Türkiye'nin memur portalı

Oturum aç Oturum aç Üye ol Üye ol Parolamı unuttum Parolamı unuttum

Omayraaa

Bu üye Yazar

Bu üyenin profil sayfasına git

239 entry 263 konu hiç puanı yok
04.02.2024 14:56 son işlem tarihi takip etme takip et

hasan sabbah

Resmi ideolojinin tarihi işte böyle oluyor yurttaşlar..

Nasıl mı?

Hasan Sabbah'ı bugün yalancı, uyuşturucu taciri, üç kağıtçı vd olarak okumlamayı sağlama..

Halbuki şöyle bir nefes al gözünü kapat; güçlü bir devlete karşı bir fikir geliştirmişsin sonra arkasından ardına binlerce kişiyi almışsın. En başında bir retorik kullanmışsın ama gel gör ki bu binleri elinde tutmak için haşhaşa gerek duyuyorsun.

Evet kardeşim, doğru. Hı hı kesin öyledir..

29.01.2024 10:58
  1. cehenneme övgü

    kitabın arkasında bir yorum vardı ki ben de bu yorum ile söze başlamak isterim. 'şeytanın avukatlığını yapan Gündüz Vassaf...' diye. bu adam gerçekten son zamanların en iyi denemesine imzasını atmıştır.

    tüm o bildiğimiz tabuları yıkan ve ışık saçan bir yapıt. totalitarizmi hayatımızın her anında, her yerinde, her düşüncede, her inanışta var olduğunu müthiş bir birikim ile sunmuştur. eseri ingilizce yazmıştır esasında. ben, aslını okumayı daha çok isterdim. her bölüme verdiği başlıklar dahi çok etkileyici ki kitap ismi kitapta yer alan bir bölümden alıyor.

    bu yüzyılın unutulmaz aforizmalarını yaratmıştır özgünce. hayatın o yüzeysel görüntüsüne bir kez daha farklı perspektifler ile bakmaya yöneltiyor. bireye ve topluma dayatılan tüm o bildiklerimizi var olanla değil de yeni bir felsefe ile çarpıyor yüzümüze. kitabı, bruno'ya atfetmesi de ayrıca çok manidardı. ileride tekrar tekrar okumayı düşünüyorum.

    ve son bölümü...

    "her zaman sarhoş olmalı. her şey bunda;tek sorun bu. omuzlarınızı ezen, sizi toprağa doğru çeken zamanın korkunç ağırlığını duymamak için, durmamacasına sarhoş olmalısınız.

    ama neyle? şarapla, şiirle ya da erdemle, nasıl isterseniz. ama sarhoş olun.

    ..."

    sınırları zorlayan ve okunması gerekenlerin başında gelir.

     
  2. karşıtların birliği

    karşıtların birliği ya da karşıtların savaşımı olarak da bilinen, diyalektik materyalizmin olaylara ve olgulara bakış açısının idealizmden ayıran çizgilerden biridir. çelişki denilen kavram her ne kadar gündelik hayatta bize antipatik bir kavram olarak lanse edilse de ya da kendimizce öyle düşünsek de esasında var olmanın önemli bir kısmını açıklar. esasında tam da bu noktada devinim giriyor devreye. bu birlik ya da savaş her alanda mümkündür. fikirler, doğa ve toplum bazında da bulunur. materyalizmde ise çelişkiyi-karşıtların birliğini-savaşımını değişimin kendisi ile de ilintilenmiştir. heraklietos bunun en önemli örneklerini verenlerin başında gelir. günlük hayatta bize olumsuz gelen durumlar aslında çok önemli durumların açıklayıcısıdır. buna çürüme, paslanma ile örnek verip belli elementlerin savaşını, ayrışımın, bileşimini gösterir.

    yaşam ve ölüm de aynı şekilde bir savaş halindedir. ölüm bize ne kadar ürkütücü gelirse bile canlı türünün devamı için gereklidir. keza sosyolojik manada da vardır bu birlik. belirli zıtlıklarla farklı bir sınıf doğar.

    bu realitenin önemini bilmemek çoğu şeyi kaçırmak demektir. devinim, değişim, rekabet, çelişki, savaşım ve birlik şeylerin özünü görmemeyi ifade eder kanımca.

     
  3. Gün Olur Asra Bedel

    insan vardır, bir ömrü bir dünyayı bir güne sığdıran...

    cengiz aytmatov özelde kırgız edebiyatının, yazdığı eserlerle genelde ise dünya edebiyatının en iyi isimlerinden olmuştur. şahit olduğu devri, bir halk ozanı edasıyla ölümsüzleştirmiştir.

    ''bu yerlerde trenler doğudan batıya, batıdan doğuya gider gelir, gider gelirdi. bu yerlerde demir yolunun her iki yanında ıssız, engin, sarı kumlu bozkırların özeği sarı özek, uzar giderdi. coğrafyada uzaklıklar nasıl greenwich meridyeninden başlıyorsa bu yerlerde de mesafeler demir yoluna göre hesaplanırdı. trenler ise doğudan batıya, batıdan doğuya doğru gider gelir, gider gelirdi.''

