Türkiye'nin memur portalı

Oturum aç Oturum aç Üye ol Üye ol Parolamı unuttum Parolamı unuttum

Bugün olanlar

paylaş araştır

 

  1. digital saatler çalmaya başlayınca;

    nasıl kurmuşlarsa her gün aynı alakasız saatte.

    aklım doğrudan ben efsaneyim filmine gidiyor.

    bu saat seslerinden o filmden sonra ürküyorum.

    ürkütücü geliyor bana, vampirlerin çıkma saati gelmiş gibi.

    adamın kasvetli yalnızlığı sanki benim üzerime çöküyor.

     
  2. iş geliştirme tabanını değiştirdik.

     
  3. Hava güzeldi keyifler yerindeydi

    Ata bindim aşırı keyif aldım

    Bir dizi aktivite ve yorgunluk

    Uzun süre sonra biraz keyifli gün geçirdim

     
  4. bostanı tıraşladım. bütün otu motu aşağı indirdim.

    çıkan otu patateslerin yanına destek gibi yığdım.

    bu arada patatesler bayağı büyüdüler, senede iki hasat yapılabiliyormuş.

    arada oraya buraya yayılan çilekleri kurtarıp uzun boru saksılara aldım.

    önce borularda delik açtım.

    delik açmamışlar.

    dağ çilekleri duvarın kovuğunda meyve vermiş, kültür olanlarda tık yok, şaka gibi.

    kavga dövüş bostanın kazıklarını çaktık. Efendim iki balyoz lazım oldu. ufağıyla yere sabitleyip büyüğüyle

    toprağın derinliklerine indirdik. altına takoz destek yaptık.

    galvaniz teli çektik.

    artık çiçeklenen lahanalardan topladım.

    hepsi ağaç gibi olmuşlar.

    lahanada son turlar. onlarla sarma yapıldı.

    kalanları kökleyip yerinden söktüm.

    tavuklara çeşni oldu.

    ısırganları çift eldivenle topladım.

    onlardan özel bir gübre yapıyorlar.

    ben olsam yemek yaparım o ayrı.

    dökülen dutları topladım tavuklarla ördeklere verdim.

    ekşi duta bayılıyorlar, biraz daha ver diye bağırıyorlar.

    bostanı belledim.

    saksılardaki çiçeklerin altlarını temizleyip onları güneş alan yerlere yerleştirdim.

    çiçek tarhını hazırladım.

    hayvan gübresi yerine orman talaşı karıştır dediler, biraz da lif karıştırdım.

    karışık kır çiçeği tohumları vardı üç paket, hepsini serptim.

    etrafına kazık sokup güvenlik şeridiyle çevirdim.

    pestilim çıktı işi şansa bırakamam.

    ondan sonra ise kargo maceramız başladı.

    dört ürünün üçünü kavga dövüş kurtardık.

    biz bulamadık depoya bak dediler.

    girdik deli gibi arıyoruz.

    diyorum ki bunlar fidan, bayram sonuna kadar beklemez.

    yattım yuvarlandım bir kısım tohum hariç hepsini kurtardım.

    gezici araçta kalmış.

    neyse evde onları söküp suladım, kuruyan kırılan yerlerini budadım.

    bir viyol daha aldım henüz onu hazırlayamadım.

    papatya, pazı ve domates tohumu aldım. ( beni öldürecek )

    bu arada iki ağaç bambudan biri yerine tutunmuş çünkü bataklık yerin hemen kenarına dikmiştim.

    öbürünün yaprakları sararmış çünkü gölgedeydi ama hem daha iriceydi hem de dikildiği yer çok sulu değildi.

    yine de köküyle tutunabildiğini düşünüyorum. alttan ileriden fışkırırsa anlarım tutunup tutunmadığını.

    Üst kısmını kesmemiz gerekebilir.

    selluka tohumlarını gözlüğümü takıp tek tek zımparaladım.

    eskiden pirincin içinden çıkan taşlara benziyorlar, mercimek büyüklüğündeler ve taş gibi sertler.

    bardağa sıcak su koydum ve tohumları içine attım, bardağı camın önüne koydum.

    anında su çekip şişmeye başladılar.

    su maymunu gibi gelişmelerini izliyorum.

    akşama onları da saksıya alırım herhalde.

    acayip yoruldum ama bence değdi.

