Türkiye'nin memur portalı

Oturum aç Oturum aç Üye ol Üye ol Parolamı unuttum Parolamı unuttum

Omayraaa

Bu üye Yazar

Bu üyenin profil sayfasına git

239 entry 263 konu hiç puanı yok
04.02.2024 14:56 son işlem tarihi takip etme takip et

güne bir dizi/film repliği bırak

-jeanne? bir artı bir hiç bir eder mi?

İncendies

11.01.2024 16:46
  1. bekaretin el değmemiş tarihi

    hanne blank'ın olağanüstü bir araştırma ile yazdığı eser. 'bekaret' olgusunu tüm haliyle ele almıştır. sosyolojik, etik, biyolojik, tıbbi, tarihi şekilde... hatta arkeolojik veriler dahi kullanmıştır. yazarın her ne kadar emeği büyükse çeviriyi yapan emek Ergün'ün de hakkı yenilemez. arada; bu coğrafya, kültüre, geleneğe dair de bilgiler de veriyor.

    çok enteresan ve derin bilgiler var kitapta. bu konuya çok farklı bakmanızı sağlayacaktır, ki bu konuya merak duyanlar için birçok sorunun cevabı verilmiştir. bazı toplumlar ve insanlar için büyük bir duvar ve tabu olan bekaret konusuna detaylı ve kapsamlı bir araştırma sunmuştur.

     
  2. İsa'ya göre İncil

    Jose Saramago'nun kırmızı kedi yayınlarından okuduğum, çevirisini de çok beğendiğim olağanüstü zeka ile yazılmış Nobel edebiyat alan yapıtı. Öncelikle üsluba değinecek olursak, isminden de ipucu vereceği gibi bir elçi-Peygamber kabul edilen İsa'nın hayatını farklı bir hayal dünyası ile yazdığı, yazılış tarzının da kutsal kitaba çok benzediği bir tarz vardır eserde. Hatta noktalama işaretleri ve paragraf/paragrafı başı çoklukla bence sırf bu yüzden yani kutsal kitap havası için kullanılmamış. Çok doğal duruyor lakin mükemmel yazılmış.

    Bana göre incil'den bile daha güzel. En güzel tarafı ise İsa'nın kitaptaki sorgulamaları, sizin de sorgulamanız için tüm kapıları açık bırakıyor. Burada İsa normal bir anne Babadan doğuyor, kardeşleri var, kadını var. Babası Yusuf'un yaptığı hatadan dolayı evi terk ediş ile var olmayı irdeliyor. Çobanlık, balıkçılık yapıyor. Mecdelli Meryem ile tanışıyor. Tanrı ve şeytan insan kılığında bu eserde. Onlarla konuşuyor ve hesap soruyor. Kurgu, çelişkisiz ve isabetli akıyor.

    İdealizme özelde ise tek Tanrı/semavi dinlere farklı bir perspektif getirmiştir. Arada olan Kahramanlarla olan diyaloglar çok akıllıca. ''Tanrı'nın eli kılıçla masum bir beden arasına girmekten acizse, hiçbir işe yaramıyor denektir. ''

    Evet, Avrupa'da da ikinci İncil olarak geçiyor Nobel edebiyat aldıktan sonra.,zira ilk yazıldığında büyük tepki alıyor. Özellikle İsa'nın Tanrı ile olan konuşmaları çok etkileyici tabii arada şeytan da müdahil oluyor bu konuşmalara. Havariler ile tanışma ve akibetlerine de değiniyor.

    Kullandığı kelimeler ve roman gerçekten çok iyi. Nitelikli bir yazınsal sunmuştur jose Saramago bizlere. Çoğu değeri Eti ve kemiği ile insani duyguları olan gerçek ile sunmuştur. Tek kelime ile dahice.

    ''Savaşı kaybedeceksin ama her dövüşten galip çıkacaksın.''

    Okumak ve okutturmak lazım.

     
  3. Goriot Baba

    honore de balzac'ın çok iyi psikolojik, sosyolojik tahlilleri olan romanı. tasvirler biraz ağır, sabırla okumak lazım. sayfaları hızla ilerlemeyen bir eserdir. sınıf ayrımı çok iyi ya da gizli vurgulanmış. özelde bir babanın vefasız çocuklarına rağmen onlardan medet ummayan ve sevgisi esirgememesini hüzünlü bir şekilde anlatıyor. yer yer Tanrı'yı sorgulayan diyaloglar da var. açıkçası baştan aşağıya acı akıyor kitapta.

    rastignac... asıl bu ismi duyduktan sonra kitabı okumuştum. iyi bir insan. gerçi düşündüm de eserde iyi-kötü, zengin-fakir vs. olguları üzerinde de durulmuş.

    sabır isteyen bir yapıt.

     
  4. yüksek topuklar

    Murathan Mungan'ın edebiyata, bu topraklarda yaşanan hayata, insanlara, olaylara, olgulara yeni bir perspektifle bakmayı sağlayan kişiliğinin ve ustalığının uzun süre gebe kaldığı şaheseri.

