Türkiye'nin memur portalı

Oturum aç Oturum aç Üye ol Üye ol Parolamı unuttum Parolamı unuttum

Bugün olanlar

paylaş araştır

 

  1. bu gün doğum günüm hem mutluyum hem yastayım:) bir bugün bide yılbaşında vaktin çok çabuk geçtiğini çok hissederim, hala anlamış değilim ömrümüze sayı verilmesini hayatta düzeni sağlamak için yapmışlar sanırım ama yinede anlamsız:)

     
  2. baktı baktı,

    bu hiç güzel değil, hiç estetik görünmüyor dedi.

    sanırsın güzel sanatlar fakültesi resim bölümü başkanı.

    halbuki ne güzel grinin tonlarında ve beyaz iple örüyorum salaş kazağı.

    ( Hadi geçmiş olsun, grinin tonlarını da kaptırdık. Bu gidişle elimizde renk de kalmayacak yorum yapmaya. )

    ne istiyor anlamadım ki.

    üzerine bir tavus kuşu aplike bulayım o zaman.

    tavus kuşu gibi gezsin ortalarda çok güzel olduğunu düşünsün.

    Yok artık !

    gerçekten görsellere baktım tavus kuşu yama aplike varmış.

    Aklıma hayalime gelmeyecek en garip şeyleri üretmiş internete koymuşlar.

    Ne güzel.

    bir arkadaşımın dediği gibi.

    Çürük baklanın kör alıcısı olurmuş.

    her arzın da bir talebi var.

    Bir amerikan filminde araba mı çalacaklardı yoksa elden düşme mi alacaklardı unuttum; arkadaşına soruyor:

    Araba nasıl olsun ?

    arkadaşı da sinirli bir şekilde:

    Pembe olsun üzerinde de puantiyeler olsun !

    diyor.

    Adam gidip tam olarak öyle bir arabayı bulmuştu.

     
  3. Çalışma hayatım boyunca ilk defa bugün gripten ötürü izin aldım. Ne illet bir şey bu hastalık geçeceğine daha çok şiddetlendi. Uzun zamandır böyle hasta olmamıştım. İstirahat için aldığım izinde bile sabah mesaisi ile telefon susmak bilmedi şimdi de uykum yok. bu yüzden yaşadıklarımı buraya yazıp kardelencime rakip olmak istedim :)

    Herkese önce sağlık sonra afiyet diliyorum.

     
  4. yahu yine aklıma saçma sapan fikirler geliyor.

    madem insanlar denize düşüp duruyor,

    ya da denizde kazaya uğrayıp mahsur kalıyor,

    denizlere kıyıya vurmayacak şekilde

    can simitleri istasyonlar vs. bıraksalar ya çapalı falan.

    en azından gemilerin rotaları üzerinde.

    olur da denizde mahsur kalan birileri için

    erzak, su falan gibi istasyon bölgeleri.

    ya da yağmur suyunun birikebildiği tanklar...

     
  5. dedim ki:

    ıspanağı aldım ama aklıma eski haberler geldi

    ıspanak yediler zehirlendiler, şöyle oldu böyle oldu haberleri.

    sonra düşündüm.

    alayım ya ne olacak tezgah ıspanak dolu, belli ki herkes yiyor, bir şey olsa haberi yapılırdı.

    sonra biraz daha düşündüm. Önce ben yerim bir şey olmazsa onlara da yediririm.

    çatal elinde kalakaldı, aval aval bana bakıyor.

    - Nereden biliyorsun yediklerini ? dedi.

    - Eee ne olacaktı ? dedim.

    - Belki alıyordurlar ama yemiyordurlar, dedi.

    - Seninle bir araya gelince niye böyle garip muhabbetler oluyor ? dedim.

    - a) senin yüzünden b) benim yüzümden c) ikimizin yüzünden d) hiçbiri dedi.

    ıspanağı çatallamaya devam ettik.

    şimdi ikimiz birden bir şey olacak mı diye bekliyoruz.

    Nağlet olsun bağzı şeylere...

     
  6. Son 3 haftadır olanlar diye ekleyeyim,masama oturur oturmaz işlere başlayıp mesai bitene kadar aynı tempoyla çalışiıyorum.

    Evet dövleti ben kurtaracağım,muhtemel bir ay daha kendimde olmadan calışacagım.

    Yaz gelince de acısını çıkarırım görürsünüz.

     
  7. pazardan kamuflaj iş pantolonu almışlar, giydim tropik bölge askerleri gibi oldum.

    dün aşağı yukarı 20 çuval toprağı dere düzünden çektik.

    Hayatında ilk defa teke böceği görüyor.

    çuvalın üzerinde gösterince bu nedir diye korktu, :)

    dikkat et ezilmesin dedim, kenara bıraktık.

    yerinden olan bir yeşil örümcek görünce, aaa ne kadar güzel dedi, elleme dedim galiba zehirliymiş.

    bu arada ısırganlar saldırıp duruyor.

    her yeri diken sarmış, amazon gezginleri gibi önce dikenliği açtık.

    elma, hurma, ceviz fidanlarını güneş alan yerlere diktik.

    hah sıra geldi bambulara...

    aşağıya doğru baktım, yol yok iz yok.

    burada yılan olur mu ? dedim.

