Türkiye'nin memur portalı

Oturum aç Oturum aç Üye ol Üye ol Parolamı unuttum Parolamı unuttum

Bugün olanlar

paylaş araştır

 

  1. Öğlen vakitlerinde yürüyüşe çıktım.

    Ve işyerine dönerken iş yeri bahçesinde işyerimizdeki fiyakalı x beyfendisinin arabasının önünde çizmemin ince topuğu çat diye kırıldı.

    Hayırsız bunu gördü ama durup yardım etmedi.

    Çizmeyi çıkarıp tökezleye tökezleye odama geldim.

    Bereket odamda hep spor ayakkabı bulundururum.

    Onları giydim siyah takım elbise altında beyaz spor ayakkabı ile toplantıya gideceğime mi yoksa hayırsızın bana yardım etmeyeşine ona rezil oluşuma mı yanayım!

     
  2. parti kursan adını ne koyardın ? dedim.

    pijama koyardım dedi.

    sonra da slogan olarak:

    herkes davetlidir diyecekmiş.

    aklıma abdurrahman boztaş geldi.

    reklamı şu şekildeydi:

    o fırıldak değil.

    adana bağımsız bağlantısız milletvekili adayımız geliyor.

    bu tekere çomak sokmayın.

    biz fırıldak değiliz !

    kendisi döneminde pek çok adaydan çok daha fazla ses getirmişti.

    ondan aklıma geldiydi.

     
  3. bir hikaye anlatmıştı; daha doğrusu anısını:

    pek yapmazmış ama o gün yapacağı tutmuş.

    kapının önünde çıkardığı ayakkabıları tam giymek üzereyken alıp ters çevirmiş ve silkelemiş.

    içinden bir akrep düşmüş ve hızla kaçmaya başlamış.

    o gün niyeyse bir şey dürttü beni diyor.

    iyi de şimdi bana bunu anlattın.

    bir takıntı daha geliştirmeme vesile oldun.

    ayakkabıları zaten kapıda bırakmıyorduk da ,

    depremlerle birlikte böyle bir alışkanlık yeniden gelişti.

    dinlediğim hikayeler Mesut eniştenin uçuk kaçık hikayelerinden daha sarsıcı.

     
  4. gezen tavuk kavramını çok farklı anlamış.

    almış başını gitmiş.

    horoz arkasından bağırıyor bu hiç tınmıyor.

    birken iki oldular.

    ırmağa doğru yollandılar.

    sırtlarında tüy müy kalmamış.

    e tabi bir kümeste dört horoz olursa olacağı bu.

    yine de ben karışmam dedim.

    bu işin hiçbir yerinde yokum.

    kesemem, yolamam, ayıklayamam, pişiremem.

    bu cümlemi çok dürüstçe bulmadılar.

    e ben alışveriş yapmıyor muymuşum,

    her şeyi alıp icabında yemiyor muymuşum,

    kendimi savunacak değilim,

    yerden göğe, sağdan sola haklısınız,

    o kadar,

    sadece yapamam dedim

    size bir felsefe dayatmadım.

     
  5. o zaman yaşı çok ufaktı.

    bir sürü değişik canlıyı sana gösteriyorum.

    hiçbiri birbirine benzemiyor.

    kimi küçük, kimi büyük, kimi beyaz, kimi renkli, kimi uzun kuyruklu, kiminin kuyruğu yok gibi...

    ama sen yine de onların hepsine birden köpek diyorsun dedim.

    nereden anlıyorsun hepsinin köpek olduğunu ?

    nasıl kafanda gruplandırıyorsun ? dedim.

    sadece tek bir cevap verdi.

    çünkü hepsi havlıyor dedi.

    şah mat.

