Türkiye'nin memur portalı

Oturum aç Oturum aç Üye ol Üye ol Parolamı unuttum Parolamı unuttum

Omayraaa

Bu üye Yazar

Bu üyenin profil sayfasına git

246 entry 264 konu hiç puanı yok
12.10.2024 11:52 son işlem tarihi takip etme takip et

Mezar taşına yazılması istenen söz

"Ni dieu ni maitre!"

04.02.2024 14:39
  1. beyaz diş

    Daim müthiş eserler vermiş Jack London'un her yaş ve döneme hitap eden klasikleriden. (Vahşetin Çağrısı ve Martin Eden favoridir diyerek)

    Yazar, hayatı varoluşsal manada ele alırken bir kurt köpeğinin gözlerinden sunuyor bu kez serüveni. Her ne kadar yalın ve yüzeysel ele alınmışsa da kaleme şu günlerde dahi bizden bağımsız değildir yaptığı çıkarımlar.

    Yaşamın amansız tarafını, gücün o göz kamaştırıcı ihtişamımı yine de ne olursa olsun merhamet ve sevgiden üstün olmadığını görürken, insanların daim sizden olan beklentileri ne yazık ki karşılığında feragat edeceklerinizle ölçülür hale getirmesi gerçeği, hüznün merkezi olsa gerek. Hem fabl tarzın esintisi hem de insana ait tüm duyguların hiyerarşisi sanki sosyolojik, psikolojik ve biyolojik manada sunulmuş. Sadakatin, kötülüğün, iyiliğin realitesi ve aşamalarını da ayrı ayrı bulacaksınız eserde.

    London'un hayat hikayesini bilmek ise bu eseri anlamaya pusula olacaktır. Her yaşta okunması ve okutulması gereken eserlerdendir. Zira o incecik kitapta kendinizden, etrafınızdan, dünyadan alenen aktarılmış kesitler bulacaksınız.

     
  2. Stephen Hawking

    deha kelimesinin en çok yakıştığı, ıq'sü yüksek ve gelmiş geçmiş en zeki fizikçi-matematikçi.

    hawking; dehalığın ötesinde, yaşam azmiyle de bir ilki başarmıştır. çocukluğunda, hastalığı dolayısıyla çok acılar çekmiş, sonra vücudunun hemen hemen tamamı nöron kaybından olsa gerek kullanamaz hale gelmiş fakat bu onun için hiçbir zaman sorun teşkil etmemiş bilakis daha çok zaman kazanmış ve evrenin sırlarına ulaşmıştır. özel olan koltuğu ve bilgisayarı ile einstein'i dahi geçmiştir.

    kendisini en çok ilgilendiren alan ise kara deliklerdi. kara deliğe giren cismin aynı kalmadığını söylüyordu. o zaman başka bir evren mi var? diye düşündürten durum. -gülücük

    son zamanlarda ise hepimizin haberdar olduğu bir açıklaması vardı: yaşamak için başka gezegenler bulmalıyız, bin yıl içinde dünyayı boşaltın demişti. ki bunu çok üzün süre önce de dile getirmişti.

    normal bir insandan daha çok kelime kullanıyor. gerçekten hayran olmamak elde değil.

    papa ile arası hiç iyi olmamıştır. insanlığa dinden daha fazla katkısı olmuştur.

    ''insanlara,fiziksel engellerin onları durduramayacağını göstermek istedim.''

    ömrü daha uzun olsun...

     
  3. satranç

    Okunması ve ders çıkarılması gereken eserlerin başında gelir. İnsanın kendi ile olan muharebesi:

    İçimde bir şey haklı çıkmak istemekteydi, ama ne yazık ki kendisiyle tek savaşabileceğim, içimdeki öteki Ben'di. Siyah Ben olarak yaptığım her hamlenin ardından, hararetle Beyaz Ben'in ne yapacağını bekliyordum.

    ...

    yontulmamış varlıklarda olduğu gibi onda da gülünç bir kendini beğenmişlik vardı.

    ...

    Dünyada hiçbir şey insan ruhu üzerinde hiçlik kadar ağır bir baskı uygulayamaz.

    İnsan bekliyor, bekliyor, bekliyordu, düşünüyor, düşünüyordu, şakakları ağrımaya başlayana kadar düşünüyordu. Hiçbir şey olmuyordu.

    Stefan Zweig / Satranç

     
  4. satranç

    stefan zweig'in kısa ama derin bir öyküsü. kendisi de özü itibari ile hitler'in politikalarından mağduriyetini farklı bir versiyon ile intihar etmeden önce son yazınsalı olarak tarihe ölümsüz olarak yazmıştır.

    insan beynin olağanüstü hali ve bu halin neticede yine insana-kendisine zarar verdiğinin portresini sunmuştur. gestapo tarafından tutuklanan dr.b'nin bir kitap çaldıktan sonra hücrede hayatı değişir. orada yazan tüm hamleleri ezberler ve materyaller olmadan zihninde oynamaya başlar. bir üst revelini hesap ederek rakip olur benliğine. çok hızlı hamleler yaptığından ötürü bu durum şizofrenik bir edayla geri dönülmez vakaya dönüşür. burada bir insanın kendi ile olan savaşını gördüm. kendi kendini yenmenin muhteşem akışı insanı etkiliyor. yıllar sonra bir gemide o dönemin en iyi satranç oyuncusu ile karşı karşıya gelir. zaman olgusundan ötürü tekrar kriz meydana gelir. bu serüvenini ise oyun başlamadan önce gemide bulunan bir karaktere anlatmıştır.

    farklı bir kurgu. kısa ama izi bir ömür sürecek. bu kısalığın için dönemin sosyolojik, siyasi çalkantılarını ve neden olduğu durumlar hakkında da ufak satırlar bulacaksınız.

     
  5. KÖrlük

    Jose Saramago'nun müthiş bir insan eleştirisini sosyolojik tabanda ele aldığı ve körlük olgusunu bir metafor olarak kullandığı enfes romanı.

    Araba kullanan bir kişinin birdenbire kör olmasıyla bulaşan körlük vakası sonrasında bir kampa toplanan insanların neler yapabileceğine şahit oluyorsunuz. Sadece bir doktorun eşi kör değildir ve onun gözünden okuduklarınız dehşete düşürüyor sizi. Yaşamı idame için türlü rezillikler, tecavüz,aşağılama, hırsızlık, cinayeti dahi göze almanın verdiği bir yolun nelere dönüştüğünün satırları... Hiçbir karakterin ismi yok. Buna rağmen çok iyi ilerliyor eser. Esasında her toplumun her devrin realitesi sunulmuş. Körlük ile kabul edilen düzen, öze entegre edilen kuralların insanları neye çevirdiğini bir vahşi çıplaklık ile veriyor. ''Sonradan kör olmadığımızı düşünmüyorum, biz zaten kördük!'

    Çağımızın hastalığı ya da kaç yüzyılın hastalığı. Görmek istediğini görmeyen insanlığa bir tokat. Uzun uzun cümleler, sizi hayal edemediğiniz bir boşluğun etrafında sürüklüyor.

    Ve altını çizdiğim şu kısmı yazmadan edemeyeceğim: '' öç almak doğru bir amaç uğruna yapılmışsa insanca bir davranış olur, kurbanın kendi celladı üzerinde hiçbir Hakkı yoksa, adalet yok demektir...''

    Akabinde 'görmek' eserini okumamız gereken kitap.