Türkiye'nin memur portalı |
Oturum aç Üye ol Parolamı unuttum |
OmayraaaBu üye YazarBu üyenin profil sayfasına git |
|
|||||||
|
Murathan Mungan'ın edebiyata, bu topraklarda yaşanan hayata, insanlara, olaylara, olgulara yeni bir perspektifle bakmayı sağlayan kişiliğinin ve ustalığının uzun süre gebe kaldığı şaheseri.
Kendimden, kadınlardan, erkeklerden, çocuklardan, insanlardan çokça bulduğum şeyleri müthiş gözlem ve olağanüstü betimlemelerle verdiği yapıt, dünyamıza çok şey katıyor. Hani diyor ya bazı soruların cevaplarını zamana yaymalısınız işte bazı duyguların ve hayatların tamamen söze dökülmesini insanların bir üst versiyonu olan yazarlara bırakmalıyız ki öyle de oluyor. 500 küsür sayfa ama bir çırpıda okuyorsunuz. Bir kız çocuğu ile geçirdiği beş gün içinde depreşen anılarını, izlenimlerini, içini döken bir kadın Kahramanın yaşam serüveni. Ara ara beni yazmış sandım ara ara çok yabancı birini.
''Zaten yorgunluk benim genel halim. Bana, 'nasılsın?' Diye soranlara en sık verdiğim 'yorgunum,' demek olduğunu keşfettiğimden günden beri daha bilinçli olarak 'yorgunum.' Şu Memleket de yaşayıp da yorgun olmamak mümkün mü? Beden yorgunluğundan dediğinden ne olacak, iki-üç dinlemeyle geçer, ama ben aslında vatan yorgunuyum! Ruh yorgunuyum, gönül yorgunuyum, hayat yorgunuyum; öğrenmek, bilmek, anlamak, anlamış gibi yapmak, düşünmek, hissetmek, tanımak, tanık olmak, katlanmak, anlayış göstermek, görmezden gelmek, üzerinde durmamak, idare etmek, üzülmemiş görünmek alışmak, alışamamak, sabretmek, katlanmak, beklemek yorgunuyum. Tam da artık bu memlekette hiçbir şey şaşırtamaz beni sanırken, her seferinde yeniden şaşırmak yorgunuyum.'' Kelimelerin ve cümlelerin esintisi sanki ruhunuzu okşuyor.
Yarattığı her karakter ütopyanın ürünü değil de olması gerekenin bu denli güzel sunulduğuna şaşırtıyor insanı. Esasında Mungan'nı da biraz tanımak lazım. Çoğu şiir ve yazılarında tekrara düşmeden bu kurguyu veriyor sanki. Çocuk psikolojisini çok iyi bildiğini farklı bir eserinde gördüğüm için tanıdık geldi yazdıkları. Bir kadının gözünden, yüreğinden, ruhundan ve empatisinden: arkadaşlık, dostluk, aile, iş hayatı, komşuluk, okul hayatı, siyaset, devrim, aşk, yalnızlık, hüzün, şanssızlık, intihar, hukuk, eşyanın doğası, sanatı sunduğu binbir renkli felsefe...
Bugünü ve şimdiyi anlatırken geçmişin tüm çıplaklığını da sürükleyici, akıcı haliyle buluyorsunuz yapıtta. Bir Başkasının sertçe eleştirirken kendine de çuvaldızı batırmadan durmuyor.
Yazarda kesinlikle bir kadın uzmanı havası göremezsiniz. Samimi bir eda ile yazmıştır yapıtı. Kadını kadından daha iyi anlamıştır bunu itiraf etmek gerek.
Ah Mungan... Hayatımızın merkezine yerleşen birçok karakter yetmiyorken bir de Nermin'i saldın dünyamıza.
''Toplumsal hafıza, yalnızca başarmışların kaydını tutar. Kaybedenlerin hikayesi hiç saklanmaz. Oysa dünya tarihinin çok önemli bir bölümü kaybedenlerin hikayelerinde saklıdır.''
Bu sadece bizim romanımız olsun ve hepimiz mutlaka okuyalım!
friedrich Nietzsche'nin son eseri. anlaşılması zor aforizmalarla dolu, kendisini aşan bir eser. ne diyordu: 'ben yanlış anlaşılmaktansa, geç anlaşılmayı yeğlerim.' ayrıca dediği gibi kendi yüzyılımda değil de, sonra ki yüzyıllarda anlaşılacağım. gerçi halen anlaşıldığını düşünmüyorum.
hiç'cilik de var oluş sancısını çektiği ve bu felsefesini en iyi icra ettiği yapıttır. genel hattı ise 'üst insan' modelinin yolunu, koşulunu ve çektiklerini anlatır. gereğinden fazlaca ağırdır. bu kitabı anlamayı siz de zamana yaymalısınız. kendini dağa vuran Zerdüşt'ün insan içine çıktıktan sonraki ders verici karşılaşmaları ve öğütleri.
"henüz kendinizi aramadığınız bir zamanda beni buldunuz. omun için bütün imanların aslı yoktur."
kitabı okuyup, bitirmeniz yetmez. başucunda durup tekrar tekrar okunması gerekenlerin başında yer alır. kendi sesini ve ruhunu dinleyen adamın ulaşması gereken doruğu anlatır. derin manalar, gizemli izler bulacaksınız. takip etmek gerek.
tüm gayreti insan ve başka bir varlık arasında kalan 'üst insan'a ulaşmak.
