Türkiye'nin memur portalı

Oturum aç Oturum aç Üye ol Üye ol Parolamı unuttum Parolamı unuttum

Omayraaa

Bu üye Yazar

Bu üyenin profil sayfasına git

239 entry 263 konu hiç puanı yok
04.02.2024 14:56 son işlem tarihi takip etme takip et

Mezar taşına yazılması istenen söz

"Ni dieu ni maitre!"

04.02.2024 14:39
  1. sineklerin tanrısı

    Bir yandan ampirik felsefeyi (tabula tasa) bir yandan ise varoluştan gelen 'şeyler' üzerinde tartışma açan ustaca yazılmış eser. Öte taraftan ise birçok ideolojiye gönderme yaparken olayları ise kendi koşulları içinde değerlendirilmesi yolunda yoruma açık yazınsal...

    Yarattığımız şeyler üzerinden ise bir devri bir insanı ya da tamamen insanlığı, geleceği şekillendirmesini ise gözler önüne seriyor. Yıllardan beri gelen ve bu soruya binlerce cevap veren düşünce ve düşünce insanına rağmen yer yer şüpheye savuran ya da tam anlam oluşturulamayan iyi/kötü kavramlarına bir kez daha kafa yormanızı sağlayacaktır.

    Yine ampirik felsefeden ya da kristiszme kadar varan beyin jimnastiğinde gidip gelmeyi sağlarken güncel koşullar içinde olması gereken öncü/halk/argümanlarını bir pilot olay ile sunuyor. Bunun karşısına ise sunulacak çok somut şeyler de olduğu kanısındayım. Lakin görev, alaşağı etme kaygısı gütmek de olmamalı yani en azından şimdilerde...

    Herkesin okumasını isteyeceğimiz bir yapıt.

     
  2. Genius

    İngilizce deha/dahi manasına national geographic'in biyografik-belgesel-film tadındaki enfes dizisi... İlk sezonunda Einstein'ı ele aldı. Hem Yaşadığı dönem hem de bilim adamı olması itibari ile oldukça akıcı geçti. Özel yaşamından detaylar da vererek oldukça iyi bir iş çıkarmışlar. Her bölümü ilginç bilgiler ile sunuluyor. Bir bilim adamının yaşamını tüm yönleri ile görmek güzel bir duygu. Dönemin siyasi, sosyal yönlerinin aktarılması ise daha da önemli kılmış. Savaşın farklı farklı boyutları, hırs, aşk, ihanet, babalık, fizik ne ararsanız var...

    İkinci sezonda tesla'yı beklerken sosyal medyada picasso olacağı yazılmış. Merakla bekliyoruz.

     
  3. Kuşlar da gitti

    Yaşar Kemal romancığı ya da öykü mü desek bilemedim. İstanbul bir başka güzel anlatılmış daha doğrusu İstanbul'un yok oluşunun mistik, halktan portresi...

    Bir geleneğin inceliği ve bitişi esnasındaki sosyolojik gözlem ile anlam buluyor. Ana sevgisi, memlekete hasret aralara serpiştirilmiş. İnsanlığın da giderek yozlaştığının satırları;

    "azgın suratlı, bereli adamlar, gözleri velfecr okuyan, camiden Allah'la yaman bir dövüşten çıkmışçasına, yüzlerinin olanca nurunu orada, içeride bırakmış çıkan insanlar, mümin mi bunlar, bu öfkeden bastıkları yeri çatlatanlar, bunlar mı mümin?

    kuşlar da başlarını alıp gittiler, çoktaan...

    şu taksim alanında birbirini ezenler, o kadar insanın içinde ortalığa tükürük savuranlar, hasta yüzlüler, vıcık vıcık boyalılar, suratlarından düşen bin parça olanlar, düşman gözlüler, gülmeyenler, birbirlerine düşmanlar gibi, birbirlerini yiyeceklermiş gibi, birbirlerinin gözlerini oyacak, kuyusunu kazacaklarmış gibi bakanlar, korkanlar, utananlar, bunlar mı korkanlar, ben ben, ben diyenler bunlar mı? kuşlar da gitti... giden kuşlarla..."

    Tek sayfada geleceğin özeti...

    kuşlar gider ve unutkan olup dönerler! Ve sen hiç gitmedin Yaşar Kemal...

     
  4. Georg Wilhelm Friedrich Hegel

    Deleuze'nin hokkabaz, yamuk, sinsi dediği filozof.

     
  5. Georg Wilhelm Friedrich Hegel

    Keşke diğer başlık kaldırılmasaydı dediğim durum. Çünkü spoiler içindeki tinin görüngübilmi adına bir filozoftan yardım alarak entry giriyordum tam;

    Tinin görüngübiliminin hemen başında bir diyalektik vardır kendisinde

    Ne diyor; "şeylerin bir devinime diyalektiğin ta kendisi olan kesintisiz bir devinime kapılıp gittiğini gösteriyor. Şeylerin bir tür kendini aşma devinimine boyun eğdiğini gösteriyor. Ve sonra diyor ki; en kesin şeyden başlayalım. Şöyle bir şey kuralım, ölüler kendi arasında konuşsun. Der ki, duyusal kesinlik ve karmakarışık olmuş bilinç var. İşte bu tinin görüngübilminin kalkış noktadadır. Bilinç duyusal kesinliğe gömülmüştür. Bilinç der ki, duyusallık şeylerin nihai anlamıdır.

    Peki karşıdaki ne diyor, evet belki biz böyle diyebiliriz. Duyusal kesinlik ilk ve nihai olandır. Aslında bu empirizm dediğimiz şeyden başka bir şey değil.

    Bilinç duyusal kesinliği yakalar. Tikelliği, tekilliği tutar. Hegel bu tekilliği inceler. Bunun savunulmaz bir tutum olduğunu, zira duyusal kesinlik alanını aşmadan İlerlemenin mümkün olmadığını gösterir. Bu görüşünü kanıtlamak için der ki; işte duyusal bilinç burada parçalanır. bu parçalanma tinin görüngübilmi diyalektiğinin birinci alanı olacaktır. bilinç parçalanır çünkü tikeliği yakaladığını sandığında aslında yalnız soyut tümele varır. Niçin bilincin en tikeli yakaladığını sanır? Duyusal alanda en tikeli yakalamaya niyetlenir.

    Kanıt için ise "şimdi burada yalnıza boş bir tümeldir. Zira Uzamın her anı 'burada' dediğimde ortaya çıkan uzamın her birinin noktasıdır. 'Şimdi' dediğimde zamanın herbir anını ifade etmiş olurum. Hatta en tekili yakaladığımı düşündüğümde aslında yalnız boş ve soyut tümel yakalarım.