Türkiye'nin memur portalı

Oturum aç Oturum aç Üye ol Üye ol Parolamı unuttum Parolamı unuttum

Omayraaa

Bu üye Yazar

Bu üyenin profil sayfasına git

249 entry 265 konu hiç puanı yok
26.11.2024 15:16 son işlem tarihi takip etme takip et

Cahil hoca

Jasques Renciere'nin çok faydalı eseri.. cahil hoca: zihinsel özgürleşme üzerine beş ders diye geçiyor tam olarak çevirisi. Emre Şan'ın bir röportajında geçtiği için okumuştum.

Aslında tekelleşen ve eşit olmayan koşullarda bir hakka sahip olup olmama durumunun sistemsel eleştirisini yaparken bir anlamda sosyo-ekonomik-politik durumun biyoloji veya evrim üzerindeki baskın etkisini ele alıyor.

Çok güzel bir çıkarım yapmıştı ki hemen altını çizmiştim.

'Toplumsal kötülüğün kaynağı 'bu benim' diyen kişi değil 'sen benim eşitim değilsin' demeyi akıl eden kişidir.

Bir gün ırklar üzerine konuşurken şöyle bir cümle kurmuştum; insan temelli bir şeyin ırk üzerinden mukayese, üstünlük ve tahakkümü her şeyden önce denge ihlalidir. Dile getirdiğim bir şeyi başka yerde okumak müthiş bir zevk veriyor.

Hülasası bir hoca kendi taktik kendi sistemi ile aslında karşısındaki üzerinde öğretme veya yeniden öğrenmede belirleyici olduğu için düşünce pratiğinin özgün ve herkes için aynı şartlarda olmasını söyler.

Benim aklıma da hep Platon'un bir köleye çözdürdüğü geometri sorusu gelmişti ki kitap da değinmişti. Tevafuk olundu.

Sanırım soru sormanın önemi üzerinde de duruyordu. Çünkü felsefe tarihinin karşıdakini en şaşkın duruma düşürdüğü şey Sokrates'in dogmatik olana soru ile aslında cevap vermeseydi..

Mesele burada zekanın üstünlüğü değil öğretme şekli..

Böyle idealize ettiği şeyler de yok değil. Biraz da öğrenmemin ya da özelde dil öğrenmenin kişinin arzusuna kalması vs..

Ben biraz toplumsal sözleşmeler bağlamındaki eğitim sisteminin olması gereken perspektifi üzerinden okuma yaptım.

'Bir zekanın başka bir zekaya tabi kılındığı yerde aptallaşma vardır.' Diye geçer ayrıca kitapta.

Dil öğrenme kısmının daha detaylı bir halini tüm eğitim sistemi içinde uygulama kısmına geçirsek de kaç yıl alınan derse rağmen tek kelime öğrenmeden gelip geçilen yılları başkasında görmesek..

12.06.2024 16:33
  1. sözlükte açtığım ilk konu

    Müsemma gerçekten..

     
    (Bkz: hypatia)
  2. Dünya felsefe günü

    2024

    DÜNYA FELSEFE GÜNÜ

    MESAJI

    Değerli Arkadaşlarım,

    Değerli Felsefeseverler,

    Günümüzde gitgide yayılan ve çelişkili bir ifadeyle "medenî ilkellik" dediğim olgunun temelindeki ana düşünsel nedenlerinden biri, 'hak' ile 'çıkar' arasındaki farkın yeterince görülememesidir.

    İkibindörtyüz yıl önce Sokrates'in yaptığı, ama üstünde durmadığı hak tanımına göre, 'hak' derken kastedilen, bu hak kimin hakkıysa, ona muhakkak verilmesi gereken bir şeydir ?bir "borç" olan ve geri verilmesi gereken bir şey.

    'Çıkar' ise, kimin çıkarıysa, onun hak ettiğinden daha fazlası, başkasından/başkalarından eksilen daha fazlasıdır. Çıkar kavramı çatışmayı içerir. Çıkarlar çatışır. "Ortak çıkarlar" da, başkalarının ortak olan ya da olmayan çıkarlarıyla çatışır.

    Dünyamızda barış isteyenlerimizin 'hak' ile 'çıkar' arasındaki farkı görmesi ve bunun etik gerekleri üzerinde düşünmesi dileğiyle, sizlerin ve sevdiklerinizin Dünya Felsefe Gününü kutlar, saygılar sunarım.