     
  5. sanırım yine sinek yuttum ama yine doğrudan nasıl becerdiyse nasıl nasıl...

     
  6. acayip hikayeler anlatıyorum.

    kimisi dinliyor, kimisi anlamıyor.

    aslında şöyle oluyor:

    herkes konuşuyor ama kimse kimseyi dinlemiyor.

    bayram rabarbası

    ahaha

    kafam kazan gibi oldu.

    bütün gün gübre taşısam bu kadar yorulmazdım ki tam olarak da böyle oluyor.

    dedim ki:

    en iyisi böyle çalışmak.

    bayramın birinci günü, pis köpek üzerimi çamurla sıvadı daha birinci günden ofsayt.

    gelen giden uyarıyor.

    git üzerine doğru dürüst bir şey giy bayramlaşmaya gelecekler.

    evet giyeyim ve o da çamur olsun.

    bu pislik yakamı bırakmıyor.

    oh be en çok sabahları çay içmeyi özlemişim.

    çayımı içtim, kendimi dışarı attım.

    bayram tebrikleri uzaktan kulağıma geliyor. arada bol bol adalet adalet adalet kelimeleri dolanan ayaküstü muhabbetler.

    ben içimden şarkı söylüyorum:

    kalem yazar tükenir, kader yazar tükenmez ... aynen öyle , aynen öyle...

    aynen aynen.

    epistemolojik kopuş böyle bir şey olabilir sanırım.

     
  7. ceplerinden bir şey çıkarıyorlar dinlenirken çiğniyorlar diyor.

    acaba ne çiğniyorlar ? diyor.

    bilmiyorum ki görmem lazım.

    aklıma ilk önce lamalar ve develer geldi.

    sonra koka çiğneyen güney amerika yerlileri.

    sonra enfiyeyi düşündüm. iyi de enfiyeyi burunlarına çekiyorlar.

    bilmiyorum, dedim.

    esrar olsa çiğneyemezler herhalde.

    Asya'da ne çiğnenir ki keyif verici olarak ?

    şimdi googleladım.

    nasvar diye bir şey varmış.

    bir tür tütün enfiyesiymiş.

    tütün dükkanlarında satıyorlarmış.

    insanlar ağızlarına doldurup çiğniyorlarmış.

    bu ürün eski zamanlarda migren tedavisinde de kullanılıyormuş.

    içinde tütün, çivitotu, kireç, ardıç, kakule falan filan varmış ve en kötü özelliği bağımlılık yapmasıymış.

    ayrıca ağız ve gırtlak kanserine davetiye çıkarıyormuş.

     
  8. dağlari aşan benum, dertli dolaşan benum

    baktum eller bahtiyar, gene perişan benum

    hayat yorarsun beni, alay mi edeyisun

    hem vuriyusun bana hem ağlama deyisun ... ( Onay şahin )

    evet mağazada çalan parça buydu.

    allahtan her şey uygun fiyatlı, ucuzluk pazarı da ironik bir durum ortaya çıkmıyor.

    ben pek bir şey almadım, hırdavatlara baktım.

    bu aralar en çok onlar ilgimi çekiyor da...

     
  9. ramazanda beyaz lahanaları yiyen olmaz diye tavuklara verdim.

    efendim lahanalar hayvanlara öyle mi verilirmiş.

    onları yıkadıktan sonra ince ince doğrayacakmışım.

    sonra suda hafifçe yumuşasın diye haşlayacakmışım.

    bu nedir be ?

    tavuklara bizden iyi bakılıyor.

    yanına garnitür de hazırlayayım mı diye soracaktım.

     
  10. şu sarı bezlerden nefret ediyorum, dedi.

    iğrenç şeylermiş.

    ne kadar temizlenseler de leş gibi olduklarını düşünüyormuş.

    dedim ki:

    biliyor musun ? Ruslar da birbirlerine hakaret etmek için kıtık ( paçavra ) daha doğrusu bulaşık bezi diyorlarmış.

    ben de nereden bilecektim, romanlarını okuyorum oralardan biliyorum.

     
Entry yazmanız için üye olmanız gerekmektedir. Üye olmak için tıklayın, üye iseniz lütfen oturum açın.