     
  6. kendisini susuzluk tehdidiyle biraz sıkıştırdığım için bu sene leylak açmaya karar verdi.

    türünün devamının tehlikede olduğu algısı işe yaradı.

    canı gönülden tebrik ediyorum çünkü sinirlenmeye başlamıştım.

    pek umudum yok ama inşallah mor salkımlar da leylaktan biraz ibret alır.

    bunların akıllanacağı yok.

    birken iki oldular hiç oralı bile değiller.

    zaten toplasan bir hafta ya görünecekler ya görünmeyecekler onu da burnumdan getirdiler.

    baktım olmuyor okulun bahçesinden bir dal hacılamaya karar verdim.

    bu aşırma çiçekler daha sağlam tutuyor, ben de tecrübe ettim.

    olmadı ortancalara odaklanırım.

    üç dal lalettayin sokuşturmuştum kendi halinde takılmış şu anda ortamı ele geçirmek üzereler.

    o kobalt mavisini bulana kadar onlarla uğraşırım yapacak bir şey yok.

     
  7. kefaret filmini izliyoruz.

    bildiğin klasik ingiltere manzaraları

    şato gibi evler falan

    insanlar süs havuzlarının, çiçek tarhlarının, çay masalarının başında

    bizimkilerin yorumu:

    insan şuraya biraz lahana, fasulye falan diker; ne bu ya her taraf bomboş.

    görüldüğü üzere sayın yönetmen

    dinamik bir halkımız var

    senin başrol oyuncun havuz başında ne kadar kasılıp rol keserse kessin

    bizim gözler yeşil araziyi tarıyor.

     
  8. kadın sürekli "ne yaptın, ne yaptın !!!" diye bağırıyor.

    bebek sayılabilecek küçücük kız ise haykıra haykıra ağlıyor.

    bu durum günde en az birkaç kez tekrarlanıyor.

    düşüyor ağlıyor, bağırıyorlar ağlıyor, dövülüyor ağlıyor...

    dünyaya bir canlı getirip onu bu kadar sevgisiz bırakmak için hangi motivasyonu kullanıyorlar anlamak mümkün değil.

    kafanıza silah dayayan olmadı.

    maşallah her türlü teknolojiden haberiniz de var.

    bilgi elinizin altında.

    buldum galiba:

    esfeli safilin herhalde savunmasız, korunmasız çocuklara, hayvanlara, düşkünlere, akıl hastalarına, yaşlılara doğrudan ya da dolaylı eziyet eden, zorbalık yapan, itip kakandır.

    bana demişti ki:

    orada en çok şey dikkatimi çekti.

    çocuğa saygı duyuyorlar.

    çocuklu ailelere saygı duyuyorlar.

    en çok gelecek nesile saygı duyuyorlar.

    hiçbir şey tesadüf değil.

    sanırım her toplum hak ettiğini yaşıyor.

     
  9. markete uğradım ve üç harfli markette şey satıldığını da görmüş oldum.

    adını yazamıyorum.

    şey işte

    gluteus maximus.

    aklıma gelen gelmeyen her şeyi satmayı başarıyorlar.

    acaba kafamda bazı tasarımlar hayaller kurup burada paylaşsam mı ?

    Belki tasarlayıp onu da satabilirler.

    mesela yenebilir tabaklar falan üretseler.

    tabağı falan da yiyip işimizi bitirsek.

     
  10. üst kattaki komşunun loğ kullandığından şüpheleniyorum.

    niye kullandığını bilmiyorum.

    belki bizimle daha yakın olmak için zemini inceltmeye çalışıyordur.

    eskiden toprak damlı evlerin damlarını sıkılaştırmak için ağır silindirler kullanırlarmış.

    hatta hala kullanılan bölgeler var.

    hatta daha da ilginci iran'da da bunun aynısını kullanıyorlar.

    bu kadar sesi evin içinde loğ gezdirerek çıkarıyor olabilir.

    bu vileda kovası ya da paspasının sesi olamaz.

     
Entry yazmanız için üye olmanız gerekmektedir. Üye olmak için tıklayın, üye iseniz lütfen oturum açın.