    İoanna Kuçuradi

    Türkiye Felsefe Kurumu Başkanı

     
  3. matmazel noraliya'nın koltuğu

    Anti-Kahramanimiz Ferit..

    Ben çok sevdim, Türk Edebiyatının önemli ve pek de övülmemiş psikolojik romanı. 1949 yilina göre hem Aydın bir insan için hem de pozitivizm ile hemhal olacak için dogu ile batı arasinda sıkışmanın yaydığı ve sapma yarattığı enerjinin kendisi açisindan eleştirisi ve kayması benim için tatlı ve arkaik duygularını ele veriyor. Çünkü bir yandan materyalizm ile içsel bir keşif yasayan öte taraftan Selma ile olan muhabbet..

    Bilinç akışı tekniği ile ara ara zirvede ara ara durağan olan tezli romanı. Ben bu tarz teknik ile yazılan metinleri genel olarak çok severim. Kurgudan ziyade olay örgüsü etkiler beni. Yani burada mistizm ya da yaşadığı apartmanın bir iç dünya olarak nitelersek günlerinde hem metafizik hem de bilimsel olarak aktarırken ekonomik, politik, felsefi, psikoloji, sosyolojik içerik kullanır.

    "delilik süphesiz aptalliktan iyidir. Delilik var olmus bir zekann yok olusudur, aptallik var olmamis bir zekarin var olmamaya devam edisidir. Deliligin hic olmazsa mazisi sanh Aptallığın şerefli bir tarihi bile yok.

    Güldürmüştü.

     
  4. tanrım ya beni yaratmayacaktın ya da arapları

    Tarih araştırması yapıyorum deyip duysa anakronizmi bir yemek biçemi sanacakların ırk obsesyonuna vardığı durum.

    Gülsen gülemen ağlasan ağlaman..

    bir haftada buraya varıldıysa bir yılda vakanüvis olunur diye düşünüyorum.

     
  5. karşıtların birliği

    Bir tane rahip iktisatçı vardı Ortes. Hoş o dönem öncesi ve sonrasında iktisatçı çok din adamı vardı ya.. Venedikliydi yanılmıyorsam. ''İktisadi iyilik ile iktisadi kötülük birbirini dengeler'' demişti. Yine kendisi gibi iktisatçı olan ve sonrasında gelen bir kilise rahibi Townsend'de buna benzer bir görüşle ''yoksulluğa zenginliğin zorunluluğu'' demişti. Ayrıca Ortaçağ hep çağ.. Artı değeri bir sonuç değil de neden olarak alan klasik iktisatçıları düşününce nasıl da çark ediyor. Ricardo ve Smith'den özellikle bahsetmeyeceğim. Smith'in bir öğrencisi vardı, elle tutulur daha isabetli şeyler yazan. İsmini hatırlamadım ama soyismi Eden mıydı? İsim hafızam köreliyor. :) Neyse bu sadece bir anekdottu.

    Yani burada yoksulluğa teorik ve pratik manada karşı çıkmayı bir nevi Tanrı'nın düzenin bozma Tanrı'ya karşı çıkma diye karşı çıkıp öve insanlara da böyle telkin ediyorlardı. Sefaleti ebediyetleştirmek için ellerinden geleni yapıyorlardı. Hem mistik hem de bilinçli bir ekonomik bilgi dahilinde gerek devlet eli gerek teolojinin arkasına sığınarak topluma bu aşılanıyordu. Dinlerde bunu destekleyen söylemler bulunur. En azından o anlama gelen çok örnek vardır. İsa'nın yoksulların boyun eğme noktasında seslenişi vardı Luka'da. Ha bunları subjektif olarak değerlendirebilirsiniz. Dipnot: Yalnız Luther'e ayrı bir paragraf açmak lazım. Zira kendisini subjektif olarak değerlendiremezsiniz. Tarihin akışı içinde bir şeylerin olmasına sebep olmuştur bu zaten olağandır diye düşünüyordum önceden ama değil. Prenslere hizmeti de platon'dan mülhem tanrı-hükümdar halefi olarak gördüğü planlı..

    Bir de tarih dediğimiz şeyin araştırılma noktasında kendi koşulları, yeri, zamanı içerisinde değerlendirme kuralı bardır. Katılıyorum. ''Tarih, sınıflar arası bir mücadeledir.'' Ve aynı zamanda kanlı bir sulak..