![]() Türkiye'nin memur portalı |
![]() ![]() ![]() |
![]() |
OmayraaaBu üye YazarBu üyenin profil sayfasına git |
|
||||||
|
Simya, yaygın olarak maddeden altın elde etmek için yapılan çalışmalar olarak bilinir. Etimolojik olarak simya sözcüğü kimya sözcüğü ile aynı kökenden gelmektedir. Kökeni Arapça olan bu sözcükler arapça'ya da 'kara ülke' anlamına gelen 'khem' sözcüğünden gelmiştir. Bu 'kara ülke' ise mısır'dır. Simyanın kökeni de Mısır olarak görülmektedir.
Simya gerçekte bir dönüşüm sanatıdır. Kirli olanı, hasta olanı birçok süreçten geçirerek, arınmış ve mükemmel olana yani ışığın en mükemmel temsili anlamına gelen altına dönüştürmeyi amaçlar. Bu altın arayışçılığı maddi değeri olan bir maden arayışı değil, maddenin özünü açığa çıkarmak sureti ile hakikate ulaşma arayışıdır. Tabi ki ilk simyacılar felsefesi için bu geçerlidir.
Onlara göre maddenin içini temizleyerek altını keşfetmesi, insanda tanrısal tözün ortaya çıkarılması ile benzerlik gösterir.
Öyleyse kendi içindeki tanrısal tözü bulmak isteyen kişi, tıpkı maddenin saflaştırılması gibi, kendi içine dönerek kendini saflaştırmalı ve gizli olan, içindeki felsefe taşına ulaşmalıdır.
Tao; bütün zıtları ve çelişkileri eşit kılan mutlak birlik halidir. Çin tarihinde ortaya çıkmış dinsel-felsefi akımdan biridir. Konfüçyüsçülüğün boş bıraktığı alanı tamamlama anlamında bir işlev görmüştür. Taoculuk aslında yol anlamına geldiği, doğaya tapınma ve kehanet geleceğinin gelişmiş bir yorumuydu. Bu yol doğal hakikate varmanın, doğa ile uyumlu bir yaşımın ana yönünü belirler.
Taocular, doğayı ve evreni canlı bir varlık olarak tasarlamışlardır. Çin tarihi boyunca doğayı en çok gözlemleyen, inceleyen ve doğal deneyler geliştirenler taocular olmuştur. Gizemli simyacılığın gelişmesine katkıda bulunmuşlardır.
Felsefelerinde; 'siz ne kadar kısıtlayıcıysanız, insanlar o ölçüde erdemsiz olacaktır. Bu nedenle, kanunları Bırakın, insanlar dürüst olacaktır.' Gerçeği de vardır.
Konfüçyüs, reformdan ziyade restorasyona (yeniden eskiyi kurma) benzemektedir. Konfüçyüs'te din hiç yoktur. Sadece toplum ve siyasal düzen sorunu vardır. Bozulan siyasal ve toplumsal düzen Nasıl yeniden kurulacaktır sorusu ile ilgilenir. Esasında temel sorun ahlakidir. Ahlaki düzen tam kurularak düzen oturtulmaya çalışılmaktadır. Kişiler arası yaşam kuraklarının Nasıl olması gerektiği çok teferruatlı bir biçimde sunulmuştur. Bu felsefenin Çin toplumu üzerinde büyük bir etkisi vardır.
Çin'de Milas'tan önce 551'de dünyaya gelmiştir. Üç yaşında babasını yitirmiş ve yoksulluk içinde geçmiş bir hayatı vardır. Öğrenmeye çok meraklı olan konfüçyüs 15 yaşından itibaren kendisini ilme vermiştir. 19 yaşından bir okul açmış ve öğrencilere ders vermiştir. 50 yaşına geldiğinde kendisine devlet şurasında görev verilmiştir. Adalet bakanı olduğu rivayetine inanılmamaktadır.
Konfüçyüs hayatının büyük bir bölümünü araştırmalarla geçirmiş ve bunu da büyük bir erdem saymıştır. Amacı ideal bir toplum yaratmaktı. Kırk yaşında şüphelerden uzaklaştım diyen konfüçyüs, 60 yaşında seziş yoluyla her şeyi öğrendim der.
İran-Sasani devletinin kurulduğu ve roma imparatorluğunun bölgede halen etkin olduğu yıllarda Mardin'de dünyaya gelen maninin gerçek ismi bilinmemektedir. Yalnız aramicede ışık kökeninden dolayı aydınlatan anlamına gelmektedir.
Maninin bu ünvanı almasının sebebi çağının ileri düşüncelerine sahip olması ve dinde reform girişiminde bulunmasıdır. Bilgilerini henüz çocuk yaşta edinmiştir. Çünkü babası da dinde reformdan yana olan bir tarikat içerisindedir. Bundan ötürü çocuk yaşta din eğitimi almıştır. Gençlik yıllarında ayrıca resim ve nakkaşlık dersi e almıştır.
Etkilendiği tarikat ise menakkede tarikatıdır. Buna bağlı üyeler et yemiyor şarap içmiyordu. Zerdüşt, hristiyanlık, buda, helenizm kültürünün bir sentezini oluşturmuştur.
Zerdüştlükteki dualizmi, Budizmdeki reenkarnasyonu, hristiyanlıktaki kurtuluş öğretisini hatta terzi hermesin ışık öğretisini maninin geliştirdiği felsefede görebiliriz. Bu felsefede karanlık ile aydınlık, iyi ile kötü sürekli savaş halindedir.
Budizm felsefesinde Tanrı'ya yer olmadığı gibi doğayı da esas almaz. Yaratıcı ve yaratılanla pek ilgilenmez. Çözüm aradığı esas sorun acılı dünya gerçeğidir, toplumun acılı yaşam özellikleridir. Daha sonra Budizm adı altında günümüze kadar güneydoğu Asya'da önemli bir topluluğun yaşam felsefesi olarak varlığını sürdüren bu öğreti, temel toplumsal özellikleri açısından bir ahlak felsefesidir, bir ahlak reformudur.
Budha Zerdüşt geleneğinden etkilendiği gibi, her iki tarafı, doğuyu ve Batı'yı etkilemiştir. Mistisizle yakın bağları vardır. Çilecilik, arzulardan kesilme, yalnız yaşam gibi yöntemler, egemen sömürücü sınıfın sınır tanımaz bencilliğini kavrama ve onu sınırlandırma gereğini ortaya koymaktadır. Böylesine yaşam deneyimleri nefsi terbiye ettiği gibi, beraberinde içgörü, ariflerin bakış açısı, fazlalıkların kör ettiği vicdana geliş yöntemi vardır.
Fakat şu anda bu felsefe tam olarak böyle yaşanılmamaktadır. Birçok düşünce, felsefe ve inanc harmanına dönüşmüştür.
1. | ![]() |
tesel-ya |
2. | ![]() |
pozitifbakış |
3. | ![]() |
med-czr |
4. | ![]() |
harrani |
5. | ![]() |
cahil kelimeler |
6. | ![]() |
CAF CAF. |
7. | ![]() |
Archiveottoman |
Takip edilen yazar yok. |
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2025 MN Yazılım |