Türkiye'nin memur portalı

Oturum aç Oturum aç Üye ol Üye ol Parolamı unuttum Parolamı unuttum

Omayraaa

Bu üye Yazar

Bu üyenin profil sayfasına git

246 entry 264 konu hiç puanı yok
12.10.2024 11:52 son işlem tarihi takip etme takip et

karşıtların birliği

Bir tane rahip iktisatçı vardı Ortes. Hoş o dönem öncesi ve sonrasında iktisatçı çok din adamı vardı ya.. Venedikliydi yanılmıyorsam. ''İktisadi iyilik ile iktisadi kötülük birbirini dengeler'' demişti. Yine kendisi gibi iktisatçı olan ve sonrasında gelen bir kilise rahibi Townsend'de buna benzer bir görüşle ''yoksulluğa zenginliğin zorunluluğu'' demişti. Ayrıca Ortaçağ hep çağ.. Artı değeri bir sonuç değil de neden olarak alan klasik iktisatçıları düşününce nasıl da çark ediyor. Ricardo ve Smith'den özellikle bahsetmeyeceğim. Smith'in bir öğrencisi vardı, elle tutulur daha isabetli şeyler yazan. İsmini hatırlamadım ama soyismi Eden mıydı? İsim hafızam köreliyor. :) Neyse bu sadece bir anekdottu.

Yani burada yoksulluğa teorik ve pratik manada karşı çıkmayı bir nevi Tanrı'nın düzenin bozma Tanrı'ya karşı çıkma diye karşı çıkıp öve insanlara da böyle telkin ediyorlardı. Sefaleti ebediyetleştirmek için ellerinden geleni yapıyorlardı. Hem mistik hem de bilinçli bir ekonomik bilgi dahilinde gerek devlet eli gerek teolojinin arkasına sığınarak topluma bu aşılanıyordu. Dinlerde bunu destekleyen söylemler bulunur. En azından o anlama gelen çok örnek vardır. İsa'nın yoksulların boyun eğme noktasında seslenişi vardı Luka'da. Ha bunları subjektif olarak değerlendirebilirsiniz. Dipnot: Yalnız Luther'e ayrı bir paragraf açmak lazım. Zira kendisini subjektif olarak değerlendiremezsiniz. Tarihin akışı içinde bir şeylerin olmasına sebep olmuştur bu zaten olağandır diye düşünüyordum önceden ama değil. Prenslere hizmeti de platon'dan mülhem tanrı-hükümdar halefi olarak gördüğü planlı..

Bir de tarih dediğimiz şeyin araştırılma noktasında kendi koşulları, yeri, zamanı içerisinde değerlendirme kuralı bardır. Katılıyorum. ''Tarih, sınıflar arası bir mücadeledir.'' Ve aynı zamanda kanlı bir sulak..

27.08.2024 10:38
  1. ve dağlar yankılandı

    halid hüseyin'in son eseri.

    ortadoğu gerçeklerinin dışında, hekimlik mesleğinin hakkını sonuna kadar veren bir 'insan'ın hayatından kesitler de veriyor. diğer kitapların biraz daha farklı olan bir kurgu var.

    yine de her kitaptan alacağımız bir şeyler olduğunu düşünüyorum. ortadoğu, avrupa coğrafyasında geçen hayatlar ya da sürüklenen hayatlar.

    evlatlık verilen bir çocuğu; kardeşini, biriktirdiği para ile 'geri alabilir miyiz?' diye bir sorunun varlığı beni en etkileyen kısımdı.

    ayrıca hekimin annesi ve yüzü bir kaza sonucu farklı hale gelen kadının kendiyle barışıklığı, gücü, meydan okuması etkileyicidir.

    hüzün, dram, çaresizlik.

    'sonun hayra vardı oğlum!'

     
  2. uçurtma avcısı

    ortadoğu trajedisini, birçok dram barındırarak aktaran bir halid hüseyin romanı.

    kendisi de Afganistanlı olduğu için bir tanık ve kaynaktır BU ANLAMDA.

