Türkiye'nin memur portalı |
Oturum aç Üye ol Parolamı unuttum |
sofestaiBu üye YazarBu üyenin profil sayfasına git |
|
|||||||
|
iri yarı, görünüşte babacan, kerli ferli adamlara naifliği yakıştıramadığımızın ve genel toplumsal davranış kalıplarımıza uymadığı için kibarlık ve nezaket gösterenlerini efemine olmakla yaftalayıp alaya almamızın muhteşem ifadesi, yiğit özgürce durum tespiti.
Türkiye'de Aydın ve hatay yöreleri dışında genelde aynı usulde yapılan tatlı. Aydın usulünde servis esnasında tatlının üzerine bolca tahin ve öğütülmüş ceviz dökerek sunumu yapılıyor. hatay usulünde ise kabaklar pişirmeden bir gece önce soyulup doğrandıktan sonra sönmemiş kireç suyunda bekletilerek yapılıyor. böylece kıtır kıtır, şekerleme tadında bir tatlı elde ediliyor.
rus asıllı, polonya doğumlu, abd.'li Musevi yazar jerzy kosinski'nin ilk ve en önemli eseri.
romanda, 2. dünya Savaşı'nın başlarında güvenliği için ailesi tarafından doğuda uzak bir köye gönderilen 6 yaşında bir çocuğun, bakımını üstlenen yaşlı kadının ölmesiyle yaşadığı trajik olaylar ve onun minik masum gözlerinden yansıyan savaşın dehşet atmosferi anlatılıyor.
Çocuk esmer, kahverengi gözlü ve siyah saçlı bir burjuvadır. Savaşın ortasında içerisinde kimsesiz bir başına kaldığı toplum ise kaba saba, cahil ve Hitler'in etnisite politikalarının etkisinde olan sarışın ve mavi gözlü köylülerden oluşmaktadır.Çocuk burjuva toplumun dilini konuştuğu için köylülerce anlaşılmaz ve fiziksel özelliklerinin de etkisiyle Yahudi veya çingene zannedilir. Alman işgali altında olan sürekli ortasından geçen trenlerle Yahudilerin gaz odalarına taşındığı topraklarda kimse böyle bir çocuğu himaye etmeye gönüllü olmak istememektedir. Çocuk savaş sonunda ailesi tarafından yeniden bulununcaya kadar (12-13 yaşlarına kadar) güvenli bir yer bulmak amacıyla köyler arasında bir vahşetten başka bir vahşete doğru savrulur durur. yoksulluk, cahillik ve savaş ortamının acımasızlaştırdığı köylüler, çocuğa henüz hayatının başlarında şiddetin ve sapkınlığın inanılmaz türlerinde, kabus dolu tecrübeler yaşatır.
Boyalı Kuş, yazarın ilk romanı olduğu gibi aynı zamanda otobiyografik bir eser. Yazarın kendisi de aynen romanın kahramanı gibi, 2. dünya Savaşı'nda ailesi tarafından başına bir şey gelmesin diye doğu Polonya'da Katolik bir ailenin yanına sahte kimlikle gönderilmiştir.
okurken dehşete kapıldığımız olaylar o kadar sıradan ve duygusuz bir rahatlıkla anlatılıyor ki yazarının serinkanlı bir psikopat olduğu hissine kapılıyorsunuz. kitabın sonunda yer alan yazar tarafından romanın yayımından 10 yıl sonra kaleme alınan açıklamalara göre ise yazılanlarda abartı olmadığı gibi roman gerçekte yaşananların hafifletilmiş haliymiş. karısı ile tv izlerken banyoya giderek kafasına naylon poşet bağlayarak intihar eden yazarın trajik sonu belki onu doğrulamıştır. Çünkü ben romanda anlatılanlar gibi acı tecrübeleri yaşayan bir insanın normal bir yaşam ve psikolojiye sahip olmasını bekleyemezdim.
Ayrımcılığın ve ötekileştirmenin sonuçlarının en acı şekilde anlatıldığı bir eser olmasına rağmen, belki farkında olmadan yazarının da aynı hataya düştüğünü romandaki köylü-burjuva ayrımından, rus toplumunun abartılı bir şekilde yüceltilmesinden müşahede edebiliriz. Ayrıca romanın sonunda yapılan komünizm propagandası da eserin tamamındaki gerçekçi ve samimi dili biraz yaralıyor.
henüz okumayıp da okumayı düşünenler kendilerini, insan türünün dünyaya medeniyet dersi verenlerinin, günümüzde kendi uygarlıklarını demokrasi ve hümanizma beşiği olarak tanımlayanlarının katıksız, saf kötülüğüyle tanışmaya hazırlasınlar efenim. Sarsıcı, etkileyici ve korkunç bir gerçekliğe...
1. | Venn | |
2. | med-czr | |
3. | İnsallahmemurum |
Takip edilen yazar yok. |
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2024 MN Yazılım |