    hemen hemen her bölümün başına, arasına sığdırılan bu cümleden sıkılmıyorsunuz, bozkırın o amansız/çetin şartlarını iliklerinize kadar hissediyorsunuz. insanoğlunun iradesinin coğrafya karşısındaki üstünlüğü size güç veriyor. bazen yaşadığım yeri, Boran'lıya/sarı özeğe benzetiyorum. ıssız, kışı çetin, eskilerde yaşadığımız su sıkıntısı ile o kahramanları kendime daha yakın buldum. sovyetleri, ekim devrimini, savaşları, esirliği, stalin'in yanlış politikaları ve sonuçları, karşılıksız hüzünlü bir aşk, ölüm, çaresizlik ne ararsanız size homeros gibi sunuyor. eser, yedigey'in en yakın bilge dostu olan kazangap'ın ölümü ile başlar ve o gün asır olur. bir gün içinde gelenekler, halk hikayeleri, kahramanların tek tek hikayeleri, devletin politikalarını ele alıyor. uzay üssü hakkında da insanlık ve kurgu ile bağlantılı bilgiler sunuyor.

    bir efsane olan ana-beyit, nayman ana, juan juanlar ve mankurt'u heyecanla sunuyor. esasında orada beynin manen yok edilmesine de bir gönderme vardır kanımca. özünü bilmek için çırpınış... bir insanın yapacağı en büyük hatalardan biri insan temelli, insan eli olan bir yaratımı kusursuz sanmaktır. savaşların değişmeyen kaderi ile yok edilen ve geleceğe de kötü izi olan dramlardan ders çıkarmak belkide zekilik olacaktır. devrim sonrası yapılan hataların eleştirisini aytmatov en iyi şekilde sunmuştur.

    bir de unutulmaz bir canlı kahraman daha var. namı meşhur karanar. yazarın mesleğinden ötürü (veteriner) karanar'ı (deve) çok iyi tanıyorsunuz. başına açtığı işlerle ah diyorsunuz karanar zarife'nin gitmesini engelleyemedi yedigey senin yüzünden. velhasıl şiddetle tavsiye edilir.

    ve gün uzar yüzyıl olur...

     
  4. insan nasıl insan oldu

    mikhail ilin ve elena segel'in materyalist yanlılığı ile yazdığı; insanın geçirdiği evreleri siyasi, ekonomik, sosyal ara ara biyolojik olarak ele aldığı yapıt. esasında felsefeye giriş niteliğinde okuması gereken ilk kitapların başında gelir diyebiliriz. diğer kitapları sayacak olursak erken yaşlarda; sofi'nin dünyası ve felsefenin temel ilkeleri olabilir. bu eser de bu kitapların tadını veriyor. masalsı bir anlatım ile kurgudan ziyade birçok filozof ve bilim adamının da görüşlerini 'hiyerarşik' kavramını tarihi sıralamasıyla- manasında kullanarak ifade ediyorum ki bu şekilde sunuyorlar. ilk çağdan ya da ilk insandan başlayarak. Ayrıca materyalist ve idealist ayrıştırma ile aktarmışlar. açıkçası okumadan önce daha teferruatlı bilgiler bekliyordum lakin dediğim gibi; bu alana ilgisi olanlara giriş özelliği taşır eser.

    ''ama insanın, kendisinden büyük düşmanı yoktu. İnsanın bütün hayatı, yalnız doğaya değil, insana karşı da savaşın tarihidir.''

    herkesin okuması gereken bir kitaptır, biraz daha sorgulamanın yolunu açıyor diyebiliriz. lakin sizi bu coğrafyada tabir edilen 'yoldan çıkma' manasında etkilemiyor. insan olmak zaten başlı başına bir dünya değil midir? araştırmadan, irdelemeden, olayları-olguları kabul etmek insan olmanın fıtratına zaten ters olan bir durumdur. kitabın kalınlığı korkutmasın sizi. sürükleyici ve sizi asla sıkmayan bir üslup kullanılmış.

    ''özgür bir insan için nimet olan kölelik, köle için azaptır'' heraklit.

     
  5. Gazap Üzümleri

    açlığın, çaresizliğin, emeğin, mücadelenin, ana'nın tam ümitlerin kesildiği yerde liderliği fedakarca ele aldığı zamanların, halen güncelliğini koruyan ya da koruyacak olan olayların sonucunda doğacak felaketin güzel bir şekilde bir ressam bir ozan edasıyla resmedildiği insanlık portresidir.

    john steinbeck'de konumu gereği eserde olan olayların başaktörüdür. toplumdan gayrı değildir. sömürünün/kapitalizmin adım adım insanların boynuna dolandığı, kanına işlendiği dönemlerin çok realist şekilde sunulduğu bir yapıttır. insan onurunun, hayatının, emeğinin hiçe sayıldığını çok net görebiliyoruz. onca yarattığı karakter içerisinde sineye dokunan kişilikler var. misal; papaz'lığı bırakan casy ve tom... hayatı ve varoluşu sorgulamaları gerçekten etkileyici.

    buhran evet büyük bir buhran. açlıkla terbiye edilenlerin hazin dramı. kadının buradaki rolü kesinlikle tartışılmaz. koruyucu, mütevazi, kendinden ödün vermenin izlerini görüyoruz. ölen, aşağılanan, üç kuruşu talim edilenler, ücretlerin düşüklüğü ile sistemi yargılayanların bir an dahi umudunu yitirmeyenlerin gerçek hikayesi.

    eserin en kutsa, asil, mucizeli, insani anı; açlıktan ölmek üzere olan yaşlı bir adamı emziren ve yeni çocuğunu kaybetmiş bir anne anı. bu an'dan sonra bir cümle dahi kurmak haksızlık olacaktır.