    çok fazla hüzün var eserde. bir süre sonra kanıksanan bir duruma dönüşüyor bu olaylar. babalık olgusu temelinde gelişen; ihanet, savaş, iç savaş, sömürgecilik, can yakma, sübyancılık, PEDOFOLİ, Afganistan'daki değişen rejim değişikliğinin seyri, dostluk, efendilik, köle... hiç ihanet etmeyen, sevgisinden vazgeçmeyen bir çocuk VE sonrasında bir adam.

    bana göre kitabın kahramanı hasan'dır. tiksindiğim karakter ise assef...

    erken bir dönemde ( yaş olarak ) okunması gereken bir kitap.

    'senin için bin tane de olsa yakalarım. -hüzün

     
  3. kolera günlerinde aşk

    Gabriel garcia MARQUEZ'İN sonsuz sabır isteyen bir romanı daha.

    53 yıl 7 ay 11 gün. şimdi bu tarihin ne önemi var demeyin. bu süre içinde gelişen olaylar ve bir aşkın seyri. kitabın isminden ötürü, bir kurgu yaratmıştım kafamda. ama yanılmışım. koleradan ziyade uzun süreli bir aşkın sayfalar dolusu betimlemeleri var. diyalog çok az, o yüzden sıkılabilirsiniz.

    burjuva ve din eleştirisine de yer yer değiniyor. deniz yolculuğu, limanlar.

    etkileyen kısmı ise yaşlılık dönemini tüm çıplaklığı ile veriyor. çarpık ilişkiler, gizli fanteziler...

    iyi okumalar.

     
  4. gösteri peygamberi

    chuck palahnıuk'un eseri. müthiş bir zeka ile eleştiri yapan, yeraltı edebiyatının en iyilerinden sayılan roman.

    popülirizeyi, tüketim çılgınlığını sert bir tarzda aktarıyor. birçok tabuya, realiteye ince göndermeler yapıyor.

    kitapta tuhaf olan sayfa numaralandırılması. başta okuyunca, baskı hatası olduğunu düşündürtmüştü.

     
  5. gecenin sonuna yolculuk

    bir kitap okumadan önce, ayrılmaz bir nesneniz vardır. Kalem mesela....

    sizi, ruhunuzu, benliğinizi sarsan kelimelin ya da cümlelerin altını çizmek adına! işte bu kitap, yazdığım durumun istisnasıdır. çünkü kitabın başında sonuna kadar çizmeniz gerekecek belki de mürekkep yetmeyecek...

    Fransız Louis-Ferdinand celine'nin muhteşem eseri. muhteşem sıfatı bile yanında volkanik dağ gibi durdu. sönmüş gibi... o yeni bir çığır açmıştır yazınsal manada.

    kendi hayatını aktardığı, kendinden kesitler sunduğu bu eser; hayatı bir tokat gibi yüzünüze çarpıyor. bütün çelişkileri ile, bütün hesaplaşmaları ile... birinci dünya savaşında gerçek hayatında esasen gönüllü olarak katıldığı savaşın, bütün boyutlarını sunuyor gözler önüne. bir askerin gözünde savaşın tüm perspektiflerini istisnasız göreceksiniz. korkuyu, militaristliği ayrıca anti-militaristliği, insan olmanın ne demek olduğunu... şuraya hangi süslü cümleyi yazayım diye düşündüm uzun bir süre? hayır anlatamıyorum, defalarca okunması gerekir. yoksa sadece yazıda kalır bu övgüler.

    ''mutlu olmanın sonu yok. insan belirli bir rol oynadığı sürece, asla mutluluğa doymak nedir bilmez.''

    çeviriyi yapan yiğit Bener'in hakkını da övmek gerekir. büyük bir emek, zevke ve sabır ile okumamıza katkısı olan çevirmendir.

    hakan Günday'ın da ilham perisi belki de yazmasına neden olan kişi ve eserdir.

    ayrıca bir hekim olan berdamu; hicvi, mizahı, eleştiriyi, özeleştiriyi verirken, herkes kendinde bugüne değin aramadığı şeyleri arayacak.

    'sonuçta savaş dediğiniz şey, anlamadığınız ne varsa odur.' bu sözün ve buna benzer binlerce sözün üzerine bir cümle daha yazmak züldür.

    entryde yazdıklarıma;yazarın bir cümlesi ile bir antitez sunacağım: 'değer taşıyan tek hikaye vardır, o da bedelini sizin ödediğinizdir...'