![]() Türkiye'nin memur portalı |
![]() ![]() ![]() |
ikinci kez şahit oldum.
bu sefer başka bir şehir, başka bir avm.
pipetle içilmiş ve yarısı bırakılmış kapaklı karton-plastik bardaklarda içecekler oluyor bazen masalarda.
tenha bir yerde pipeti atıyor, kapağını açıyor ve içiyor.
zaten görünmez olduklarını kabullenmişler gibi.
kimse bizi görmüyor ki.
kimsenin umurunda bile değiliz.
mesela bir menü alınca bir menü de bu emektar amcalara teyzelere alınıp uygun bir şekilde verilebilir.
çoğu belli bir yaşın üzerinde ve belli ki çalışmak zorunda olan emekçi insanlar.
ona dedim ki:
Seninle tanışmadığıma sevindim.
demedim tabi. tanışıp kaynaşmadığım birine böyle bir şey de diyemem.
ama şunları söylemek isterdim:
neden sürekli etrafındaki insanların kasıtlı olmayan ufak tefek açıklarını, kimseye zarar vermeyen mahrumiyetlerini, sana zararı dokunmayan kişisel tercihlerini eleştirip duruyorsun ki ?
kadın özenmiş bezenmiş size kek yapmış mesela neden malzemesini aşağılıyorsun ?
Niye arkadan kaşın gözün sürekli oynuyor, niye ota şoka pis pis gülüyorsun ?
neden bir diğerinin evcil hayvanı var diye " bunun da yemeği yenmez" imasında bulunuyorsun ?
Mesela neden bir diğerinin evinin yerini konumunu vs. aşağılıyorsun ?
Neden mesela hiç kimse yapmıyorken takıp takıştırıyorsun, neden elindeki bazı olanakları başkalarının gözüne gözüne sokmayı bu kadar çok seviyorsun ?
Neden sahip olduklarının bir üstünlük vesilesi olduğunu düşünüyorsun ki ?
kimsede yok falan mı zannediyorsun ?
Hah bir de cömert olsan, bitini koparsalar canın gidiyor, aklın gidiyor.
neden herkese aşko kuşko canım hayatım diye hitap edip her birini can evinden vuruyorsun ki ?
birinin çocuksuz olması, bir diğerinin boşanmış olması, öbürünün evlenmemiş olması seni niye bu kadar ilgilendiriyor ki ?
asafva : Allah sana akıl fikir versin amin.
cevizli köprünün ayağında oturduk. ayaklarımızı suya soktuk.
ceviz ağacı duruyor ama köprü yok.
sadece köprüden geriye kalanlar var.
ceviz ise meyve vermeye devam ediyor fakat sadece cumhuriyete değil imparatorluk dönemine de şahitlik etmiş.
bu ceviz çok şanslıymış dedi.
evet, dedim.
dünyadan uzak, bulutlara yakın.
Sen,
dedim
seksen doksan yaşındaki insanları
artık kendi kayığı limana gelmiş insanları bir parça daha yeryüzünde tutabilmek için,
kısa bir süre daha nefes alıp verebilmelerini sağlayabilmek için
saatler harcıyorsun.
ömründen, sabrından, yıllarından, gençliğinden yeri geliyor ailenden, zamanından veriyorsun.
beri tarafta
sapasağlam çocuklar, gencecik sağlıklı insalar, su gibi kızlar kadınlar bam güm öldürülüyor.
bu nasıl bir tedrisattır,
nasıl bir çarktır,
nasıl bir ailenin mahsulü yaratılmışlar eseridir de...
insanlar hayata yükledikleri anlamları yitirmeden nefes alıp vermeye devam ediyorlar.
anladığım kadarıyla şöyle bir durum var:
insanlar; başkalarını hunharca kınadığı, eleştirdiği, yerden yere vurduğu konular hakkında
kendileri üzerinde de zamanla bir sıkışmışlık duygusu içine giriyorlar.
ölümüne eleştirdikleri şeyleri kendileri de alenen yapamadıklarından bir süre sonra cinnet moduna geçiyorlar.
halbuki başkalarının hayatına bu kadar burunlarını sokmasalar
başkaları da böyle bir hakkı kendilerinde görmeyecek ve
bu özgürlük alanı herkese huzur sağlayacak.
kimse kimsenin çıktığı tatile, harcama planına, çocuk yetiştirme prensiplerine, ev düzenine, dekorasyon anlayışına, hobi ve zevklerine, arkadaş çevresine bu kadar delice müdahil olmasa
kendi hayatlarına daha geniş alan açabilecekler gibi görünüyor.
deniz taşımacılığı videolarını açtı.
tek tek gemileri tanıtıyor.
tabi ben bakıyorum, yedek malzeme odası, radyasyonlu üst güverte, köprü, makine dairesi, depolama bölümü, süvari odası...
korsanlık nasıl yapılıyormuş
ne gibi tedbirler alınıyormuş
fırtınalı havalarda gemilere ne oluyormuş
hastalanırsan ne yapman gerekiyormuş...
rotalara bakıyorum
yüzlerce küçük kırmızı nokta
hooopp aklım yine başka bir yere gitti.
önce okyanusu izlemeye başladım.
Sonra devasa büyüklüğünü düşündüm
Sonra kafam yine uçtu
Buzul çağı...
yeryüzünün çok daha soğuk olduğu dönem...
Acaba sular, donmuş halde, karaların üzerinde belli noktalarda depolanmış olsaydı,
kutup daireleri günümüzden çok daha geniş olsaydı,
insanlığın yaşam koşulları, yaşam alanları ve genetik özellikleri o çağa göre şekillenmiş olsaydı ...
denizler kaç metre geri çekilebilirdi ? derinlikleri ne kadar azalabilirdi ?
Maksimum çekilme seviyesi ne kadar olurdu ?
Nereden nereye kadar yürüyerek geçmek mümkün olurdu ?
ya da kolayca deniz taşıtlarıyla yayılmak mümkün olurdu ?
bilim insanı olsaydım oturur hiç üşenmez bütün senaryoları tek tek canlandırırdım.
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2025 MN Yazılım |