Türkiye'nin memur portalı

Oturum aç Oturum aç Üye ol Üye ol Parolamı unuttum Parolamı unuttum

Omayraaa

Bu üye Yazar

Bu üyenin profil sayfasına git

239 entry 263 konu hiç puanı yok
04.02.2024 14:56 son işlem tarihi takip etme takip et

Hepi börtdeyyy omayraaa

*Teşekkür ederim bol kitap olsun. :)

*çok naziksiniz Belma..

*dermes çok teşekkür ederim iyi dilekleriniz için ama yazmayı hiç düşünmüyorum.;)

11.01.2024 23:53
  1. ekşi elmalar

    "Yani Hocam şimdi aynı şey mi?" Dediğim yorumu içinde barındıran başlık. -gülücük

    Yılmaz'ın; Film, sinema, tiyatro, senaryo ve yönetmenliğine laf etmedik. Ha bir de estağfurullah, ben naçizane görüşümü belirtmiştim o konuda. Yoksa karanlık olan benim sayın sofestai. Sizden önce izlediğime de sevinmedim desem yalan olur.

     
  2. son ada

    İnsan olduğumuzdan mütevelli yok etmeye meyilliyiz. Varlığın şiddet ile sınanması realitesi ile birlikte herkesin de farklı yok etme/şiddet taktikleri oluştu. Kimi kılıç ile, kimi yasa, kimi düzen, kimi demokrasi, kimi darbe, kimi sahte iyi niyeti, kimi fikir, kimi savaş, kimi kaos, kimi evet kimi kimi...

    Tarih itibari ile birçok kişinin bir ütopyalar ülkesi/adası oldu ki çoğu insanın da hayalini kurduğu yerdi. Bacon, More, Campanella, Şeyh Bedrettin, Yaşar Kemal... okuyup o düş aleminde olmak dahi kutsaldı. Lakin Livaneli'de bunlardan farklı olarak o yarattığı ütopya adasının adım adım yok oluşunu görüyorsunuz. Esasında; politikanın, egemen gücün ihtirası, disiplin adına insanları tek tipleştirme, doğaya zarar, tek adamlığın bir nevi süregelen halini düz bir mantıkla ele aldığı bir özeti.

    Bir ada ve oraya yerleşen bir topluluğun doğal yaşamı. Mutlular... sınırlar Yok, üstünlük Yok, zincirler yok, hırsızlık Yok, ölüm Yok, zulüm yok, güzelim adayı kapitalizme peşkeş çekme düşüncesi Yok, ırk-dil-din-cinsiyet-mezhep-partiden dolayı ötekileştirme Yok, açgözlülük Yok, stokçuluk yok ve kısacası 'ben-benim-benimdir' jargonu yok.

    Sonra bu adaya gelen kötü bir adam; doğanın dengesi ile oynar sırf 'hep ben' olmak adına. İnsanlar kapı numaralı ile anılıyor. Maraş geldi ya aklıma, neyse konu bu değil!

    Güzel bir dünyada yaşamın inşası hakikaten zor ama yıkım o kadar kolay ki... Susmak ve boyun eğmek ile başlıyor bu yıkım. Sonrasında göz yumma ile başlayan Yok oluş. "Bu adamların korktuğu tek şey soru. Soru sorulmasından ödleri kopuyor. Sorgulayanlar ise buna mecbur olduklarını hissederek, kendilerini Yok etme pahasına direnişlerini sürdürüyorlar. İsa gibi, Spartaküs gibi, tarihteki birçok örnek gibi."

    Kimine göre belki bu cengi Martılar kazanıyor ama nihayetinde ada Yok oluyor. Umutlar tükeniyor. Yani o kötü adam Emeline ulaşıyor. Zafer onun bana göre. Nefret tohumları ekmiştir insanın kalbine. Sadece insanın değil hayvanların, bitkilerin, taşların, denizlerin dibine... geride bıraktıkları belki de yüzyıllar boyu kendini gösterecek, hissettirecek.

    "Zaten bir yerde kötülük varsa, oradaki herkes biraz suçludur."