    Kendimden, kadınlardan, erkeklerden, çocuklardan, insanlardan çokça bulduğum şeyleri müthiş gözlem ve olağanüstü betimlemelerle verdiği yapıt, dünyamıza çok şey katıyor. Hani diyor ya bazı soruların cevaplarını zamana yaymalısınız işte bazı duyguların ve hayatların tamamen söze dökülmesini insanların bir üst versiyonu olan yazarlara bırakmalıyız ki öyle de oluyor. 500 küsür sayfa ama bir çırpıda okuyorsunuz. Bir kız çocuğu ile geçirdiği beş gün içinde depreşen anılarını, izlenimlerini, içini döken bir kadın Kahramanın yaşam serüveni. Ara ara beni yazmış sandım ara ara çok yabancı birini.

    ''Zaten yorgunluk benim genel halim. Bana, 'nasılsın?' Diye soranlara en sık verdiğim 'yorgunum,' demek olduğunu keşfettiğimden günden beri daha bilinçli olarak 'yorgunum.' Şu Memleket de yaşayıp da yorgun olmamak mümkün mü? Beden yorgunluğundan dediğinden ne olacak, iki-üç dinlemeyle geçer, ama ben aslında vatan yorgunuyum! Ruh yorgunuyum, gönül yorgunuyum, hayat yorgunuyum; öğrenmek, bilmek, anlamak, anlamış gibi yapmak, düşünmek, hissetmek, tanımak, tanık olmak, katlanmak, anlayış göstermek, görmezden gelmek, üzerinde durmamak, idare etmek, üzülmemiş görünmek alışmak, alışamamak, sabretmek, katlanmak, beklemek yorgunuyum. Tam da artık bu memlekette hiçbir şey şaşırtamaz beni sanırken, her seferinde yeniden şaşırmak yorgunuyum.'' Kelimelerin ve cümlelerin esintisi sanki ruhunuzu okşuyor.

    Yarattığı her karakter ütopyanın ürünü değil de olması gerekenin bu denli güzel sunulduğuna şaşırtıyor insanı. Esasında Mungan'nı da biraz tanımak lazım. Çoğu şiir ve yazılarında tekrara düşmeden bu kurguyu veriyor sanki. Çocuk psikolojisini çok iyi bildiğini farklı bir eserinde gördüğüm için tanıdık geldi yazdıkları. Bir kadının gözünden, yüreğinden, ruhundan ve empatisinden: arkadaşlık, dostluk, aile, iş hayatı, komşuluk, okul hayatı, siyaset, devrim, aşk, yalnızlık, hüzün, şanssızlık, intihar, hukuk, eşyanın doğası, sanatı sunduğu binbir renkli felsefe...

    Bugünü ve şimdiyi anlatırken geçmişin tüm çıplaklığını da sürükleyici, akıcı haliyle buluyorsunuz yapıtta. Bir Başkasının sertçe eleştirirken kendine de çuvaldızı batırmadan durmuyor.

    Yazarda kesinlikle bir kadın uzmanı havası göremezsiniz. Samimi bir eda ile yazmıştır yapıtı. Kadını kadından daha iyi anlamıştır bunu itiraf etmek gerek.

    Ah Mungan... Hayatımızın merkezine yerleşen birçok karakter yetmiyorken bir de Nermin'i saldın dünyamıza.

    ''Toplumsal hafıza, yalnızca başarmışların kaydını tutar. Kaybedenlerin hikayesi hiç saklanmaz. Oysa dünya tarihinin çok önemli bir bölümü kaybedenlerin hikayelerinde saklıdır.''

    Bu sadece bizim romanımız olsun ve hepimiz mutlaka okuyalım!

     
  5. böyle buyurdu zerdüşt

    friedrich Nietzsche'nin son eseri. anlaşılması zor aforizmalarla dolu, kendisini aşan bir eser. ne diyordu: 'ben yanlış anlaşılmaktansa, geç anlaşılmayı yeğlerim.' ayrıca dediği gibi kendi yüzyılımda değil de, sonra ki yüzyıllarda anlaşılacağım. gerçi halen anlaşıldığını düşünmüyorum.

    hiç'cilik de var oluş sancısını çektiği ve bu felsefesini en iyi icra ettiği yapıttır. genel hattı ise 'üst insan' modelinin yolunu, koşulunu ve çektiklerini anlatır. gereğinden fazlaca ağırdır. bu kitabı anlamayı siz de zamana yaymalısınız. kendini dağa vuran Zerdüşt'ün insan içine çıktıktan sonraki ders verici karşılaşmaları ve öğütleri.

    "henüz kendinizi aramadığınız bir zamanda beni buldunuz. omun için bütün imanların aslı yoktur."

    kitabı okuyup, bitirmeniz yetmez. başucunda durup tekrar tekrar okunması gerekenlerin başında yer alır. kendi sesini ve ruhunu dinleyen adamın ulaşması gereken doruğu anlatır. derin manalar, gizemli izler bulacaksınız. takip etmek gerek.

    tüm gayreti insan ve başka bir varlık arasında kalan 'üst insan'a ulaşmak.