Türkiye'nin memur portalı

Oturum aç Oturum aç Üye ol Üye ol Parolamı unuttum Parolamı unuttum

Bugün olanlar

paylaş araştır

 

  1. düşündüm de barbie filmi yakın zamanda gösterime girdiğinde,

    şehirde baştan aşağıya pembeler giyen teyzeler bile görmüştüm.

    Hepsi de toz pembe giymişti öyle koyu falan da değil.

    kimse onlara tuhaf tuhaf bakmadıydı.

    belki de bakıyorlardı bilmem.

    her kadının gönlüne dönem dönem bir pembe ruh hali düşüyor demek ki.

    burda dergilerinin patron kalıplarının yan etkileri işte.

    toz pembe şifon, krep deyince patır patır hala dökülüyor.

     
  2. dönemin başından beri üç almıyorum dedi.

    ben de herhalde 5 li sistemdeler "notlarım iyi" demek istiyor sandım.

    meğer "uç almıyorum" diyormuş.

    ne yapıyorsun ? dedim.

    otlakçılık yapıyorum, dedi.

    kızlardan istiyormuş onlar da seve seve veriyorlarmış.

    hah dedim, yakışıklılığının semerelerini topla bakalım.

    bu beleşçiliğinin zararlarını bir şekilde telafi etmem lazım.

    -----

    her sene bütün öğretmenler toplanıp fotoğraf çekiliyorlarmış.

    sonra koridora büyütüp asıyorlarmış.

    bir sene hocaları çekimlere katılamamış.

    bakmış herkes orada, boşluğa bir cin ali çizmiş

    içine de kendi ismini yazmış.

    -------

     
  3. milli saraylar personel alımları açıklandı

     
  4. büyüyünce ne olacaksın ? diyorum.

    basketbolcu olacakmış,

    bir yandan da emniyet müdürlüğü yapacakmış.

    asıl mesleği basketbol olacakmış, emniyet müdürlüğünü de yandan hobi olarak yapacakmış.

    öbürü de diyor ki:

    Hah işte o zaman bütün maçları da kazanırsın.

    kazandırmasınlar da göreyim.

    nereye düştüm ya sabah sabah ...

     
  5. dün akşam bir hayat hikayesini dinliyoruz.

    bir cümlede şöyle bir ifade geçti:

    - İki uşağını da yanına alarak Moriya diyarına gitti.

    bizimki kanepeye uzanmış hem uyumaya çalışıyor hem de belgeseli dinliyor.

    tek gözünü açtı:

    Ya , dedi onun dedi, bir uşağı yok muydu ? ( uşak deyince çocuk zannetmiş )

    coğrafya böyle bir şey işte. :) :)

     
  6. sandviç yapacam diye tutturdu.

    baharat ekleyecekmiş.

    lezzetli küçük dokunuşlar yapacakmış sandviçe.

    ya dedim, aç dolabın kapağını bak hepsi orada.

    yok anam bütün kavanozları indirdi aşağıya.

    tek tek açıp kokluyor.

    bu ne ? nane, bu ne ? kimyon, bu ne ? reyhan

    en son bir kavanozu açtı, kokladı.

    ööööaaaagggghhh bu ne bee !

    yazın toplayıp kuruttuğum kereviz yapraklarını koklamış kokudan fenalaştı.

    dedim onu elleme onlar kereviz.

    emin misin kereviz olduğundan bunlar hint keneviri olabilir , dedi.

    valla o kadar yaşlanmadım, kenevirin tipini de az çok biliyorum ama sen bilirsin, dedim.

    yoksa ?

    ya bunlar vallahi beni delirtecek.

     
  7. ya bu 14 şubat psikolojik baskı günü yaklaşınca benim de aklıma geldi.

    bir gün tamamen kurumsal olarak ta kapıya kadar gül göndermişler.

    kapıyı açtım postacı abiyle burun buruna geldim, elinde güzel bir ambalajın içinde gülle bekliyor.

    baktım baktım...

    hızla aklımdan geçirdim: bu gülü alırsam beni mutlu etmeyecek çünkü derde derman olmayan kurum yollamış.

    abiye dedim ki: abi bunu eşine hediye et bugün, çok mutlu olur.

    birden gözlerinin içi güldü, sevine sevine teşekkür edip gitti.

    gerçekten de hediyeyi hediye etmek double mutluluk.

     
  8. elektrikler anlık olarak gitti ve içeriden bir çığlık sesi yükseldi.

    tam olarak tarif edecek olursam şempanze çığlığı diyebilirim.

    tabi ne olduğunu tahmin edebiliyorum.

    internet kesilince artık herkes space odyssey maymunlarına dönüyor.

     
  9. sen, dedi , mehter marşının orijinalini dinledin mi ? dedi.

    bana şu mehter takımındaki zurnaların çaldığı acayip bir müziği açtı.

    ( Baktım zurna, kurrenay , boru, mehter düdüğü çalıyormuş )

    nereden bulmuş, gerçek miymiş bilmiyorum ama.

    iki dakika sonra bayılacak gibi oldum.

    sanırım ses frekansı ile insanları allak bullak etmeyi öğrenmişler.

    bununla dedi harpte dedi psikolojik üstünlük kuruyorlarmış düşmana dedi.

    valla gerçekse çok başarılı,

    savaşmaya gerek yok bu sese kimse ayakta duramaz zaten.

     
  10. karadeniz'in suyu niye türkiye'nin üzerine dökülmüyor demişmiş

    arkadaşı da :

    Boğazlar var oradan aşağıya akıyor , demişmiş.

    ----------

    öbürü de anlatıyor: temel ve iki yabancı astronot uzaya gidecekmiş

    Biri eşim olmadan gitmem demiş,

    öbürü ben içkisiz durmam orada demiş,

    temel de sigara istemiş.

    neyse gitmiş dönmüşler,

    temel hala sayıklıyormuş:

    Allah'ın seven bağa bi ateş versun...

    -------

    iki uzaylı dünyayı seyrediyormuş.

    insanların eğlendiğini görünce biri öbürüne sormuş:

    bunlar niye bu kadar eğleniyor ?

    öbürü demiş:

    gezegenleri güneşlerinin etrafında bir tur atmış onu kutluyorlar.

    ben demiştim çok da akıllı olmadıklarını...

    sabahın köründe yemek hazırlarken dans etmiyorum ama bu muhabbetleri dinliyorum.

     
Entry yazmanız için üye olmanız gerekmektedir. Üye olmak için tıklayın, üye iseniz lütfen oturum açın.