Türkiye'nin memur portalı |
Oturum aç Üye ol Parolamı unuttum |
OmayraaaBu üye YazarBu üyenin profil sayfasına git |
|
|||||||
|
eleştirelcilik demektir ve kant'ın epistemolojiye getirdiği bir bakış.
açıkçası ampirizm-empirizm tek başına beni tatmin etmiyordu. ona bakarsanız rasyonalizm de tek başına sorularıma cevap vermiyordu. kant işte tam da bu noktada devreye girip; bilgiye sadece ve sadece ne deney ile ne de akıl ile ulaşılabildiğini açıklamıştır. biyolojik, sosyolojik ve duyumların deneyler ile algılanması ki bu algı da denemelerden ziyade tam anlamıyla cevabı verilen sorulardan değil de alışkanlık mı sorusunu getiriyor akla ya da tüm bilgiye deney ve akıl yoluyla ulaşabiliyor muyuz? zaten kant bu iki felsefeye karşı bir eleştiri getirerek bu felsefenin özünü oluşturmuştur. öte yandan gördüklerimizin bilince yansıması veya idelar dünyası gibi düşünceleri de eleştirmek gibi detaylı beyin jimnastiği yapıyor.
ayrıca kendimizi tam da bu felsefeye göre şekillendiriyor muyuz? tabi ki hayır.
tezer özlü'nün eseri. o'nu en iyi tanıyabileceğiniz eser de denilebilir. hüzün ve samimiyet kokuyor. hüznü en ince, kibar, nazenin sözlerle süslüyor. açıkçası bu ülkede bir kadın yazar olarak kendini, çağını, tabuları ve zamanını aşmış bir insan.
melankoli ve sancıyı hissedebiliyorsunuz yapıtta. lirik bir otobiyografi. ince ama derin bir kitap.
birçok yazarın izlerini göreceksiniz.
sabahattin ali'nin yaşasaydı 'acaba daha nasıl eserler verirdi?' sorusunu sürekli sorduran şaheseri.
bazen, bazı insanların yanından öylece geçiyoruz ve sadece etten-kemikten olduğunu görüyoruz. hepimizin ilk izlenimi bu. insan olmanın da dayanılmaz hafifliği olsa gerek. işte sabahattin ali; tam da etten, kemikten, sessiz, savunmasız, kendini hayatın rüzgarına kaptırmış oradan oraya sürüklenen bir yaprak misali olan raif bey'i bir eşya gibi görenlerin gözünden/bakışından çıkarıp hayatımızın merkezine koydu. kaç yaşam belki de böyle habersiz sönüp gitmiştir. incecik bir eserde usta ve mükemmel ötesi insan davranışı tahlili sunmuştur. o bizim naif, erken yitirdiğimiz romantik adamımız. yüreği o kadar büyük ki tüm kahramanlarında görebiliyoruz bunu.
dönemin türkiye ve dünyasının sosyal, aile, insan gerçeğini de iyi bir şekilde vermiştir. bir aşkın verdiği kambur ile hüzünlü bir adamın yaşam hikayesi. üzülüyor insan onun o haline. sessizliği ve hayatını hiçe sayan davranışları bir ömür boyu çıkmayacak hayalimden.
...insanlar birbirlerini tanımanın ne kadar güç olduğunu bildikleri için bu zahmetli işe teşebbüs etmektense, körler gibi rastgele dolaşmayı ve ancak çarpıştıkça birbirlerinin mevcudiyetinden haberdar olmayı tercih ediyorlar.
güzel, temiz, öz bir dil ile yazılmış. bir filozof edası ile insan ilişkilerini iyi bir portreye resmeder gibi veriyor. anlamak lazım... sadece anlamak, görmek, bilmek, tanıma çabası lazım.
ortaokuldayken ismini duyduğum bir amin maalouf romanı. yazarı çocukluğumdan beri çok sever ve okurum. tarihi yönü ve ortadoğu coğrafyasını çok iyi bilmesi bunun başlıca sebeplerindendir. arkadaş, bu kitabı okuduğumu sorduğunda tabi ki okumadığımı söylemiştim. hemen içeriğinden bahsetti o da okumamış ama abisinden duymuştu. allah'ın yüzüncü bir adının olduğunu ve bunu bilenin ayrıcalıklı olacağını anlatıyormuş dedi eser. çocukluktan olsa gerek, bu kurguya inanmıştım. kitabı ödünç aldım ve okumaya başladım...
1600'lü yılların tüm kıta serüveni, müthiş bir eser. baldassare'nin eşsiz yolculuğu. bu yolculukta yazarın bilgisine hayran olmamak elde değil. her sayfasında büyük haz duydum. kahramanın kitaplarla/kitapçılıkla olan haşir neşirliği beni daha çok efsunlamıştı ve onu kendime çok yakın hissediyordum. olağanüstü bir kurgu. o dönemin tüm kültürlerini, coğrafi bilgileri ve yönetim şekilleri biliyor, sosyolojik tahlillerini yapıyor gibi bu adam. çok başarılı ve entelektüel. şeytanın rakamı olan üç altı rakamına yaklaşıldığından dolayı, allahın'ın yüzüncü adını bile bu lanetten kurtulacaktır. kahraman bu isimin peşine düşer. peşine düş/erken karşılaştığı tüm gözlemleri detayıyla sunuyor. bu ismi ararken aslında baldassare kendini arıyor. bir nevi bu somut yolculuk kendi içine olan soyut yolculuğu. ve insan yine özüne, kendine döner.
en çok ilgimi çeken kesiti ise kahramanın dünyanın bir ucuna gitse de sahaf olmasından ötürü tanınıyor olmasaydı. tüm kuşağın kitap alım-satımı yapmasından ötürü namları tüm dünyayı sarmış. anadolu, rumeli şimdiki ege'ye de uğruyor.
betimlemelerin ahengi, uyumlu ve çelişkisiz olaylar, detaylı bilgilerle sizi kesinlikle etkileyecek bir roman.
1. | tesel-ya | |
2. | pozitifbakış | |
3. | med-czr | |
4. | harrani | |
5. | cahil kelimeler | |
6. | CAF CAF. | |
7. | Archiveottoman |
Takip edilen yazar yok. |
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2024 MN Yazılım |