Post-modernimizin ne olduğuna dair yapılan birçok değerlendirme olmakta birlikte, en azından bugün post-modernist cenahta yer aldığını söyleyenler post-modernizmi, felsefi söylemden bilime, mimari alandan sanat ve edebiyata bir dizi kültürel alanda modernizmin ''sonunu'' ve ''ölümünü'' haber veren yeni bir aşama, yeni bir yaşam biçimi olarak tanımlar. Çok bariz bir şekilde modernizmin hakikatlerine, değer yargılarına ve fikirlerine saldıran post modernizmin, kendisini tüm kültürel yapıntıları ile 'modernizm sonrası' ya da 'modernizmden sonra gelen' yeni bir kültürel evreye yerleştirip tanımladığını Az-çok biliyoruz.
Post-modernizm, modernizmin hemen hemen tüm teorik hakikatlerini sorunlaştırdığı doğrudur. Doğru ile yanlış arasındaki hat bu görüşe göre belirsizdir. Bu yüzden bir yanlışlıktan doğruya gitme yoktur, yorumdan yoruma gitme vardır.
Öte taraftan dünyada olup biten her şey göreceli, tutarsız, temelsiz ve belirsizdir. Hayat akışkan ve değişkendir. Sürekli çoğulluğu ve belirsizliği üretmektedir. Bu yüzden bu görüşe göre her şey şimdi ile başlamalı ve şimdi ile sonlanmalıdır.
Mimaride geometrik şekil, renk ve desenin kullanılması bu felsefenin ilk belirtisidir. Edebiyatta ise dil, betimleme, kurgu, olayların belirsizliği ve kuşkuculuğunda Zaman ve mekan belirsizliği etrafında gerçek ile düş ayırt edilememektedir. Netice olarak otoriter bir çözüm yoktur bu yolda.
orijinali 'to kill a mockingbird' olan ve dilimize 'bülbülü öldürmek' diye çevirilen harper lee romanı.
istisnasız herkesin okuması ve herkese okutulması gereken bir eser. psikoloji, hukuk, ,insanlık dersi veren bir eser. bir çocuğun gözünden dünya... sanırım kutsal kitaplardan sonra okunan ilk kitaplardan biri Avrupa'da isterseniz öncesinde de okutabilirsiniz. -gülücük
atticus... bize lazım olan tek şey bu adam ve bu adam gibiler. lütfen bu bir ütopya olmasın, ama lütfen! annesiz kalan iki çocuğuna sadece ve sadece insan sevmeyi öğreten bir baba. diğer taraftan ise çok zor koşullar altında bir zenciyi savunan avukat. her şeyin çarpıklığını görüyorsunuz. adaletin, duyguların, insanlığın... özellikle, tecavüz suçlaması ile yargılanan suçsuz bir zencinin duruşmasını bir çırpıda ve büyük sarsıntı ile okuyacaksınız. oradaki çoğu karakterde kendinizi bir nebze bulacaksınız. ilk önce o zencide kendimi buldum. ötekileştirilmeyi hepimiz yaşadık, yaşamışızdır. duruşma esnasında beni etkileyen bir söz vardı, hiç çıkmıyor aklımdan. 'neden kaçtın?' diye soruyor hakim zenciye o da: 'efendim, zenci olsaydınız siz de kaçardınız!' nedeni, niçini yok. suçsuz olduğu halde renginden dolayı suçlanacağını bildiği için kaçma gereği duyan insanın çaresizliğine lanet olsun.
evet, atticus. her kötülükte güzellikler bulan adam. o bir baba, o bir insan... insanları anlamak kolay değildir, kendini onların yerlerine koymalısın. ne kadar da haklı. çocuklarına çelişkisiz örmek olur. tarafsızlığın ve iyiliğin tanrısı olmuştur. "çoğu insan iyidir, yeter ki onları gör.'
scout, küçük bir kız çocuğu. gerçekleri gören gözler, sorgulayan asi bir melek. öğretmeninin Hitler'i eleştirmesine muhteşem bir yorum katmıştır. Hitler'i Yahudileri sevmediği için eleştirirsin fakat kendinde etrafındaki zencileri sevmezsin gibi bir şeydi işte. baştan sonra altı çizilecek, derinine inilecek kahramanlar ve yapıt.
jem, duygusal ve güçlü bir çocuk. haksızlıklara dayanmayan ve duymak istemeyen. bir abi, bir deniz.
demem o ki, muhteşem bir eser. kendi gözlemlerinden çıkarak bize güzellikler sunan harper lee dünyaya kendini ölümsüzleştirdiği eser bıraktı. suçsuz olduğu ve kanıtlandığı halde sırf renginden dolayı yargılanan insanlar, defaatle zenci olmanın suç olduğunu vurgulayan ve arkasında duran zihniyetler, kötülüğe rağmen karşısındakine gül veren yürekler. zıtlığı ile her şeyi bulacaksınız.
okumak lazım, hemen şimdi.
ece Temelkuran'ın ilk romanı. yani okumasam da olurmuş dediğim kitap. -gülücük
illaki her kitaptan bir şey öğreniriz/ediniriz. benim ise ilgimi çeken tarafı sevdiğim şehir Beyrut ile ilgili birkaç betimlemeleri. roman, Ortadoğu/Avrupa/Amerika üçgenindeki hayatlara değinir. lakin kurgu çok başarısız ve tutarsız. sonu zaten kesinlikle istediğiniz gibi bitmiyor ki kitap da istediğiniz gibi ilerlemiyor. kopuk kopuk olaylar, kahramanların eserdeki dil-anlatım yönünden pasifliği göze çarpıyor.
roman demek biraz haksızlık olur. küçük küçük hikayeler bütünü desek yeridir.
cuk, cuk, cuk...
1. | tesel-ya | |
2. | pozitifbakış | |
3. | med-czr | |
4. | harrani | |
5. | cahil kelimeler | |
6. | CAF CAF. | |
7. | Archiveottoman |
Takip edilen yazar yok. |
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2024 MN Yazılım |