneklere entegre olmayıp kabul etmeme noktasında ayrılıyor tabi diğer insanlardan. İtiraf etmek gerekirse çok kasvetli çok sıkıcı olmasına rağmen elimden bırakamadığım bir eser. Dolayısıyla kurgu, diyalog ve bir türlü ulaşılmayan ya da ne olduğu bilinemeyen şato sizden olağanüstü bir sabır bekliyor.
Farklı bir yerden kadastrocu olarak atanan K'nın köye gelmesi ile başlayacak ve siz şatonun yerine ne koyarsanız koyun eleştiri ve Ortadoks olmadan müthiş bir eleştiri bulacaksınız. Sürekli bir ikililik hali barındırıyor eser içinde.
Şato (Tanrı); Dogmatik olmayan K, biat eden toplum, yarı sorgulayış içinde olanlar, alışanlar... Tepede duran şato. Hiçbir zaman ulaşılamayacağına inanılan klamm. Bu nedenle varlığı kanıtlanmamış kimsenin de kanıtlamaya gerek duymamış kişilerin de yarattığı kaotik olduğunu da düşünmediği düzen içindeki aşılmayan varlığı.
Şato (yönetim); çağın yönetim şeklinden hatta gelmiş geçmiş tüm erkleri ana hatlarıyla ve tüm detaylarda bulacağımız formülü. Arada olan derin bir sınır ki hükümranlık adına.
Şato (gelenek); insanlara hükmeden dışsal nedenler. Herhangi birilerinin şeyler yolu ile otorite sağlama araçları.
Şato (insanın kendisi/ben); yok edilebilir. Şato belki de insanın ta kendisi. Varmak için bir tırmanış, yokuş, varma isteği fakat varmak için gerekli zaman, olgunlaşma hali, çizilen bir harita ya da başkaları çizdiğinden ötürü bir alışmamışlık hali. Eziklik, güç, saçmalık, böceğe dönüşüm dahi olan benlik.
Her şeyden öte şato gerek kendimizin gerek başkasının gerek toplumun yarattığı soyut ve gücü etkili bir imge. Yalnızlaştırılmış, ötekileştirilmiş, yabancılaşmışlar için bir anahtar. Hiçbir zaman ulaşılmayacak bir metafor.
Hayat bunun üzerine mi kurulu sorusu doğuyor. Hangi olay ve olgu olursa hatta daha ilerisi tamamen Kafka'nın bu yazıya aktardığı özet ile mi gelişim gösteriyor?
Olağanüstü ve muhteşem bir eser... modern mi postmodern mi karar veremedim doğrusu.
Harika Murakami'nin yedi hikayeden oluşan kitabı. Kendine has bir çizgisi olan yazar her farklı hikayede mutlaka bir şeyler bırakıyor. Genel manada beğenebileceğiniz ve yazarı sevenleri tatmin edecek güzel hikayeler barındırıyor içinde.
En tuhaf hikayesi ise Kafka'nın dönüşüm eserinden etkilenip farklı bir boyut ile Samsa'yı konu edinmesi.
Kino karakteri ise bu zamana göre özenilesi bir karakter olmuş.
Çok fazla murakami okumamış biri olarak üslup, tarz ve kalemini sevdim diyebilirim. Her hikaye ise başlı başına zarif, hüzünlü...
iyi okumalar...
Bir yandan ampirik felsefeyi (tabula tasa) bir yandan ise varoluştan gelen 'şeyler' üzerinde tartışma açan ustaca yazılmış eser. Öte taraftan ise birçok ideolojiye gönderme yaparken olayları ise kendi koşulları içinde değerlendirilmesi yolunda yoruma açık yazınsal...
Yarattığımız şeyler üzerinden ise bir devri bir insanı ya da tamamen insanlığı, geleceği şekillendirmesini ise gözler önüne seriyor. Yıllardan beri gelen ve bu soruya binlerce cevap veren düşünce ve düşünce insanına rağmen yer yer şüpheye savuran ya da tam anlam oluşturulamayan iyi/kötü kavramlarına bir kez daha kafa yormanızı sağlayacaktır.
Yine ampirik felsefeden ya da kristiszme kadar varan beyin jimnastiğinde gidip gelmeyi sağlarken güncel koşullar içinde olması gereken öncü/halk/argümanlarını bir pilot olay ile sunuyor. Bunun karşısına ise sunulacak çok somut şeyler de olduğu kanısındayım. Lakin görev, alaşağı etme kaygısı gütmek de olmamalı yani en azından şimdilerde...
Herkesin okumasını isteyeceğimiz bir yapıt.
İngilizce deha/dahi manasına national geographic'in biyografik-belgesel-film tadındaki enfes dizisi... İlk sezonunda Einstein'ı ele aldı. Hem Yaşadığı dönem hem de bilim adamı olması itibari ile oldukça akıcı geçti. Özel yaşamından detaylar da vererek oldukça iyi bir iş çıkarmışlar. Her bölümü ilginç bilgiler ile sunuluyor. Bir bilim adamının yaşamını tüm yönleri ile görmek güzel bir duygu. Dönemin siyasi, sosyal yönlerinin aktarılması ise daha da önemli kılmış. Savaşın farklı farklı boyutları, hırs, aşk, ihanet, babalık, fizik ne ararsanız var...
İkinci sezonda tesla'yı beklerken sosyal medyada picasso olacağı yazılmış. Merakla bekliyoruz.
Yaşar Kemal romancığı ya da öykü mü desek bilemedim. İstanbul bir başka güzel anlatılmış daha doğrusu İstanbul'un yok oluşunun mistik, halktan portresi...
Bir geleneğin inceliği ve bitişi esnasındaki sosyolojik gözlem ile anlam buluyor. Ana sevgisi, memlekete hasret aralara serpiştirilmiş. İnsanlığın da giderek yozlaştığının satırları;
"azgın suratlı, bereli adamlar, gözleri velfecr okuyan, camiden Allah'la yaman bir dövüşten çıkmışçasına, yüzlerinin olanca nurunu orada, içeride bırakmış çıkan insanlar, mümin mi bunlar, bu öfkeden bastıkları yeri çatlatanlar, bunlar mı mümin?
kuşlar da başlarını alıp gittiler, çoktaan...
şu taksim alanında birbirini ezenler, o kadar insanın içinde ortalığa tükürük savuranlar, hasta yüzlüler, vıcık vıcık boyalılar, suratlarından düşen bin parça olanlar, düşman gözlüler, gülmeyenler, birbirlerine düşmanlar gibi, birbirlerini yiyeceklermiş gibi, birbirlerinin gözlerini oyacak, kuyusunu kazacaklarmış gibi bakanlar, korkanlar, utananlar, bunlar mı korkanlar, ben ben, ben diyenler bunlar mı? kuşlar da gitti... giden kuşlarla..."
Tek sayfada geleceğin özeti...
kuşlar gider ve unutkan olup dönerler! Ve sen hiç gitmedin Yaşar Kemal...
1. | tesel-ya | |
2. | pozitifbakış | |
3. | med-czr | |
4. | harrani | |
5. | cahil kelimeler | |
6. | CAF CAF. | |
7. | Archiveottoman |
Takip edilen yazar yok. |
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2024 MN Yazılım |