    Yok yahu dediler, buralar daha soğuk, uyanmamıştırlar.

    var demeye dilleri varmıyor :) kıvırıyorlar.

    dikenlere ve sulara bata çıka yirmağa (!) doğru indim.

    bambuları seçtim ve sökmeye başladık.

    kafes gibi toprağın altından yürüyerek tüm ortamı ele geçirmişler.

    sökebilmek için birbirlerine atılmış kolları kesmem gerekti.

    mesela bir bambu fidanı diktiniz.

    kökü toprağın dibinden ilerleyip az öteden sürgün veriyor, biraz daha ilerleyip başka bir yerden başkası fışkırıyor.

    neyse onları da taşıdık. önce mızrak atar gibi fidanları yukarı fırlattım, sonra kendim tırmandım.

    iş bitti mi ?

    bitmedi, kavga dövüş yükledik, taşıdık, sıra geldi indirmeye.

    el arabasını getirdi, Arşimet bize yardım edecek dedi.

    neyse tıngır mıngır hepsini taşıdım, köpek benim peşimde, keçi de onun peşinde.

    bağırdım onlara: terbiyesizler ikiniz de kızsınız biraz edepli olun kavga etmeyin !

    keçiye sarıldım, onu öptüm ya pis köpek kıskandı tabi.

    kovaladı onu.

    keçi geri geri gitti, bana doğru son sürat koşmaya başladı.

    Tamam dedim bu bana bir toslarsa aşağı uçurur.

    kollarımı açtım beklemeye başladım.

    bana gelince durdu boynunu uzatıp ona sarılmamı bekledi.

    Aferin, güzel kız...

    iş bitti mi ? Bitmedi, yemek molasından sonra sıra bambuları dikmeye geldi.

    sulak, gölge, yeni bir jungle bulduk.

    yine başa döndük.

    kavga dövüş yerlerini kazdık ve destekleyip ikisini de diktik, birini başka bir yere dikmek için ayırdık.

    Baktım ısırganlar sarı sarı çok güzel çiçek açmışlar, ilk defa ısırgan çiçeği görüyorum.

    aslında her taraf çiçek açmış, bahar ben geliyorum demeden tak diye gelmiş.

    neyse çayı içtik,

    iş bitti mi ? bitmedi.

    paketleri hazırladık, budanmış biberiyeleri çektim aldım, ben bunları temizler kuruturum kavanozlara koyarım, dedim.

    çiçek soğanlarını bölüştük ( üç harfli markete getirmişler glayöllerden aldım. )

    sürüne sürüne eve girdim ve kendimi kanepeye zor atıp horlamaya başladım.

     
  8. baktım sabah sabah elbise dolabı konuşmaya başlamış.

    ne söylüyor diye iyice yaklaştım,

    tok bir sesle haber okuyor.

    bu neyin nesi dedim milleti ayağa kaldırdım.

    Artık dolabımız konuşmaya başlamıştı.

    acaba, dedim komşumuz, televizyonun sesini çok açtı biz de dolaptan mı şüpheleniyoruz ?

    yooo, ses dolabın derinlerinden geliyor.

    her şeyi dışarı boşalttık.

    en son bir karton kutuya ulaştık.

    İçine baktık küçük bir silindirik müzik çalar kendi kendine bluetooth açılmış televizyonun sesini bangır bangır yansıtıyor.

    iyi de sabah televizyon gayet normal çalışıyordu, ne oldu da bu küçük şey kendi kendine çalışmaya karar verdi.

    herhangi bir fiziksel değişiklik de olmamıştı.

    Hakikaten bu teknoloji çok tehlikeli olmaya başladı.

    Düşünsenize evde Zafer Algöz karakterleri gibi biri var ve hiç susmuyor, bir şekilde bluetooth açılıyor ve bütün mahalle sizin evdeki curcunaya şahit oluyor. :)) iyiymiş.

     
  9. sebzeler yetişiyor ama çiçekler tutmuyorsa büyük ihtimalle saksılarda ciddi bir problem vardır.

    altlarını kontrol etmek lazım delikleri yeterli mi diye.

    bitkilerin köklerini kontrol etmek lazım saksı küçük geliyor olabilir.

    sonra saksıların altının çakıl taşı benzeri taşlarla doldurulması lazım.

    çiçek için yeterli besin sağlayacak toprak lazım.

    ondan sonrası kolay zaten.

    su ve ışığı yeteri kadar sağlamak.

     
  10. evvelki akşam muhtar uğradı.

    iyi akşamlar, dedi kendini bir hatırlattı.

    iyi de:

    I know you, you know me

    dediği gibi,

    Allah'tan tek rakibin türk hava yolları da

    mahallede güm pat çat yok.

    küçük kahveyi aldık.

    artık iftardan sonra içerik.

    beleş ya, tadı belki daha güzel gelir.

     
Entry yazmanız için üye olmanız gerekmektedir. Üye olmak için tıklayın, üye iseniz lütfen oturum açın.