Türkiye'nin memur portalı |
Oturum aç Üye ol Parolamı unuttum |
adam anlatıyor:
Geliyorlar, şu balık var, bu balık var diyorum
biz ondan ikrah ettik diyorlar.
aslında ben ne yapılması gerektiğini buldum.
her vatandaşı bir şehirde en fazla bir iki yıl yaşatacaksın.
sonra zorunlu olarak başka bir şehre göndereceksin bir de orada yaşayacak.
hanya ile konya'yı anlayacaklar.
çok masraflı bir projeymiş, dedim.
bilmiyorum, birkaç gün daha düşünürse ona da mantıklı bir çözüm getirebilir.
topluca göçebe yaşama geri dönmek gibi.
tabi o zaman her sabah uyandığımızda disoryantasyon durumunu da yaşayabiliriz.
bir hafta geriden başlamam lazım.
ailemizin en büyüğü olan amcam, atamız, memlekette, eskişehir'de geçen hafta şiddetli burun kanaması geçirmiş. bir gün sonra yine. inatçıdır ve hastaneye gitmek istemez, tahminimce hastane odasında tek başına kalmaktan korkuyor. çocuklarının saygı ve hürmette kusuru olmadığını en kalbi duygularımla biliyorum, allah da şahittir. pazar gecesi burun kanaması şiddetli olunca ikna edilip ambulansla hastaneye götürmüşler. tansiyon 22'lerde. (rahmetli babaannem 24-26 tansiyonla gezerdi son yıllarında, son zamanında felç geçirdi ve bir haftada vefat etmişti.) üç saatlik tedavi ile eve yollamışlar amcamı. hafızası ve akli durumu ileri derecede yüksek bir insandır amcam. salı sabahı, sararmış yüzüyle ve bitkin hâliyle, kendisine bir şey olması durumunda kızlarına ve oğluna yapmaları gereken resmi durumları izah edince durum biraz duygusallaşmış, kızları ve oğulları da tıpkı ben gibi göz vanaları çabuk açılan insan grubundalar. bize, gurbete haberin intikal etmesi salı öğleni buldu. anamın durumun ciddiyetini yaşlı gözler ve kesik cümlelerle bana haber vermesiyle hemen amirimden izin istedim. amcamın en yakın akrabası en küçük kardeşi olan babamdır, sonra ise ortanca kardeşi ve amcamın kendi ailesi gelir. babamı amcama sağ salim yetiştirme vazifesi benim için kutsaldır. salı gecesi 22.30 gibi vardık sılaya. bitkin, ağır durumdaki amcam bizi görünce nasıl mutlu oldu anlatamam. pazara kadar memleketteyiz. umudumuz amcamın iyileşip mümkünse bir müddet daha bizimle dünyada vakit geçirmesi. ama hayırlısı diğer istenmeyen durum ise de isyan ve itiraz etmeyiz, takdir-i ilahi.
hayattan 40 yaşıma gelmeden anladığım şey, ölüm yakınlarıma hangi zamanda uğrarsa uğrasın bir alışkanlık yapmıyor, 10 yaşımda babaannemi kaybettiğim zaman ne hissettiysem, sonraki yıllarda anneannemi, dedemi ve teyzemi kaybettiğimde de derin üzüntüler yaşadım.
kısacası akraba ziyaretleri çok mühimdir, ölene kadar pişman olabilirsiniz sağlığında akrabanızı ziyaret etmekten kaçınırsanız.
bir not: yaklaşık on sene önce sokaktaki bir komşu çocuğu amcamın eski arabasının değersiz dikiz aynasını futbol topu ile kırmış. aynanın maddi değeri 20 lira, amcam olaya balkondan gizlice tanık olmuş, aşağı inmiş aynayı kimin kırdığını sormuş, çocuk ben kırdım diye tereddüt etmeden itiraf etmiş. çocuğa ufak bir hoş ders vermek için aynanın bedeli bir lira diyerek çocuktan bir lira almış ama sembolik. salı günü, bu olay yıllarca amcamın içine oturmuş olmalı ki, kızlarına o çocuğu bulup bir liranın karşılığı olarak iki yüz lira vermelerini, çocuktan da helallik istemelerini söylemiş. dedemin nasihati vardı hepimize, sakın devlete ve insanlara borçlu olmayın diye, bu nasihat sadece tarafımdan değil ailemin diğer üyeleri tarafından da çok ciddiye alınmış olmalı.
biri manyak öbürü ondan da manyak.
tutmuş diğerinin odasında, duvardaki bir noktaya bacaklar eklemiş
güzel bir örümcek yapmış.
öbürü ikide bir unutup görüp fobisi yüzünden delileniyor.
-------
eve bir dirgen almaya karar verdim.
öte beriyi toplarken çok işe yarayacağını düşünüyorum.
özellikle çamaşırları toplarken böyle kaldırıp kaldırıp sallayasım var dolaba doğru.
------
uykusuzluğa tam gaz devam bu arada bir de açtı garip garip şarkıları bir duman eksik evin içinde resmen dumanaltı gibi olduk durduk yerde.
----
Nuri Bilge Ceylan filmi geliyormuş mutlaka gitmem lazım dedi.
dedim zaten NBC filmi içindesin ne gerek var gitmene.
hasta ziyareti için gitmek zorunda kaldığımız memleketten sabah sekizde gurbete doğru uzun yol yolculuğuna çıktık. gurbette bulunmak zaten acı iken memlekette yatakta hasta bir akrabayı bırakmak katmerli bir acı oldu.
son yıllarda görmediğim şiddetli yağış bizi yolda, gurbetin başkenti yakınlarında yakaladı. silecekler şakır şakır yağan yağmuru silmeye yetişemedi. bakıma alınan bir yolda yağmurun da görüşü azaltması ve yolu kayganlaştırması sonucu öndeki kamyona çarpmama ramak kaldı, neyse ki takip mesafesini abartılı olarak fazla tutmanın yararını gördüm. verilmiş sadakamız varmış.
konya'da mola verince büyük bir marketten anamla reyonda acı biber seçerken sağdan soldan kadınlar anama ''abla cok acıdır bu biber, yiyemezsin!'' dedi. anam da kendisine yapılan ortayı doksanlara gönderdi: ''acı macı bize işler mi bacı?'' diyerek.:) anam ve ben şanlıurfa'lılara, kahramanmaraş'lılara, gaziantep'lilere, japonlara... meydan okuyoruz acı yeme konusunda.:)
neyse en sonunda gurbetteki fakirhanemize sağ salim vardık. şimdi disoryantasyon ve jet lag!(arabayı uçak sayarsak) hissiyle ortama adapte olmaya gayret ediyoruz.
arabadan inerken kar beyaz spor ayakkabımla farkında olmadan kırmızı topraklı çamura basmam ise güldüren acı bir yolculuk finali oldu.
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2024 MN Yazılım |