     
  3. tarih

    Evet, bir de ibni Haldun'un kaleminden ve usundan tarih kavramına bakalım:

    Tarih, milletler (ümmetler) ve ırklar (ecyal) arasında en yaygın disiplinlerden biridir. Sıradan halk onu bilmek isterdi. Krallar ve önderler yaraşırcasına onun ardından koşarlar, onu elde etmeye çalışırlar.

    Bilgisiz olan da bilgili olan kadar iyi anlayabilir. Gerçekten, tarih, görünüşte, siyasal olayların, hanedanların (düvel) ve uzak geçmişin zerafetle sunulan ve aktarma ve alıntılarla ortaya konulan durum ve koşullarının anlatısından başka bir şey değildir. Büyük halk kitlelerini oyalamaya ve insanlığa ilişkin işler hakkında fikir edinmemize olanak verir. Değişikliklerin etkisinin görülmesini sağlar, şu ya da bu hanedanın zamanı dolup da yıkılma çağı gelinceye kadar öylesine geniş toprak yüzeyini nasıl ele geçirdiğini bize gösterir.

    Bununla birlikte, içerden bakıldığında, tarihin başka bir anlamı vardır. Tarih düşünmek, gerçeğe ulaşmaya çaba göstermek, olguların nedenlerini ve köklerini uzlukla açıklamak, olayların nedenini ve nasılını derinlemesine bilmek demektir. O halde tarih kökünü felsefeden alır, öyleyse onun bir kolu sayılması gerekir.

     
  4. ekşi elmalar

    Yılmaz Erdoğan'dan yine mükemmel bir film. Bazen bir yaratıcının (sanatçı, yazar, senarist, yönetmen vs) tekrara gireceğini düşünürüm sonra bir bakarım yanılmışım. Yine mi özgün, yine mi farklı?

    Bu coğrafyada olduğumuzdan mütevelli bir hatıra defterinin sayfasını kısa süreliğine geri getirmiş gibi... eskiye özlem depreşiyor yer yer. Kendisi yaşayanı, sarrafı ve ne varsa eleyip koymuş.

    Oyuncu kadrosu çok iyi, müzik seçimi olağanüstü, o doğa harikalarının tek tek çekimi, yansıması müthiş. Birçok konuya değiniyor, birçok realiteyi sunuyor.

    "Eskileri hatırlıyorum yenileri unuturken." Ah şu hafızamızın bize ettiği oyunlar.

    Akılda kalacak ve dillerden düşmeyecek yeni repliklere hazır olun.

     
  5. korku

    Stefan zweıg'ın küçücük de olsa müthiş bir hikayesi. Behçet Necatigil'in çevirisi de mükemmel ayrıca.

    Evet korku... insana has duyguların, gerçeklerin, hataların en sonunda aldığı dönüşümlü hal. Utancın, pişmanlığın, ihanetin, çaresizliğin geldiği son nokta korku. "Korku, cezadan daha berbattır, çünkü ceza bellidir, ağır veya hafif; bilinmeyene, sınırlandırılmamışa kıyasla ceza daha az ürkütür." Esasında çok fazla kitap ve yazar mukayesesi yapmama rağmen Ahmet Altan'ın aldatmak adlı kitabından çok daha iyi veriyor birçok şeyi.

    Evet insanız dedik neticede. Yaptığımız yanlışlar da en az yaptığımız doğrular kadar bize ait ve bize kattığı duyguların varlığı gibi önem arz eder. Bir kadının kocasını aldatması ve bunu gören başka bir kadının şantaj yapması ile başlayan sorgulayış. Öyle olağanüstü aktarıyor ki; o kadının yaşadıklarını yüreğiniz hop oturup hop kalkarak okuyorsunuz. İtiraf edip etmeme, vicdan azabı arasında bir muhasebe çıkmazı.

    Sonunda bu utanç ve korkudan kurtulmanın tek yolunu intiharda bulmaya karar verir. Ve affetmek.

    Affetmek dünyanın en asil kararı. Kocasının karısını kazanmak için, aşığından, ihanetten kurtarmak, çocuklarının geleceğini düşünerek oynadığı bir oyun. Hatanın telafi şansı.

    Zweıg öykü tarzının mihenk taşlarından. Bir sarraf misali sunuyor insana ait ne varsa.

    Yaşamı itibari ile hümanizmin kilit isimlerinden.